✔Bölüm 16: "Sümüklü."

395 76 32
                                    

❤Keyifli okumalar millet❤
•••
"Lan mendebur suratlı kalksana artık." Kağan yatakta ufak bir hareket etti. Ardından boğukça inledi.

Geber!

Yok sana sevgi mevgi! Git sabahladığın karılar sevsin seni! Yalnız ammada kafiyeli oldu ha.

Kağan'a tepeden bakmaya devam ederken elimde tuttuğum zarfı umursamayarak ellerimi belimde birleştirdim. Bu ayı ne zaman zamanında uyanmıştı ki zaten, kimden medet umuyordum.

"Şşhh! Kargo geldi. Al şunu." elimdeki zarfı göz hizasında salladım. Beni duymuyormuş gibi tekrar inledi ve kendini sırtüstü çevirdi. Çok geçmeden aksırmaya başladığında kaşlarımı kaldırdım. Hastamı olmuştu bu gerizekalı birde.

Sabah erken vakitte gelmişti, hatta gün yeni ışıyordu o gelirken. Beni uyandıracak bir şey yapmamış, odasına geçmişti ve öğlen vaktine kadarda kalkmamıştı. Kağan işi varken, bu saatte uyuyordu. Bu tamda onun gibi bir dağ ayısından beklenilecek bir hareketti zaten.

Gözlerini yavaşça araladığında saçma sapalak hallere girmemesi için önceden örgütlediğim kalbim taş kesilip atışını falan değiştirmedi. Kim için değiştirecekti? Bu sapık için mi? Yazık lan ritimsiz çırpınan kalbime.

Yorgun gözleri gözlerimi bulduğunda tekrar öksürdü, yatağında doğrulmaya çalışarak konuştu. "Ne oldu?"

"Kargo geldi diyorum. Baş çavuşun eşşeğimi konuşuyor burada."

Normalde bu atarıma atarla karşılık verir beni dehşet derecesine getirirdi ama bu kez yaptığı tek şey başını sallamak ve elini uzatmak oldu. Elimde tuttuğum mor zarfı ona uzattığımda hapşırdı. "Hasta mı oldun sen?"

"Biraz." dedi burnunu çekerek. Acıdım lan yapma, tamam.

Gözlerini elindeki davetiyeye çevirip dudağını büzerek üzerideki bordo kurdeleyi çekiştirdi. Ne olduğunun merakıyla yatağa yanaşıp davetiyeye doğru başımı uzattım.

Ters olduğum için göremiyordum ama gayet şık bir davetiyeydi. Ellerimi birbirine sürttüm. Davetiyeden düğün çıkmasından korkuyordum. Eğer düğün çıkarsa ensemden tutup zorla götürürdü beni bu sapık bey.

Gözlerini bana kaldırmadan elindeki davetiyeyi okuyup yatağın yanındaki sehpasına fırlattı.

"Ne bu?" dedim attığı davetiyeyi dikizlerken.

Yatağına yayılıp iç çekti. "Kokteyl daveti." ne olduğunu tam bilmiyordum ama zengin adetlerinden biri olsa gerekti. Beni ilgilendirmediği için omuz silkip kapıya ilerledim.

"İyi, gidiyorum ben sakın ölme ha."

"Ölürsem ağlama."

Dudak büzdüm. "Ölürsen helva kavurur, yerim valla. Oh mis." tövbest! O ne demek kız? Kafayımı yedin diye olaya el koyan içimdeki kamyon şoförüne göz devirdim.

Kendime de ayrıyeten göz devirirken zekam konusunda kendimi aşağılayarak odadan çıktım.

Odama gitmek için hareketlenen ayaklarım aklıma gelen fikirle geri geri gidip beni mutfağa getirdiğinde kendime uzaylı görmüş gibi baktım.

Ona çorba yapmayı düşünmüyorsun değil mi Nehir? Yok canım düşünme zaten, bu kez gıda zehirlenmesinden ölür gider mazallah.

Dudağımı ısırdım. Ne vardı ki çorba yapmakta canım(!) Suyu tencereye doldur, içine birşeyler kat oldu da bitti maşallah.

CAN ERİĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin