11.bölüm (tekerrür )

709 47 20
                                    


Pişmanlığıma yok mu yek fayda
bir ateştir kül eden beni işte tam şurada
keder yara açtı, deva yok mu şu fuada

Hazreti Ali ne güzel söylemiş;
Cirahatus-sinani
Lehel-iltiyamu
Ve lâ yeltamu
mâ cerehal-lisanu
"Ok uçlarının yaraladığı iyileşebilir,
Lisanın yaraladığı ise iyileşmez"

"Tarihte'ki olaylar tekerrürden ibarettir" sözü cuk diye yerine oturuyordu sanki; genç adam sürüklediği kadını açılan kapıdan içeri fırlattı tıpkı bir çuval gibi. İftira çok ağır bir ithamdı ve affedilmesi çok güçtü, bunun farkındaydı Orhan. Zaten ne onları ne de kendini affetmek gibi bir gayesi de yoktu.
Eğer işledikleri cürm, kul hakkına tabi olmasa belki bir nebze de bağışlanabilme  şansları olabilirdi; fakat yaptıkları onca şeyden sonra piri faninin dünyada gençliğini temenni etmesi gibiydi bu durum; bağışlanması mümkün olmayan!..

"Alın kızınızı!" diye bağırdı Orhan.
Anne, babası dahil herkes şaşkındı. Oğullarının, Meryem de dahil acil gelmelerini istemesinin ardından "mühim bir şey olmalı" diyerek apar topar dünürlerinin evine gelmişlerdi.

"Ne oldu oğlum?" Dedi Salih bey sesi endişeli bir tondaydı.
"Evet, ne oldu? Ne diye kızımı bu hale getirdin?" Diyerek konuşmaya katıldı Murat bey de. O da en az Salih bey kadar endişeli ve korku içinde görünüyordu; olacakların pek te hayra alamet olmadığının farkında gibiydi ikisi de.

Hiddetten alın damarları kabaran genç adam öfkeli bakışlarını yaşlı adama çevirdi;

" Demek ne oldu Murat bey öyle mi!
İsterseniz bunu bir de kızınıza sorun; belki verecek bir cevabı vardır ha(?)"

"Bu ne densizlik! Benimle kendi evimde bu şekilde sesini yükselterek konuşamazsın!"

Murat bey her ne kadar bu aileyi; kızı refah içinde yaşayacak düşüncesiyle kabul etmiş olsa da onun da bir onuru vardı elbet ve yaşça kendinden küçük birinin hadsizliğine tahammül gösteremezdi.

Orhanla Murat arasında ipler gerilmeye başlamıştı.

"Senin kızın bir ahlaksız."

"Ne demek ahlaksız! Sen kimsin ki böyle boş ithamlar da bulunabiliyorsun! Neye dayandırıyorsun iddianı!?"

"Boş değil hakikat! Beni aldattı o!"

"Hepsi dalavere!"

Karısı Şule de kocasını destekledi;

"Murat doğru söylüyor, sen tam bir yalancısın, pisliğin tekisin. Hatta psikolojin de bayağı bozuk anlaşılan. Eski eşin de bu dengesizliğine dayanamamış olmalı; kim bilir o yüzden boşanmıştır senden. Ama biz haddini bildirmeyi iyi biliriz"

"Onun adını ağzınıza almayın!"

"Ne oldu zoruna mı gitti söylediklerim Orhan efendi?"

Yumruklarını sıktı Orhan

"Az sonra olacaklar sizin zorunuza gidecek asıl Şule hanım!"

Fırsattan istifade, Orhan'ın densizliği ve
Karısının da galeyanıyla cesaretlenen Murat, genç adamın üzerine yürüdü, genç adam da onun tabi...

Ancak omuzlarına yetişebildiği uzun boylu adamın yakalarını toplayan Murat dişleri arasından tısladı;

"Seni pis yalancı yobaz, ahlaksız, iftiracı!"

Bu laflarla genç adamın dudağı yana doğru kıvrılırken yakasını tutan Murat'ın bileğinden kavrayarak ellerini salıvermesini sağladı;

YARE-İ FUAD (KALP YARASI) #wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin