Gözlerim yerdeki fayansların birleşim yerlerini tekrar tekrar tararken, dişlerim dudağıma işgence etmeye devam ediyordu.
Acaba nereye götürecekti beni?
Karım falan demişti beklentim havalanmıştı ama onun bir Kağan Ertürk olduğunu unutmamak gerekiyordu.
Başımı yerden kaldırıp saatlerdir masadaki dosyaları inceleyen Kağan'a çevirdim. "Kağaan, hadi gidelim ya, ne bitmez işin varmış?"
İncelediği dosyaya çatık kaşlarla bakan gözleri bana kalktı. "Bitmek üzere." dedi ve tekrar kağıtlara döndü.
Puflayarak sırtımı koltuğa yasladım. Kapıdan gelen tıklama sesiyle başımı kapıya çevirdim. Muhtemelen Kağan'ın az önce söylediği kahveler gelmişti. "Gel." diye seslendim Kağan'a bırakmadan.
Kağan'a göz ucuyla baktığımda gözlerinin tepesinden bana baktığını gördüm. Güldü. "Hemen alıştın bakıyorum."
"Meşgulsun diye şey yaptım."
"Tamam, bir şey demedim, zaten sık sık geleceksin artık."
"Niye?" dedim alık alık yüzüne bakarak. Bu sırada kapı açıldı ve içeri elinde tepsileriyle asistan kadın girdi.
Önce benim önüme kahvemi koydu. "Buyurun efendim." dedi saygılı bir ses tonuyla. Ardından Kağan'ın önüne koydu. "Başka bir isteğiniz var mı Kağan Bey?"
"Ebru'yu çağır, bu taslak yeterince bilgi vermiyor."
Canı sıkılmıştı galiba, sesi oldukça sertti. Yada çalışanlarına 'Sert patron' imajı veriyordu. Bana böyle dese ağzının üstüne yapıştırırdım ama buda kadının işiydi tabiki.
Kadın başını sallayarak elindeki tepsiyi önünde bağlayıp hızlı adımlarla odayı terketti.
Bense koltuğumda biraz daha büzülerek Kahvemi yudumladım.
Çok geçmeden kapı tekrar açılmış, Kağan'ın bahsettiği kadın pattadanak içeri girmişti. "Özür dilerim Kağancıığğıım...."
Beni görmesiyle son kelimeler uçsuz bucaksız uzarken dudaklarındaki cilveli gülüş yerini boşluğa bıraktı , benimse kaşlarım çatılmıştı.
Bu kız!
Bu kız Kağan'ın evine geldiğimiz gece ortalığı batırıp, Kağan'a bağırıp çağıran kızdı.
Neyseki kendini benden iyi kontrol edebiliyordu,bozuntuya vermeden yüzüne tekrar yalancı bir gülüş katarak bana gelmeye başladı.
Benim gözlerimse üzerini talan ediyordu. Dizlerinin üzerinde biten-hatta kıçını zor örten- krem rengi bir elbise giymişti ve sarı saçları bukle bukle omuzlarınana dökülüyordu. Topukluları kızı var eden tek şeymiş gibiydi.
"Hoş geldiniz, sizi buralarda görmek ne büyük bir şeref."
Araya kıstırılmış dikenli sözlerini bana sunduğunda bende aynı kız gibi yüzüme yanacı bir gülümseme yerleştirdim. Bozulduğumu tabiki anlayamayacaktı.
Onunda gözleri benim üzerimde dolandığında dudakları küçümseyici bir edayla büküldü.
Ardından dibimde biterek elini uzattı. "Sizi ilk gördüğümde tanışamamıştık, ben Ebru, Kağan'ın..." kaşları çatık şekilde bize bakan Kağana küçük bir bakış attı ve devam etti. "...iş arkadaşıyım. Sizde patronumuzu çalan şu gizli kadın olmalısınız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAN ERİĞİ
Humor"Can Eriği kadar seviyorum onu. Hani çocukken bahçelerden tırtıkladığımız yeşil yeşil erikler vardı ya. İşte onlar kadar." •...