Altıncı Bölüm

460 46 15
                                        

-Eleanor-

Yüzüme çarpan aydınlık ışıkla kalktım. Of, dedim aklımdan inleyerek. Sonra, bir çift kaslı kolun beni sardığını farkına vardım. Çocuğun yüzüne baktım.

Louis.

Aman Tanrım! Aşırı bir şekilde heyecanlanmaya başladım. Dün, o kadar çok sahoştum ki neler olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yoksa birlikte mi olduk? Aman Tanrım, artık bakire değil miydim? Lanet olsun-

Sonra anladım.

Beni düşmeden önce yakalayışını hatırladım. Neden 15 santimetrelik stiletto giymiştim ki sanki? Beni üst kata taşıdığını hatırladım. Ve ona geçmişimi anlat...

Hayır! Olamaz! Bunu bilemez! Hayatımı daha da kötüleştirecektir!

Louis gözlerini açtığında ve direkt olarak bana baktığında, düşüncelerim yarıda kesildi.

Onu üstümden ittim, kolları benden ayrıldı. Garip bir şekilde ayağa kalktım.

"El.."

"Sana, onu anlattım değil mi?" dedim, gözyaşlarımın boşlamaması için kendimi tutarken. Kimsenin önünde ağlamayacağıma dair söz vermiştim. Özellikle Louis'in.

"Söyledin.." diye cevapladı Louis, usulca. "El,bu senin suçun değil-"

"Saçmalığı kes Lou!" diye bağırdım, yumruğumu sıkarken. "Şunu keser misin lütfen?! Senin acımana ihtiyacım yok. Sana yanlışlıkla geçmişimi anlattım diye bana iyi davranmaya mı başladın?! Eğer sana bunu anlatmamış olsaydım bana hala kaba davranacaktın. B-benim kusurlarımı yüzüme vuracaktın." Bir gözyaşı aşağı düştü. "Bana bunu her yapışında, Lucas'ı h-hatırlatıyor!" diye bağırdım, içimdeki acıyı dışarı atarak.

Beklenmedik bir şekilde, Louis'in göğsüne bastırılmıştım. Yavaşça inledim.

"Şş, çok özür dilerim El. Gerçekten." diye fısıldadı, saçımı küçük bir çocukmuşum gibi okşayarak. Sesinin sonda çatladığını fark ettim.

"Hepsi benim suçum. Benim yüzümden öldü!" dedim hıçkırarak. "Dün onun ikinci ölüm yıldönümüydü. Bara gittim, sarhoş olup onu bir kereliğine bile olsun unutmak istemiştim. Ama yanılmıştım. İçtiğim her shota rağmen, olayı kafamdan atamıyordum. Her gece onu rüyamda görüyordum. Kurtulmaya çalıştığım berbat geçmişi. Ne yaparsam yapıyım, kendime bunun sadece bir kaza olduğunu a-anlatamıyorum. Kendimi suçlamadan yapamıyorum, Lou"  dedim ağlayarak. Eminim ki tişörtü şu anda sırılsıklamdır. Yavaşça kollarımı kaslı vücuduna doladım ve... içimde kıvılcımlar hissettim. Ne?!

Lou biraz yaptığım yüzünden şok geçirmiş gözüküyordu ama beni daha da sıkı kucakladı. Kulağıma, biraz sakinleşmem için tatlı sözler fısıldadı. Ve gerçekten işe yaradı.

"Lütfen bunun senin suçun olduğunu söyleme. Bu bir kazaydı. Bu çoktan oldu ve biz geçmişi değiştiremeyiz. Bunu sadece kabullenmeliyiz. İçini rahatlatması için söylüyorum, bu onun kaderinde vardı. Belki Tanrı bunun neden olduğunu biliyordur. Bunlar bir neden için oluyor." diye açıkladı, saçımı hala okşarken.

"El," diye fısıldadı Louis. "Her şey içi özür dilerim. Seni, mükemmel olmak için her şeyi yapan modellerden biri zannetmiştim. Ama yanılmışım. Ve sanırım senden nefret ettim çünkü Hannah'yı güvensiz görmek istememiştim. O da senin gibi güvensiz, biliyor musun? Senin hava attığını zannetmiştim ama atmıyordun. Sana davranma şeklim yüzünden özür dilerim, El. Umarım tekrar arkadaş olabiliriz." dedi üzgünce iç çekerek. Samimi olduğundan emindim çünkü sonradan burun çekme sesi duydum.

Kafamı göğsünden ayırdım ve yüzüne baktım. Lou'nun gözleri kırmızıydı. Çok üzgün ve pişman gözüküyordu. "Lou, sorun değil. Seni affediyorum. Özür dilediğin için teşekkürler ayrıca. Ve evet, baştan başlayabiliriz.!" dedim gülümseyerek.

Mavi gözleri benimkilerle buluştu. Çok güzellerdi. Onun bir kız arkadaşı var Eleanor. Bu yüzden böyle şeyler söylemeyi kes. Hala sarhoşsun. Sarhoş. Sarhoş. Sarhoş. Sa-

"Gerçekten mi?!" dedi modu geri gelerek.  Aww, Noel'de doğum günü hediyesini açan minik bir çocuğa benziyordu.

"Evet!" dedikten sonra, beni sıkıca kucakladı. Ama bu diğerlerinden daha sıkıydı. Yüzüm kızardı. İyiki yüzüm içine gömülmüştü, böylece beni göremeyecekti. Kıvılcımlar. Kıvılcımlar. Kıvılcımlar, dedi aklım.

Kapa çeneni. dedim hırlayarak, aklımdan.

"Bu sefer seni yüzüstü bırakmayacağım, El. Söz verdim. En yakın arkadaşlar olacağız." dedi tiz bir sesle.

"Umarım." Kıkırdadım.

"Seni yüzüstü bırakmayacağım!" dedi kedini koruyarak.

Birbirimizden ayrıldıktan sonra, Lou elimi tuttu. "Bundan sonra seni koruyacağım. Söz veriyorum." dedi gülümseyerek.

Ukala gülüşüyle değil.

Gerçek Tomlinson gülüşüyle.

Karnımın düğmelendiğini hissediyordum.

"Hadi dışarı çıkalım, olur mu? Arkadaş olmamızın ilk günü şerefine." diye önerdi.

"D-dışarı mı?" dedim kekeliyerek. Kes şunu Eleanor. Berbat bir şekilde utanç verici.

"Evet! Nereye gitmek istersin?" diye sordu, beni sanki düşüncelerimi okuyormuşcasına süzerken.

"Alışveriş merkezine ne dersin?" dedim çığlık atarak, neşeyle.

"Benimle dalga mı geçiyorsun?" Bana gözlerini açarak baktı.

"Ne?" Güldüm. "Bay Tomlinson alışveriş merkezine gitmek istemiyor mu?" dedim dalga geçerek.

"Alışverişi çok severim!" dedi kıkırdarken.

"Gerçekten mi?" diye sordum, şok olurken.

"Evet! Hadi şimdi seni hazırlayalım. McDonalds'ta kahvaltı yaparız." Ayağa kalktı ve odayı terk etti.

Belkide çocuklar haklıydı. Louis o kadar kötü biri değilmiş.

Change My Mind- An Elounor Fanfic  [outcastlyweird'den Çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin