4.bölüm (boşanma)

675 51 19
                                    

Orhan daha fazla bir şey söylemeden anne ve babasını da alıp orayı terk etti.
Hümeyra ise olduğu yere çömelmiş ağlıyordu.
Artık ailesinin gözünde iffetsiz bir kadın niteliğini taşımaktaydı. Bu sıfat hiçte taşınacak türden değil. Üstüne kayınvalidesi ve kayın pederi de giderlerken arkadan onca laf ederk gitmişler , gitmeden önce de suratına tükürmeyi ihmal etmemişlerdi tabi.
Dökülen göz yaşlarını elinin tersiyle siliverdi. Tam güç bela doğrulmuştu ki ani gelen bir kuvvetin etkisiyle yeniden olduğu yere çakılı verdi. Kimin ittirdigini tahmin edebiliyordu. Fakat yine de başını kaldırıp bakmaya cesaret edecek gücü kendinde bulamıyordu.

"Sen ne edepsiz bir kızsın! Biz seni böyle mi yetiştirdik ha?! Cevap versene Hümeyra!"

Mustafa bey bütün öfkesini kusuyordu iffetsiz zannettiği kızına. Annesi de babasını destekliyor ve Hümeyranın tek kelime dahi etmesine müsade etmiyorlardı.

"Baban doğruyu söylüyor sen böyle mi yapacaktın, biz seni elalemin adamıyla fingirdeşesin diye mi yetiştirdik. Biz ,kızımız kursalara gidiyor zannederken meğer o başkalarıyla kırıştıryormuş"

Bunca hakaret çok fazlaydı.
Anne babası bile olsa böyle bir iftira karşısında sessiz kalamazdı.

"Neden bana inamıyorsunuz?!" Diye haykırdı.

"Siz benim ne vakit böyle haram olan şeyleri yaptığımı gördünüz. Bunu kim yaptı bilmiyorum ama yemin ederimki bu bir iftira. Kendimi temize çıkaracak bir delilim yok! Fakat inanın bu sadece bir iftira ,yapılmış bir oyun."

Babasına doğru bir kaç adım attı, babasının ellerinden tutmak için uzandı.Fakat babası buna müsade etmedi.

"Sakın o pis ellerinle dokunayım deme!"

" baba!"

"Artık ben senin baban değilim ve benim Hümeyra diye bir kızım da yok. Anladın mı!."

parmağıyla kapıya doğru işaret etti.

"Şimdi çık evimden defol git!"

"Gitmem, gidemem!"

Mustafa beyin tası atmıştı artık. Kolundan kavradığı gibi sürüklemeye başladı.
Hümeyra gitmemek için direttikçe babası daha bir sürüklüyor, dışarı çıkırmaya çalışıyordu onu...

Yol boyunca genç adam tek laf etmemiş, fakat tekerlekleri parçalamak istercesine süratli gidişinden ve parmak boğumlarının beyaz olmasına neden olacak şekilde direksiyon'u sıkışından , ne denli öfkeli ve kırgın olduğu anlaşılıyordu.

Babası bu duruma bir dur demek için konuşma ihtiyacı hissetti kendinde.

"Oğlum ne yapıyorsun sen, kendinide bizi de öldürmek mi istiyorsun ha!"

"Baban doğru söylüyor yavrum. Hem böyle bir kız için kendini hırpalamana değmez. Sana daha iyilerini buluruz.. Şöyle helal süt emmiş hanım hanımcık bir kız..."

Bu kadınların hemen de evlendirme derdine düşmelerine bir anlam veremiyordu salih bey; bıkkınlıkla ellerini iki yana açarken 'tövbe Estağfirullah' demeyi de ihmal etmemişti'

"Yav hanım nedir senin derdin. Bizim çocuk ne hallerde senin düşündüğün şeye bak."

Annesiyle babasının atışmalarını umursayacak durumda değildi genc adam. Gerçi duymuyordu da konuştuklarını... Tek derdi bir an evvel eve varıp bunları hazmedebilmekti. Belki biraz dinlenmek iyi gelirdi.Tabi ne kadar uyuyabilirse?..

Eve vardıkları anda kapıyı hızla açtığı gibi aynı sertlikte de çarparak kapatmıştı...

Genç kız kapının önünde durmuş; bir yandan açmaları icin kapıya vuruyor diğer yandanda ağlıyordu. Kaç saattir bu halde olduğu hakkında hiç bir fikri de yoktu. Üstelik havada kararmıştı. "Ne olursa olsun suçsuz olduğumu kanıtlayacağım" diye mırlıdandı. Artık bitap düşüp ve ayakta duracak gücü kendinde bulamadığını anlayınca kapının eşiğinden ayrılmadan olduğu yere çömelmişti. Yaşanan her şeye inat gözleri yorgunluğuna yenik düşerek kendini uykuya teslim etti.

YARE-İ FUAD (KALP YARASI) #wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin