21.bölüm (VLADO MATKOVİÇ)

571 27 54
                                    


Bölüm ithafı güzel yorumlarını eksik etmeyen fatihmirza184 ablama

Gözleri buğulandığında, koyu kahve irislerine yaşların hücum ettiğini anlamıştı genç adam.
Gözlerini yumdu ve ince ince yanağına süzülüp, sakallarına damladı inciler. Kalbi hızlı hızlı çarparken, bedeni yaralı bir kuş misali titriyor, Parmak uçlarındaki kanın ise çekikdiğini hissediyordu. Bu soğuktan mı? yoksa heyecandan mıydı? mana vermiyordu. Kanlanması için, avuçlarını yumdu ve gevşetti... Bir zaman aynı hareketi tekrarlayıp durdu dalgınca. Ne olmuştu ona böyle? Neydi bu mutlulukla karışık ıstırap? Sağ elini kalbi üzerine bastırdı, "Kendine gel!" diyerek te payladı, "Sana ne oluyor böyle?!"
Kendini tokatlamak istiyordu artık.
Neden sonra ev sahibinin sesi duyuldu:

"Kim gelmiş, kızım?" konuşan çok sevdiği Harun amcasıydı. Toparlanıp, çeki düzen verdi kendine. Parmak uçlarıyla gözlerini  silidi, vaziyeti anlaşılsın istemiyordu. Aksi taktirde peş peşe gelen sorulardan kurtulması hayli güç olurdu. Biraz sonra da ev sahibi Harun amca, kapının önünde beliriverdi. Zaten genç adamın geleceğini haber aldığından beri gözü yollardaydı, zira çok seviyor ve oğlu nazarıyla bakıyordu ona.

"Ooo hoş geldin!" dedi, sevecen bir tavırla, "içeri geçsene"

"Selamun aleyküm amca! Hoşbuldum!"

Yorgunluktan bitap düşmüş adamın hali vardı çehresinde, amma içeri girmekte de tereddütlüydü. Harun amca halini anlamış olacak ki, biraz ısrarcı bir tavırla çıkıştı:

"Daha neyi bekliyorsun evladım? Girsene içeri"

"Yakub'un yanına gideyim ben... Rahatsız olmayın siz."
İhtiyar celallenmişti besbelli, lakin genç adamın neden böyle davrandığını da bilemezdi tabi.

"Ne rahatsızlığı! Burada durup donmayı mı bekleyeceksin? Hem utanmıyor musun şu ihtiyarı şuracıkta tutmaktan... Dondum yahu! "

Ev sahibinin tatlı çıkışı yüzünü mütebessim kılarken, usulca avluya adım attı, biraz da titreyerek.

Adniye'yi ise misafirin kim olduğu, neci olduğu hakkında anlamsız bir merak sarmıştı. 
Bir müddet iç kapının eşiğinde öylece bekledi  merakını gidermek için. Nihayetinde genç adamın sesini duyduğunda, tuhaf bir duyguya kapılmış, en yakın çocukluk arkadaşını tanımadığı için de biraz hayıflanmıştı. Bir ara dalgın dalgın kapıya bakıyordu ki, genç adamla göz göze gelince, utancından kızararak içeri kaçtı. Odasına girip, kapıyı kapattı. Yatağına oturdu. Henüz atışlarını hissedebilecek kadar hızlı çarpıyordu kalbi. Kendine neler olduğunu anlayamıyordu. Neden genç adamı görmek, onu farklı bir şekilde heyecanlandırmıştı?  "Uzun zaman oldu görmeyeli; biz iyi dosttuk. O benim abim gibiydi, ondandır." diye fısıldadığında, gerçek duyguları su yüzüne çıkamadan, onları gemisiyle beraber batırmıştı bile genç kız.

..................................            ...................................

Gün kızıla boyanırken, rahmet bulutları üstünü perdelemişti. Kar şiddetini artırmış, tipi de ona eşlik ediyordı. Her yer beyaza bürünmüştü. Cami Kubbelerini kaplayan beyaz örtü ise, insanı mest ediyo başkaca alemlere naklediyordu sanki. Karanlığın çökmesiyle de hava iyiden iyiye soğumuştu. Yaya gidelim, diyen iki genç, şimdi söylene söylene yürüyorlardı.

"Keşke metroya binseydik" dedi Adn,  çenesiyle kapıya işaret etti Hümeyra, karşılık verek
"Baksana geldik bile!"

Genç adam güldü,
"Sen olmasan, evin yolunu bulamazdım herhalde. Hiç yanımdan ayrılma, beni bırakma olur mu?"

YARE-İ FUAD (KALP YARASI) #wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin