Meraba...kendimi hiçte özletmiyorum değil mi👻Keyifli okumalar
****
Cırcır böceklerinin sesleri ağaçlıkların arasından çıkıp gecenin ıssızlığına karışırken mermerin arasına birikmiş tozları elimdeki taşla iteklemeye devam ettim.
"Sen benim sahip olduğum en pahalı eşyamsın"
Beynimde aynı cümle dolanıp dururken çenemi dizlerime yaslayıp nefes aldım. Ne bekliyordum ki, babam beni mal gibi satarken elin adamının sahip çıkacağınımı, yada arkadaş gibi davranacağını mı.
Evet, an azından arkadaş gibi davranmasını bekliyordum. Eşya yerine konmaktansa arkadaş yerine konmak binde bin beşyüz iyiydi.
Zoraki evlendirilen ve aynı odayı paylaşmak zorunda olan iki düşmandan farkımız yoktu oysa. Ben her şeyin düzelmesini isteyerek kendimi kandırıyordum.
Onun için yüklü para ödeyerek aldığı bir eşyadan farkım yoktu.
Tıpkı kalemi gibi...
Yada çantası...
Başımı kaldırıp ağaçlıkların içinden süzülen ay ışığına baktım. Buraya geleli neredeyse iki hafta olmuştu. Bugün Çarşambaydı ve Cumartesi gidiyor-duk.
Nefes aldım.
Kimbilir ailesi benim hakkımda ne düşünüyordu. Eve dede zoruyla alınan bir besleme...
'Hepsi babamın suçu! İstememekte haksızlarmı?'
Kendi kendime güldüm. Düğüne damat bile geç gelirken ben ailesinin gelmesinden bahsediyordum. Komikti. İşte bu kadar istenmiyordum...tepemden tırnağıma kadar.
Ve oraya gitmek zorundaydım.
Ömrüm boyunca bana dayatılan şeyleri asla kabul etmemiştim. O şey iyiliğime olsada illa bir kavga çıkarmıştım ama bu...sınırlarımın dışındaydı. Sinirim bozulmuştu.
Gözlerimin buğulanması ay ışığının kırık halini almasına neden oldu. Gözlerimdeki buğuyu götürmek için için kırpıştırdım ama daha kötü oldu, Bu kezde ıslanan araba camı gibi tuhaf görüyordum.
Ağlamayı bile beceremeyen biriydim ben işte. Beceriksiz...lanet...istenmeyen.
"Uff."
Seslice ofladığımda sesim titredi. Ardından yanaklarımı yaşlar istila etti. Çenem çoktan kasılmış,dudağım sarkmıştı.
Uzaktaki cırcır böcekleri hala ötüyordu...
Evin kapısı açılıp hemen yanımdaki karanlık kapıdan vuran ışıkla aydınlandığında dizlerimi kendime çekip başımı dizlerimle göğsüm arasına sakladım.
Utanmadan bir de kontrole geliyordu.
Ah doğru, ben onun en pahalı eşyasıydım,milyonlar değerindeki bana zarar gelsin istemezdi."Daha ne kadar bu soğukta,ıslak mermerde oturmayı düşünüyorsun!"
"Sana ne!"
Sesimi olabildiğince duygusuz çıkarmaya çalışmıştım ve becermiştim de. Ağladığımı kimsenin görmesine katlanamıyordum. Hele onun, asla.
Yaklaşan adım sesleri duyuldu. Yanıma kadar geldiğini seslerin durmasından anladım. Ufak bir hışırtıdan sonra çıplak koluma değen kolu yanıma oturduğunu ıspatladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAN ERİĞİ
Humor"Can Eriği kadar seviyorum onu. Hani çocukken bahçelerden tırtıkladığımız yeşil yeşil erikler vardı ya. İşte onlar kadar." •...