Gece uzun olacağa benziyordu, eğleneceğimden ve birkaç arkadaşımla gönlümce kafa dağıtacağımdan emindim. Ta ki "onu" görene kadar.
Wonho'nun bizim şirkette çalışmadığından emindim. Yeni bir ortaklığa imza attığımız şirkette çalışıyor olmalıydı. Şirketin sahibi olmak için fazla gençti. Şirketin varisi miydi acaba? Yoksa herhangi bir arkadaşı tarafından mı sürüklenmişti buraya? Partiye gelirken kullandığı arabaya bakılırsa maddi durumunun iyi olduğu kesindi.
Beni görmemesini umarak, bir şeyler içmek için bara doğru yöneldim. Göze çarpmayan duvar kenarına yakın sandalyelerden birine oturdum. Barmenden bir bardak kırmızı şarap rica ettikten sonra, tanıdık birilerini bulma umuduyla omzumun üstünden etrafa bakındım. Bar sandalyesinde sessizce oturup etrafı seyretmektense, yeni birileriyle tanışmayı yeğlerdim.
"Kızın içkisini tazele. Bana da aynısından." Boşalmış bardağıma bakarken, kafamı sağa çevirmemle yanımdaki sandalyeyi çeken adama döndüm. "Seni içeride gördüğümde karşılaşmamayı umuyordum."
"Beni önceden fark etmiştin yani. Güzel."
Pot kırdığımın farkına varmıştım ama artık çok geçti. Ondan az da olsa hoşlandığımı anlamasını istemezdim. Başıma dert açacağından neredeyse emindim.Barmen bardağımı dolu şekilde uzatırken, mekandan -özellikle de yanımda bana dik dik bakan bu adamdan- kurtulmanın yollarını arıyordum. Ancak içimden bir ses onunla konuşmak istediğim gerçeğini haykırıyordu resmen. Kendi içimde çelişiyordum. Nereye gitsem karşıma çıkan bu patavatsız adamdan ondan etkilendiğim kadar nefret ediyor muydum acaba?
Gözlerim beni kurtarabilecek birilerini arıyordu. Etrafa bakınırken, Wonho'yla göz göze gelmekten kurtulamıyordum. Belki de hayatımda bir defaya mahsus, içimden gelen şeyi yapmalıydım. Hayatımıza giren kişilerin bizlere neler katacağını nereden bilebilirdik?
"Düşüncelisin. Aklını meşgul eden bir şeyler mi var?" Cevabını bildiği soruyu soruyor gibiydi. Amacı benden cevap almak değil, tepkimi ölçüp onunla ilgilenip ilgilenmediğimi anlamaktı.
"Buradan nasıl kurtulacağımın planlarını yapıyordum." Yeterince açık olmuş muydu? Bu cümleden sonra aynı utanmazlıkla yanımda oturup, imalı bakışlar atamazdı bana. Tebessüm etmekle yetindi. Kafamı çevirip bardağıma odaklanmıştım, en azından öyleymiş gibi davranıyordum. Yanımdan kalktığını görünce zafer kazanmışcasına gülümsedim. Bazılarına kibarlık yaramıyordu, canını acıtmadan yaptıramıyordun istediğini. Wonho bunun en somut örneğiydi benim için.Henüz 1 dakika geçmemişti ki; bileğimden tutan el, neredeyse sandalyeden düşürecek kadar hızlı çekti beni. Neye uğradığımı şaşırmıştım...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLACK & WHITE
Fiksi PenggemarBirkaç saat sonra uyku tutmadığında, penceremi açıp yağmurun toprakta bıraktığı enfes kokuyu içime çekerken, onun odasına bakıp düşündüğüm tek şey: onun benim ölümümü istediğiydi...