13.bölüm (Adn)

675 50 65
                                    

Bazen insan kaybettiğini düşünür de aslında bulur, bazen ise bulduğunu düşünür, ama aslında kaybeder.

Bugün ilk kez medya ekledim; Leo'nun dilinden "Ağla garip Bosnam ağla!"
(Mavi kelebekler dizisi). Beni duygulandıran bir mersiye. Umarım beğenirsiniz

"Abi ne oldu? Bu ne telaş?"

Yaşadıkları son hadiseden sonra sükunetle geçen bir kaç günün ardından, işte olduğunu zannettiği ağbeyinin birdenbire eve gelip hızla odasına yönelmesi,  ikisini de beklenmedik bir  hadisenin  daha girdabına atmasından korktu Adniye.
Ağbeyinin peşisıra gittiğinde "Bana ne olduğunu anlatmayacak mısın?" Sorusuna karşılık Adn sessizliğini koruyor, diğer yandan da eşyalarını toplamakla meşgul oluyordu.
Ne müsbet, ne de menfi bir cevap alamayan gençkız,  kolunu tuttu adamın;

"Abi artık susma, konuş lütfen! Bir şeyler söyle!"

Henüz yerleştirmeye devam ettiği bavuluna işaret ederek;

" Bari neden çantanı hazırladığını söyle! Bir yere mi gidiyorsun? İş gereği falan? "

"İkimiz gidiyoruz?"

Cevap kısa ve netti. Genç adamın tuttuğu kolunu bıraktı Adniye

"Nereye gidiyoruz?"

"Bosna'ya! "

"İki bilet aldım."

"Neden abi? Hani bir daha gidemem diyen sen değilmiydin? Ne oldu da karar değiştirdin?"

Eşyalarını toplama çabası sürerken, kardeşinin yüzüne hiç bakmadan sorduğu her suale  soğuk kanlı bir şekilde geçiştirmeli yanıtlar vermesi, gençkızın ses tonunun   kademe kademe  yükselmesine neden oluyordu.

"Sana diyorum abi! Neden karar değiştirdin, seni buna iten sebep nedir? Bilmek istiyorum!"

"İki bilet aldım, ama gelmek istemezsen de karışmam, ziyanı yok."

"Beklediğim cevap bu değil!"

"Hem eğitimine devam edersin. Benim yüzümden eğitimin yarıda kalsın istemem."

"Sana bir şey soruyorum, sen ise cevap vermek yerine başkaca şeyler söylüyorsun. Neden abi?! Neden?!"

"Her ay paranı yatırırım, sıkıntı çekme buralarda. Daha da ihtiyacın olsa, teknoloji var zaten; araman yeterli. Ne zaman gelmek istersen de söylersin, ben herşeyi ayarlarım senin için."

Bardağı taşıran nihai cümlelerdi sarf ettikleri; yerleştirmek üzere olduğu son gömleği öfkeyle elinden çekip alan Adniye;

"Madem gidiş sebebini sen söylemiyorsun, öyleyse ben açıklayayım; o kadın yüzünden gidiyorsun değil mi?! Aşık olduğun kadın yüzünden?!"

Beklemediği ifadeler karşısında afallayan Adn, bir anlığına kardeşine çevrilen bakışlarını hemen geri çekti;
Ne şimdi ne de daha evvel hislerinin anlaşılmasını hiç istememişti. Peki öyleyse kendine bile itiraf etmekten çekindiği, günahının sebebi,   ağırlığı altında ezildiği bu duygularını kızkardeşi nasıl fark etmiş, anlamıştı.
Yumruklarını sıktı, beyaz teni kendini kastıkça kızarmış, yüz hatları gerginleşirken boyun damarı belirginleşmişti. Ama bunca şeye rağmen yine de inkar etti "Yo..yok öyle bir şey!" dedi boğuk bir şekilde. Oysa söylediklerine kendi bile inanmazken, üstüne hâl vaziyeti de kendini ele verirken kızkardeşi ne denli inanırdı; o meçhul dü iş te...

"Peki neden sesin titredi öyleyse?"

"Yok bir şey dedim ya!"

"Sana inanmıyorum Adn! Bana yalan söylüyorsun! Seni iyi tanıyorum ben; aşık olmuşsun iş te!. Ama sen kendine itiraf edemediğin , varlığının ihtimali bile seni ürküten bu duygularından kurtulmak, sevdiğin kadını unutmak için buraları terk ediyorsun, öyle değilmi? Cevap ver bana!"

YARE-İ FUAD (KALP YARASI) #wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin