Medya: Barışşş:)))
Arkadaşlar bana destek veren yeni arkadaşımız seval93celebi ye yanımda olduğu için çok teşekkür ederim
Keyifli okumalar:))))
İnanmak... Sahi, neydi bu kelimenin anlamı? Sevdiğin kişiye duyulan güevn mi? Bunca yıl hocam dediğim kişinin bana inanmaması sonucu işlem başlatıp beni hem meslekten men etmesi hem de öğrencilik hayatımın bitmesine neden oluyorsa nerede o zaman güven, ya da nerede inanmak? Diye sorgulamak hakkım sanırım. Suçsuz ve hatası olunmadığı halde bir insanın hayatını inanmadığı halde çöpe atan insanlar tanıdım. En yakınımdan.
Şimdi ise karşımda kırmızı görmüş boğa gibi duran Demir abimi görmek içimde bir yerlerde acaba o da mı bana inanmayacak? Soruları oradan oraya gönderiliyordu. Bana inanmaması demek büyük yıkımlar altında kalmak demekti.
Bu bakışları biliyordum. Açıklama bekliyordu. Yani bana inanıyor muydu? İçimdeki ümit dışarı çıktı ve kendini ifade etmeye başladı " Ab- yani Demir Bey bakın göründüğü gibi değil" dedim fazla heyecanlı konuşuyordum. Derince bir nefes çekip devam ettim " Ben Savaş Bey'e kahve getirmiştim. Masasına koyarken eli çarptı " yine kaygılıydım. Bu da sesime oldukça yansımıştı. Devam etmeye başladım " Bu yüzden gömleğine döküldü Savaş Bey de çıkardı haliyle. Sonuçta yandı adam. Bu! Olay bundan ibaret." dedim ve tepkisini ölçmeye çalıştım. Bakışları yumuşamaya başladığında o kadar rahatladım ki...
Demir abim " Derin biz çıkalım istersen Savaş da yeni bir gömlek giyinsin. " deyince kafamı hızlıca tamam anlamında salladım.
Ve Savaş Bey'e bakmadan odadan çıktım. Hemen abime dönüp kısık sesle " Abi yemin ederim söylediklerimin hepsi doğru. İnan bana. Lütfen" dedim. Gözlerim dolmuştu. Çünkü yanlış anlaşılması mümkün bir ortamdı ve bana inanmamasından ölesiye korkuyordum.
Yüzünde şefkât barındıran bir ifade vardı ve bu beni biraz da olsa rahatlatmıştı. Abim " Meleğim ben sana inanıyorum. Sen öyle bir insan değilsin" dedi ve bana göz kırpıp yanımdan ayrıldı. Üstümden kocaman bir yük kalktı. Dudaklarımda gülümsemeyle odama geçtim ve sandalyeme oturdum. İki toplantısına da bir saat arayla girecekti ve daha bir saat vardı. Ben de çıkıp bir kahve almaya gittim
G
ünler sonra
Eflin; Amerika'da yüksek lisans yapıyordu. Türkiye' den birincilikle Amerika'ya gitmiş ve oradaki Stanford Üniversitesi'nde mastr yapıyordu.
Ailesi bir trafik kazası sonucunda anne babası ve küçük erkek kardeşi o kazadan sağ kurtulamamıştı. Bu onun için dayanılmaz bir acıydı. Canından çok sevdiği ailesi canından gitmişti. Derin, kankardeşi. Ailesinden sonra tutunduğu tek dal ama kalın dal o kalmıştı. Bunca zaman birbirleri için her şeyi yapmışlardı. Bundan sonra da böyle devam edecekti İnşallah...
Birkaç gün önce Derin aramış ve ona ailesinin aslında üvey olduğunu, gerçek ailesinin onu bulduğunu, onların bunca zaman neden onu bırakmaları gerektiğini, meslekten men edildiğini, okuldan atıldığını, her şeyi anlatmıştı. Kalbine koca bir öküz oturmuş gibi hissetmişti. Kim bilir kardeşi nasıl hissetmişti? Allah'tan o gün aradığında mastrının bitmesine az kalmış şimdi ise ülkesine geri dönme hayallerini kuruyordu.
Eflin aslında kumral bir kızdı ama saçlarını sarıya boyadığı için Derin ona 'Sarı kara fatma' lakabını takmıştı. İlk başlarda sinir oluyordu ama artık alışmıştı. Liseden beri tanıştıkları kardeşine nasıl kızardı ki?
Güzel fazlasıyla güzel bir kızdı. Gözleri saçları fiziği daha nice özelliği yolda yürürken birçok erkeğin dönüp bir daha bakmasına neden oluyordu. Hele bir de Derin'leyken bir bakan bir daha bakıyordu. Üstüne üstlük makyaj yapmadıkları halde böylelerdi. Makyaj yapsalardı ki bir gün mutlaka yapacaklardı o zaman nasıl hafızalara kazınırlardı kim bilir??
Genç kızı daldığı düşüncelerden çalan telefonu çıkardı. Numarayı tanımıyordu. Bu yüzden İngilizce konuşacaktı ve telefonu açtı.
Duyduğu şeylerle gözleri kocaman oldu. Amerika'nın önemli şirtketlerinden birisi onu iş görüşmesine çağırıyordu. Ama hiçbir şey ülkesine ve Derin'e duyduğu özlemin üstünde değildi ama yine de oraya gidip o atmosferi yaşamak istedi. En azından buna hakkı vardı.
Bir taksiye binip adresi verdi ve heyecanla yolu izlemeye başladı. Bu yollarda Derin'le gezmek için çok hayal kurmuşlardı ama yaşanan son olaylardan sonra haylleri suya düşmüştü. Kafasından böyle düşünceleri atıp yolu izlemeye devam etti.
Geldiği yer gerçekten çok lükstü. Ama görmemişlik yapmamak adına hemen içeri girdi. Danışmaya doğru ilerleyip ne için geldiğini söyledi ve sekreterden patronun odasının yerini öğrenip teşekkür ettikten sonra asansöre bindi.
Kapının üstünde Barış DERAN yazısını görünce buranın bir Türk şirketi olduğunu anladı. Kapıyı çalıp içeri girdi ve içerideki adamın yakışıklılığına hayran kaldı. Barış da aynı düşünceler içerisindeydi. Nasıl makyaj olmadan bir kadının bu kadar güzel olabilirdi? Bu onu şaşırtmıştı.
Fakat Eflin aklına dank eden şeyle kendine kızdı adamın başı bağlı olabilirdi. Sevdiği biri olabilirdi. Bu yüzünden adamla çok göz teması kurmadan buraya nezaketen geldiğini ama ülkesine dönmekte kararlı olduğunu söyledi. Tabi bunları Türkçe söyledi. Barış bir kez daha teklif etti ama genç kız kabul etmedi ve oradan ayrıldı.
Eflin Derin'i arayarak ilk uçakla İstanbul'a geleceğini söylediğinde Derin sevinçten çığlık atmış bu da Savaş'ın direkt yanında bitmesine yol açmıştı. Savaş'ın ona neden bağırdığıyla ilgili sorular sorması Derin'i utandırmış ve beyaz yalan söyleyerek Savaş'ın tekrar odasına gitmesini sağlamıştı. Tabi hattın diğer ucundan Eflin kahkahalara boğulmuştu.
Aynı gün içerisinde Barış özel uçağıyla Eflin de normal bir uçakla İstanbul'a iniş yapmışlardı.
Mesaisi biten Derin de Eflin'i karşılamak için havaalanına giriş yapmıştı. Uçaktan inen Eflin'i görünce koşarak ona sarılmış ve hasret gidermişlerdi.
Arkalarında bekleyen korumalardan biri -zaten iki tane vardı babası olası tehlikelere karşı başına dikmişti- Eflin'in bavulunu aldı ve arabaya binip Eflin'in evine gitmişlerdi. Tabi Derin babasından izin koparana kadar canı çıkmıştı orası ayrı.
Sabaha kadar konuşmuşlar iyi kötü her durumda birbirlerine destek olmuşlardı. Eflin DERKOR yani Derin'in babasının ortak olduğu ve kendisinin de çalıştığı şirkete iş görüşmesi için gelecekti. Kesin kabul edilirdi çünkü iyi bir baya iyi bir eğitim görmüştü ve kendi ayaklarıyla gidiyordu. Tabiki alacaktı işi.
Sabah olmuş ikisi de şirkete gitmek için hazırlanıyorlardı.
Şirkete gelmişlerdi. Tabi Derin Savaş Bey'in e-mailine Eflin'in iş görüşmesini de eklemişti ve göndermişti. Birisi daha olacaktı en az Savaş Bey kadar söz sahibi ve abileri kadar olan ama adamı tanımıyordu.
Eflin ve Derin şirkete geldiklerinde tüm gözler onlara kaymış ve onlar bunun farkına varmamışlardı.
Sonunda Eflin iş görüşmesi olacak olan toplantı salonuna gelmiş girerken de Derin'in " İyi şanslar kardeşim" dediğine kocaman gülümsemişti.
Kapanan kapının ardından kafasını kaldırmasıyla gördüğü Barış DERAN ile donup kalmıştı. Ne yani buranın ortaklarından biri miydi? Amerika'da teklifini geri çevirmişti ve deja vu yaşıyordu. Peki ya şimdi de Barış onu geri çevirirse?...
Evett, bir yeni bölümle daha karşınızdayımmm. İnşallah beğenirsiniz.
Acaba Barış Eflin'i işe alacak mı? Görüşlerinizi bekliyorum. Allah'a emanet olun...:)))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAFYA PATRON
Roman pour AdolescentsSavaş DERAN hem yeraltının kralı hem de DERKOR holdingin ortağı. yakışıklı ve tehlikeli mafyamızın zaafı yok. Peki günü gelir de nefret ettiği kadın onun tek zaafı olursa... Derin KORHAN psikaiyatri ve psiko terapi okuyan genç kadın yalanlardan uza...