~Eleanor~
"Karamelli frappel alabilir miyim?" dedim kibarca, 18'lerinde görünen kısa, minyon tipli sarı saçlı kıza.
"Tabi." dedi sıkıntıyla ve ekrana bastı.
Starbucks'ın etrafına bakındım. Taze, tatlı kahvenin ve taze, yeni pişmiş donutun kokusunu aldım.
"Toplam 8 Pound." dedi.
Kredi kartımı hızlıca kart sokma şeylerinden geçirdim ve kahvemi beklemeye başladım.
Yaklaşık 5 dakika sonra, kasiyer 'El' ismini çağırdı ve kahvemi bana verdi. Kısık bir sesle 'teşekkürler' dedikten sonra kapıyı ittim, tatlı aromayı ve kahve kokusunu geride bırakarak
Soğuk hava yüzüme çarptı. Dikkatlice, Volvo'suna yaslanmış, çizgili tişörtlü çocuğun yanına gittim.
"Hey, geri döndüm." dedim heyecansızca.
"Neden lanet olasıca bu kadar uzun sürdü?!" dedi bana tıslayarak. Gözlüklerini burnunun daha da uzağına koydu, etrafa bakındı.
"Özür dilerim, uzun bir sıra vardı!" dedim hakkımı ararcasına, sinirlenerek. Bu adamdan nefret ediyorum!
"Herneyse. Arabaya bin." dedi.
Hızlıca ona uydum. İçer girdiğim anda, emniyet kemerini taktım ve Louis sürmeye başladı.
Merhaba, ben Eleanor Jane Calder. 20 yaşındayım, temmuzda 21'ime gireceğim. Hollister modeliyim. Tek çocuğum. Manchester Üniversitesine gidiyorum. Oh, söylemeyi unutuyordum: İsmi Louis William Tomlinson olan bir genç yakışıklının sahte kız arkadaşıyım.
"Tanrım, çok yavaşsın! Çıktığımız her zaman oluyor bu El! Hayranlarım etrafıma saldırıyorlar! Yönetimin bizi dışarı çıkmamız için uyardığını, böylece bizi gerçekten çıkıyorlar zannettiklerini biliyorum. Lütfen bir sonraki sefer daha hızlı ol! Çok yavaşsın!" dedi Louis, sinirli bir şekilde.
"Kaç kere daha sana lanet olasıca sıranın çok uzun olduğunu söylemek zorundayım?!" dedim bağırarak.
"Lanet olsun, Eleanor! Çok can sıkıcısın! Neden seni reklam sevgilim olarak seçtim ki?!" dedi bağırarak, direksiyonu sıkıca kavrayarak.
Kalbimde bir sızı ve acı hissettim. "Bunu ben seçmedim! Senin gibi kendini beğenmiş ve kaba birisiye birlikte olacağımı bilmiyordum!" dedim kendimi savunarak.
Sürüş boyunca, birbirimize isimler koyduk ve aşağıladık.
Oh, Louis salağı ve ben birbirimizden tiksindiğimizi söylemeyi unuttum mu? Louis lanet olası Tomlinson tanışabileceğiniz en büyük pisliktir. Onun komik-havuç-lamborghini-arkadaş canlısı-tatlı-olgun biri olduğunu mu zannediyordunuz? Aslında, çok yanılıyorsunuz. O çok kötü ve kaba.
Birlikte yaşadığımız eve geldiğimizde- Bir-lik-te. Evet, birlikte yaşıyoruz. Yönetim bizi zorluyor. Ama Tanrı'ya şükürler olsun ki çocuklarda bizimle.
"Merhaba çocuklar!" dedim salonda. Hepsi Xbox'da Call Of Duty oynuyorlardı, bu sırada da Naill ağzına bir avuç dolusu patlamış mısır dolduruyordu.
"Merhaba El!" Niall gülümsedi. "Peki, buluşma nasıl geçti?"
"Ne bekliyorsun." Gözlerimi devirdim.
"Aww, Elee, Louis o kadar da kötü değil." Zayn güldü.
"Bana daha fazla anlat." Dil çıkardım.
"MERHABA ÇOCUKLAR!" dedi rahatsız edici bir ses neşeli bir tonla, arkadan. Bilin bakalım kime ait? Louis. :p
"Ugh" İnledim.
"Hmm durun tahmin edeyim, tekrar kavga ettiniz." dedi Harry, gözleri oyuna odaklanmışken.
"Ding ding! İşte kazanan!" dedim, alaycı bir şekilde.
"Ne? Benim suçum değil! Hemen geleceğim demesine rağmen Starbucks'ta çok uzun durduğu için onu azarladım." dedi Louis, hak ararcasına.
"Çok sabırsızsın."
"Hayranlar tarafından saldırıya uğradım!" dedi itiraz ederek.
"Bunu gerçekten dedin mi? Nereye gidersen git, her zaman hayranlar tarafından saldırıya uğrayacaksın, salak." dedim. Evet, laf dalaşmalarında iyiyimdir.
Louis'in sabrının taştığını hissedebiliyordum. Onu sinir etmeye bayılıyorum. "Herneyse!" diye beni tersledi. "Hannah banana'mı arayacağım." diye mırıldandı, yukarı çıkarken.
'Eleanor için bir puan.' diye güldüm kafamda.
~Louis~
"Merhaba bebeğim!" dedim, neşeli bir şekilde. Bebeğimi ne kadar özlemişim! Keşke, şu rahatsız edici Eleanor yerine benimle olsaydı.
"Merhaba aşkım! Buluşma nasıldı?" diye sordu, sesinde küçük bir kıskanmayla.
Bir yıl önce, yönetim bana medya için sahte bir kız arkadaş bulmamı söyledi. İlk başta biraz sinirlendim ama sonra fark ettim ki, sahte bir kız arkadaş Hannah'ın bütün o nefretlerden kurtulacağını anladım.
Merhaba, benim adım Louis William Tomlinson. Aralığın 24'ünde, 1991 doğumluyum. 4 kız kardeşim var. Doncaster, İngiltere'denim. Hannah adında çok güzel bir kız arkadaşım var.
Haziran 2011'de, herkese, oyunun bir parçası olduğu için, ayrıldığımızı söyledik. Daha sonra, Kasım 2011'de yönetim beni Eleanor'la tanıştırdı. İlk başta onun iyi biri olduğunu düşünmüştüm ama daha sonra onun da büyük ihtimalle mükemmel olmak için her şeyi yapacak olan modellerden olduğunu anladım. O zaman ondan nefret etmeye başladım.
"Can sıkıcı." dedim inleyerek. "Keşke dışarı paparaziler bizi takip etmeden çıkabilseydik."
"Keşke." dedi iç çekerek. "Onu sevmiyorum. Çok sahte."
"Bende." dedim ona katılarak.
"Mükemmel olmak için çok çaba harcıyor. "Bebeğim, ondan daha güzelim değil mi?" dedi yavru köpek sesiyle.
"Tabiki de tatlım. O sana karşılık hiçbir şey!" dedim kız arkadaşıma destek vererek. Çok fazla güvensizliği olduğu için ona gerçekten ne kadar güzel olduğunu söylemeye bayılıyorum.
"Yoruldum. Yarın bir sınavım var." Esnemesini duydum.
"Peki o zaman. İyi şanslar! Seni seviyorum! Rahat uyu!" dedim üzgünce.
"Yarın görüşürüz, geleceğim. Tamam mı?" dedi.
"Görüşürüz." Telefonu kapatmadan önce gülümsedim.
Yataktan kalktım ve koridorun ucundaki banyoya ilerlemeye başladığımda...
Eleanor kapıyı pembe ve beyaz çizgili pijamalarıyla, mavi spagettili sıfır kollu üstüyle ve karışık bir topuzla açtı. Bir öksürük duyana kadar, ona baktığımı fark etmemiştim.
"Pardon." dedi, garip bir şekilde, ardından kenardan geçti. Odasına girmek üzereyken, onu durdurdum.
"Uh Eleanor," dedim ona.
"Ne?" Arkasını döndü.
"Daha fazla çalışmalısın, karnın büyümeye devam ediyor." dedim sırıtarak.
"Herneyse," Gözlerini devirdi, odasının kapısını hızlıca kapattı.
Onu sinir etmeye bayılıyorum!
'Aslına, bu pek işe yaramadı. Öz güvensiz hale geleceğini düşünmüştüm.' diye düşündüm banyoya girerken.
~Eleanor~
Yalan söyledim ve Louis'in az önce ne dediğini düşündüm. Kilolu olduğumu mu söylüyordu? Aman Tanrım, bir model olmak için çok çalıştım. Tekrar tombul-şişman Eleanor olmak istemiyordum. Umursamıyormuş gibi davrandım, ama içimde canım yanıyordu.
'O çok pislik. Onu bana söylemeye hakkı yoktu.'
Bundan sonra, ona benim hakkında ne derse desin ağlamayacağım, ya da yazıf bir yönümü göstermeyeceğim.
Asla ağlmayacağım.
Tekrar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Change My Mind- An Elounor Fanfic [outcastlyweird'den Çeviri]
FanfictionBir reklam kampanyasıyla başladı, Arkadaşlığa ve farklılıkları kabullenmeye ilerledi, Büyük bir felaketle bitti.