Bölüm 11: "Senide kırmışlar"

650 111 67
                                    

Merhabaa😋😋😋

Yine bombastik bir bölümle ben geldim. Beklettim ama bu sefer elimde değildi. Bacağım kırıldı sandım meğer ezik varmış, haliyle bu son bir hafta fazlasıyla ağrılıydı. Neyse düzelip direk bölüm attım😊

💕Seviliyorsunuz.💕

Bölüm sonunda görüşürüz✴

•••

Evdeki son eşyamıda bagaja yerleştirerek şoför koltuğuna geçtiğimde Kağan beyimizin biraz acele etmesi için kornaya basmaya başladım. Ben bir bayan olarak bu kadar eşyamı iki dakikada toparlayıp evden çıkabiliyorsam o uyuzun daha hızlı olması gerekirdi.

Türkiye'deki kadın bekleyen erkeklerin yüz karasıydı bu adam. Sevgilisiyle yemeğe falan gitse kız bunun kapısına gelip alırdı herhalde. Kendime gözlerimi devirdim. Benle evliyken ne sevgilisi yapabilirdi ki? Uykusunda saçlarını keser içtiği kahveye karıştırırdım. Tamam formalite evlilik yapıyorduk ama ben bu yüzüğü taşıyorken başkasına bakamıyorsam oda bakamazdı. Beni aşağılayamazdı.

"Yemin ederim ayaklarının altında yumurta var." diye tısladım kendi kendime. Dayanamayarak başımı camdan çıkardım ve pencereye oturdum. "Hadisene be! Düğüne giden gelinlik kızlar gibi ne hazırlanıp duruyorsun. Sanki Paris'e gidiyor!" sesim bahçeyi inletirken odasının perdesi kımıldadı ve rapunzel pencerede gözüktü. Pencereyi açıp bişeyler söyledi ama onun narin sesi bu mesafeyi aşamadığından duyamıyordum. El kol hareketi yapmasıysa cabasıydı. Yüzsüz!

Şeytan diyorki al şu levyeyi, gir içeri koca katili ol! Yarın ki gazete manşetlerini sen süsle.

Arabanın içine girip inadına kornaya basmaya başladığımda kaşlarının çatıklığı dev boyut alırken dayanamayıp dil çıkardım. Bana çocuk gibi işaret parmağını salladığında kıkırdadım ama kornadan bir an olsun avucumu çekmedim. İbnelik değil miydi sonuçta?

Dayanamayıp içeri girdiğinde gözlerimi devirerek kornadan elimi çektim. Bileğim uyuşmuştu yahu. Elimi ileri geri sallayıp uyuşukluğunu giderirken gözlerim bir an evin kapısına gitti ve pörtledi. Kağan çatık kaşlarla bana doğru geliyordu ve bu hiç hayra alamet değildi.

Ağzım aralanıp şaşkınlıkla ona bakakalırken kaçmam gerektiğini biliyor ama bedenimi hareket ettiremiyordum.

Gelip kapıyı açtığında burnundan hırıltılı nefesler alarak kolumdan tuttuğu gibi yakapaça arabadan çıkardı beni.

"Sen hiç akıllanmayacak mısın kızım?"

"Sana ne be!" diye çemkirdiğimde kolumdaki elini sıkılaştırdı sessiz bir küfür mırıldanarak önümde eğildi. Ne yaptığını anlamayarak ama yaptığı şeyin kötü bişey olduğunu bilerek istemsizce çığlık attım. Umursamadan beni omzuna attığında kendimi sırtıyla bakışır buldum kendimi. Dengemi kaybederek ellerimi belinde kavuşturdum.
"Bı-Bıraksana!"

"Bırakıcam, bırakmaz olur muyum hiç."

Nefes aldım ve tuhaf, mayhoş bir koku ciğerlerime dağıldı. Kağan'ın parfümü olmalıydı bu. Koku beni mayıştırırken gözlerimi kırpıştırarak kendimi ayıltmaya çalıştım.

Çok geçmeden sırtını yumruklamaya başladım. "Senin sırtını çimdiklemeyen namerttir, allahuekber!" lafımı bitiremeden beni sırtından çimlere attığında acıyla inledim. "Belim kırıldı! Hayvan!"

Beni bir an bile dinlemeden arabanın bagajını açtı ve düşünür gibi yapıp sessizce mırıldandı. Benim bavulumu köşeye atıp yer açtığında yapboz tamamlanmıştı. Beni bagajda götürecekti bu mal herif!

CAN ERİĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin