-Eleanor-
"Sonunda!" dedim hızlı hızlı nefes alarak, arabaya vardığımızda.
"Biliyorum, haklısın." Kafasını salladı, anlını kollarıyla silerken.
Ama, malesef, paparazziler bizi yanlız bırakmadılar. Düşmanlarını avlayan karıncalar gibi arabanın etrafını çevirdiler ve resmimizi çekmeye başladılar.
"Off," diye sızlandık ikimizde. Louis arabayı çalıştırdı, bazı paparazziler, arabanın önündekiler, hareket ettiler. Ama yandakiler ve arka kısım, hayır, biraz bile hareket etmediler.
Paparazzinin görüşlerinden çıktığmızda sırtımı yasladım ve gözlerimi kapadım.
Beni neden takip ediyorlardı ki? Ünlü bile değildim. Ben sadece Manchesterlı, yarı zamanlı Hollister Şirketi'ninde çalışan bir model, normal bir kızdım.
Hayır şapşal! dedi beynim. Louis Tomlinson'ın kız arkadaşı taklidini yapıyorsun.
"İyi misin El?" diye sordu Lou, bana endişeli gözlerle bakarken.
"Evet." Kafamı salladım. Karnım guruldadı. Kızgın bir şekilde kızardım. Tanrım, bu çok utanç vericiydi.
Lou kıkırdadı. "Birileri acıkmış."
"McDonalds'a gidip kahvaltı yapmadık!" dedim itiraz ederek.
"Beni bütün zaman boyunca TopShop'a sürükleyen sendin." dedi gözlerini devirerek, yüzü yola dönüktü.
"Açıııııııım." dedim sızlanarak, kızgın karnımı tutarken.
"Tamam, uğrarız o zaman."
"Saol." Gülümsedim.
***
-Louis-
"İyi günler efendim, size ne verebilirim?" diye konuştu makine şeysi. Dışarı çıkmak için çok tembeldik, bu yüzden arabaya servisi kullanıyorduk.
"İki tavuk burger, iki büyük boy patates, bir büyük boy pepsi ve bir küçük boy Mountain Dew alabilir miyim lütfen?" diye cevap verdim nazikçe.
"Tabi, sadece kasiyere doğru doğru düz gidin, gördüğünüz ilk pencere, teşekkürler."
Bana söylediğini yaptım. Arabayı parayı ödememiz gereken camın önünde durdurdum ve 18, 19 yaşlarındaki bir kız bize yaklaştı. Hemen hemen Eleanor'un yaşlarındaydı.
"Merhaba, iyi günler." dedi gülümseyerek hoş bir şekilde. Kısa sarı saçları, ela gözleri ve tombul yanakları vardı. Hannah'ya çok benziyordu...
Hannah!
Kahretsin, gittiğimizi biliyor muydu?! Eleanor'un bizimle birlikte geleceğini söylersem kesin delirirdi. Ya da daha kötüsü, ona saldırabilirdi.
Kız arkadaşımı unutacak kadar nasıl salak olabilirim?
"Lou?" Eleanor kolumu sarstı. "Dalmışsın." Endişeli bir şekilde alt dudağını ısırdı. Çok tatlı ve güzel gözü-
"Evet, sadece Hannah'yı hatırladım!" dedim gergin bir şekilde.
Yüzü değişti. Ne düşündüğü hakkında hiçbir fikrim yok. Yüzü çok zor okunuyor. "Oh," demişti sadece.
"Bayım?" dedi McDonalds'daki kız garip bir şekilde.
"Oh, özür dilerim." dedim. "Toplam ne kadar tutmuştu?"
"Yedi pounds." Ekrana bastı. Ona On pounds verdim. 5 poundsluk kağıt param ve iki, bir poundsum yoktu. "Hemen döneceğim." dedi uzaklaşarak.
"Sadece Hannah için endişeliyim." diye açıkladım gergince. "Sadece nasıl tepki vereceğinden korkuyorum. Sadece korkuyorum. Demek istediğim, evet bende şaşırmıştım ama o daha da şok olacaktır! Ve en kötüsü sekiz aylığına gitmemiz. Senden benimle tura geldiğin için ne kadar nefret ettiğini biliyorsun ve o-" Ağzımı hemen kapattım. Lanet olsun Louis! Bunu neden söylemek zorundaydın?! Tanıdığım en salak ve gerizekalı kişisin.
El'in yüzü yumuşadı. Yüzü şu acı verici hali aldı. Yüzünün her halinden belliydi. Ne kadar salağım! Harika, onu ağlatacağım!
"El, yemin ederim, öyle demek istemedim-" diye başladım açıklamaya, kalbim panik içinde atıyordu.
Göz yaşları güzel gözlerini bulanıklaştırırken aşağıya doğru baktı. "Anlıyorum. Özür dilerim. Hepsi benim suçum. Benden senin sahte kız arkadaşın olduğum için nefret ettiğini biliyorum. Ama inan bana Lou, sizi ayırmayı planlamıyorum. Sizi ayıran bensem özür dilerim. Onun yerine seninle turlara giden ben olduğum için özür dilerim, senin gerçek kız arkadaşın gelmeliydi, ben değil." dedi sessizce. Benimle hiç göz teması kurmadı, elleriyle oynuyordu.
Sözleri kalbimi parçaladı. Göğsüm onu göz yaşlarını tutmaya çalışırken gördükçe daraldıkça daralıyordu. Lanet olsun, neden salak ağzım bunu söylemişti?
"El, yemin ederim öyle demek istememiştim-" dedim yalvararak, gözlerimde göz yaşları oluşmaya başlayınca. El'in üzerimde güçlü bir etkisi olmasından nefret ediyordum. Neden bilmiyordum.
"Önemli değil, buna alışığım. İnsanlar hep yanlışlıkla acıtır. Her şey bana her zaman yanlışlıkla olur, tıpkı Lucas gibi."
"Bayım?" dedi tanıdık McDonalds kızı, bizi tekrar bölerek.
Sana çok şey borçluyum McDonalds kızı. Her zaman tam anında bizi bölüyorsun. İğneleme anlamı yok.
"Of, evet?" diye sordum.
"İşte siparişiniz." bana iki McDonalds'ı verdi. "Oh, birde işte para üstünüz."
"Boşver, üstü kalsın, sana bahşişim." Nazikçe gülümsedim.
"Teşekkürler bayım!" Sırıttı. Gülümsemesindeki bir şey onu Eleanor'a benzetmişti.
"Önemli değil." Böylece arabay servisten çıktık.
Gülümsemem, biraz önce olanlar yüzünden soldu. El'e göz attım, başı cama dayalıydı, derin düşünceler içindeymiş gibi gözüküyordu.
Harika, barışmaya başladığımız gün en çok batırdığım gündü.
İyi iş Lou. İyi siktimin işi. Ona özür dilemek için iyi şanslar. İyi şanslar, aptal.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Change My Mind- An Elounor Fanfic [outcastlyweird'den Çeviri]
FanfictionBir reklam kampanyasıyla başladı, Arkadaşlığa ve farklılıkları kabullenmeye ilerledi, Büyük bir felaketle bitti.