Beşinci Bölüm

480 55 17
                                    

-Louis-

Ertesi gün uyandığımda, nedensiz bir şekilde karnım iyi hissetmiyordu. Sanki beklenmedik bir şey gerçekleşecekti. Yataktan kalktım ve uzun, rahatlatıcı bir duş aldım. Sonra, üzerime bir Levi's kot ve Hollister tişörtü giydim. Aşağı inmeden önce dişlerimi fırçalayıp, saçımı taradım.

"Selam çocuklar, günaydın!" diye onları selamladım. Zayn'in yanına oturdum. Etrafa bakındım ve Eleanor'un bizimle masada olmadığını fark ettim.

"Günaydın." dediler.

Kendime domuz pastırması ve yumurta aldım. "Eleanor nerede?" die sordum, yemeğimden bir ısırık alırken.

Birden odayı sessizlik kapladı. Neden bir anda bu kadar sessizleşmişlerdi ki? Ve en önemli soru, Eleanor neredeydi?

"Oh, ımm, o... erken çıktı." diye geveledi Harry.

"Neden?" diye sordum merakla. Genelde, El'in fotoğraf çekimleri her pazartesi ve cuma olurdu. Bu gün salıydı. Yani kesinlikle stüdyoya gitmemişti.

"Bence bunu Elley'e sormalısın Lou. Biz sana söylemek zorunda değiliz." dedi Zayn iç çekerek.

Şimdi, bu beni  daha da meraklandırdı. Neden bahsediyorlardı ki? El neden bu kadar erken ayrılmıştı? Ve bir cevap bekleyen en önemli sorum : Neden bahsediyorlardı?

"Lou." dedi Niall. "Hepimiz Elley'i, Hannah'la dışarıda zaman geçiremediğin için sevmediğini biliyoruz. Ama anlamalısın ki, Elley şu an olmasaydı bütün nefretleri alan Hannah olacaktı. Belki en azından onunla arkadaş olmayı deneyebilirsin. Ona kendini tanıtmaya fırsat bile vermedin. Dostum, neler yaşadığını hiç bilmiyorsun."

Kafamı utanç verici bir şekilde eğdim. Bu doğruydu. Onun üzerine çok geliyordum ve kendimi çok kötü hissediyordum. O olmasaydı, twitterda berbat mesajlar alan Hannah olacaktı. Fahişe, sürtük ve bazı Larry Shipperlar için benim gey olmamı saklayan kişi Hannah olacaktı. Çok büyük bir fedakarlık yapmıştı. Ben ve Hannah için.

"Eleanor gelir gelmez ondan özür dileyeceğim." dedim yavaşça.

"Bence bu iyi bir fikir değil." dedi Liam kaşlarını çatarak. "Belki yarın."

"Neden?" diye sordum tekrar.

"Bence bunu siz arkadaş olmaya başlayınca ona sormalısın."

***

Tüm lanet gün boyunca bekledim. Saat bir ve o hala gelmedi. Çocukların hepsi yukarıda uyuyorlardı ve ben gönüllü olarak uyanıktım çünkü Eleanor gelince ona nereye gittiğini sorabilecektim. Endişelenmeye başlamıştım. Eleanor nereye gitmişti? Nereye ve neden gi-

BAM!

Koltuktan hızlıca kalktım ve kapıya doğru koştum. Kapıda Eleanor, Kesha gibi duruyordu. Sarhoş ve yıpranmış gözüküyordu.

"El?" dedim ona doğru yavaşça giderek. Onu daha önce böyle hiç görmemiştim. Berbat bir haldeydi. Saçı dağınıktı. Eyelinerı ve rimeli yüzünün her tarafına bulaşmıştı, ağlıyor gibi görünüyordu.

"Selam Lou." dedi kıkırdayarak, yürümeye çalışarak. "Oh, biraz sarhoşuz değil mi?" diye tekrar kıkırdadı. Onu hızlıca tuttuğumda yere düşmek üzereydi.

Kollarıma düştü ve gözlerimiz buluştu. Kalbimdeki bir üzüntüyle ona baktım. Sana neler oldu Eleanor?

"Kendim yürüyebilirim." diye beni ittirdi ve ayağa kalktı, elbette başarısız oldu.

"Gel hadi, seni odana çıkartayım." diye fısıldadım. Onu tuttum, kucağıma aldım ve üst kata, odasına, çıktım.

Bir tüy kadar hafif olduğuna inanamıyorum. Hannah'ı böyle taşıdığımda, genelde sırt ağrım olurdu, ama Eleanor, o çok hafifti.

Belinin altındaki sağ kolumla kapıyı açtım. Onu nazikçe yatırdım. Doğruldu ve birden ağlamaya başlarken dizlerini kollarıyla birleştirdi.

"Neler oldu El?" dedim nazikçe. Cevap vermedi ama ağzından çıkan küçük ağlama seslerini duyabiliyordum.

"El?" Ellerimle yüzünü kavradım ve işaret parmağımla kafasını kaldırdım. Bana acıyla baktı. "Nereye gittin? Neler oldu? Neden ağlıyorsun?" dedim fısıldayarak.

"Lou!" diye bağırdı, kontrolsüz bir şekilde ağlarken. "Bu benim suçum. Onu ben öldürdüm!"

Beni ağlarken bu kadar üzebileceğini hiç düşünmemiştim.

"Ne oldu El? Sorun değil, bana söyleyebilirsin." dedim fısıldayarak. Gözlerimin dolduğunu hissedebiliyordum çünkü perişan ve cansız göründüğüne inanamıyordum.

"Küçük bir kızken, aslında çirkindim. Tombul yanaklar, kilolu kollar, bacak arasız, kocaman bir karın. Herkes benimle dalga geçiyordu. Lucas isimli biri hariç. Lucas en iyi arkadaşımdı. Okuldaki en popüler çocuk olmasına rağmen arkadaştık. 14 yaşımda spor yapmaya ve abur cuburu kesmeye başladım. 27 kilo verdim çünkü gizlice ona aşık olmuştum. 17 yaşında, her şey iyiyken, 5 ay boyunca çıktık. Bir gece berbat bir şey oldu. B-biz," Gözyaşları yüzünden durdu. "Bir arkadaşın partisinde kavga ediyorduk. Sokağa ağlayarak çıktım. Benim peşimden geldi. Bir araba bana çarpmak üzereyken, beni itti ve araba ona çarptı. Her şeyi mükemmel bir şekilde gördüm. Onu hastaneye götürmedik çünkü araba onu vurduktan hemen sonra ölmüştü. Seni seviyorum dedikten sonra, öldü. Lou, hepsi benim suçum!!! Benim için bunu yapmış olmasaydı hala hayatta olacaktı. Onu çok seviyorum Louis. Hergün bunu nasıl bir şekilde ödediğimi biliyor musun?" dedi bağırarak.

Ağladığımı fark etmemiştim. Yani, çocuklar bundan mı bahsediyorlardı? Bunu bilseydim, hayatını cehenneme çevirecek gibi davranmazdım.

Belini nazikçe ovdum ama beklenmedik bir şekilde bana sarıldı. Şaşırmıştım ama sonra ben de ona sarıldım. Bu anı sevmiştim.

"Hepsi benim su-" dedi hıçkrarak ama onu kestim.

"Şşş." dedim fısıldayarak. Diğer elimle sırtını ovdum. "İyi olacaksın."

Change My Mind- An Elounor Fanfic  [outcastlyweird'den Çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin