16.bölüm (Kabul ediyorum)

559 46 63
                                    




"Genç adam nasıl? Durumu iyiye gidiyor mu Bahadır?"

Dudağını büzdü 'tuhaf bir durum' mânasında, adı Bahadır olan genç doktor.

"Adamın çok ateşi vardı. Doğrusu o halde nasıl dışarı çıkabilimiş hayret ettik hocam!"

Devam etti

"Dünden bu yana henüz kendine gelebilmiş değil"

"Tetkikler tamamlandı mı peki?"

"Neredeyse hocam. Ancak henüz bir bulguya rastlamış değiliz. Belki stres kaynaklı da olabilir? Siz ne dersiniz? "

Başıyla hak verdiğini gösterir bir harekette bulundu "olabilir. Kim bilir?"

Gitmek üzereyken döndü "Ya ailesine?... onlara haber verdiniz mi?"

"Getirlidiğinde Kimlik ve telefon yoktu yanında o yüzden araştırıyoruz hâla."

"Mahir değilsiniz" deyi verdi genç doktoru paylayarak. Ardından homurdanarak çekti gitti yaşlı doktor "

*********

"Baba! Sen niçin bizi bıraktın!?"

"Oğlum! Gitme bırakma beni"

"Ben seni bırakmadım ki, sen bizi bıraktın; beni, annemi..."

O an başka bir adamın sesi yankılandı "oğlum buraya gel!"

Çocuk döndü, yabancı olan adama doğru koştu gitti. Arkasından bağırdı, sesi yayıldı boşluğa "OĞLUMM!"

"Beyefendi beyefendi"

"Oğlum bırakmayın beni!"

"Beyefendi kendinize gelin! Kabus görüyorsunuz"

Doktorlardan biri dahil oldu içeri "n'oldu hemşire hanım?" diye sordu hararetle.

"İyiydi aslında doktor bey! Sonra ne oldu anlayamadım; nabzı yükseldi, sayıklamaya başladı bir anda"

Sayıklamaları devam etti, sürdü, boncuk boncuk ter kapladı alnını.
Ateşi yeniden nüksetmişti.
"Ateş düşürücü iğne yapın" dedi doktor "hemen! Derhal"

"Peki doktor bey!"



İki gün sonra...

Kaç gündür oğluna ulaşamayan Salih beyi epey bir endişe kaplamış, sıkıntı hasıl olmuştu kalbine. Durumdan işkillenenen karısını da 'iş için gitti. Rahatsız etme oğlanı! Hem ben konuştum'diyerek zoraki ikna edebilmişti; gerçi ikane edebildiğinden de emin değildi ya... Üstelik kendisinin de İçin içini yiyordu. Dayanamayıp yaşlı haliyle çıkıp tee Elazığlara varmıştı bu yüzden. Uçak bileti bulamamıştı da, otobüsle koyulmuştu uzun uzadıya yollara.
Varınca şehre hemen de koyuluvermişti aramaya. Ama neredee öyle hemen bulmak!..Devlet mi ki, ya da hani hep hikayelere konu olan; şu adamları her yerde ağalardan, mafya-çete kabayılarından mı ki, salsın dört bir yana adamlarını da bulsun oğlanı?.. Öylesi mübalağanın had safaya vardığı hikayelerde olurdu muhakkak. Yoksa her yer onlarla kaynıyordu da kendi mi bihaber di bundan.

Yine de ne olmuşsa olmuş, Allah'ın inayeti yetişmiş, acımıştı zavallının haline de oğlu telefon etmişti babasına.
"Merak etmeyin beni" diyordu babasının Elazığ'da olduğunu bilmeden.
Baba ise arayıp sormayan, onları merakta koyan oğluna gücenmişti;

"Neredesin sen? Söyle oraya geliyorum!"
Sesi biraz öfkeli, kırgın, biraz da kısıktı...belki de yorgunluğun etkisiyle.

"Elazığ'dayım ya baba!" Dedi şaşkınlıkla genç adam,

YARE-İ FUAD (KALP YARASI) #wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin