Duyduklarının doğruluğunu teyid etmeğe çalışıyorlardı. Böyle ani bir karar herkesi şaşkına çevirmiş, tabi sevindirmişti de.
Bu haberi bir kişi daha duymuştu mutfaktan; başını havaya kaldırırken;
"sonunda" dedi.
Uzun bir süredir, annesinin aklında 'en munasip gelin' izlenimi yaratabilmek için; Meryem'in sık sık evlerine davet ettiği Ceyda'nın bizzatihi kendisiydi bu.Bu haber Nurdan hanımı mesrur etmiş, heyecandan nasıl davranacağını bilemez durumdaydı. Ellerini nereye koyacağını bilemiyor oluşu bunun bariz bir alametiydi zaten. Onu sevindiren, oğlunun izdivacından ziyade hayatına yeniden bir yön çizecek olması, eski anılardan kurtulmasıydı. Nereden bilebilirdi ki; alevler yangına dönmüş,kavuruyor genç adamı; belki söndürebilirim umuduyla oğlunun böyle bir karara vardığını.
Fiili tepkiyi ilk veren, bu haberi en çok bekleyen Meryem'e aitti.
"Senin adına çok sevindim" dedi kardeşini sarmalarken.
"Sonunda aramıza geri döndün, o pislik kadını unuttun ya! Bu bize yeter."
'Vicdanı sızlamaz' diye buna derlerdi herhalde. Hani birini öldürür bir adam, vicdanı sızlamadan, hiç geride kalan ailesini düşünmeden.
Sorarlar ya; 'pişmanmısın?' diye. Cevap olumsuz. Meryem de kardeşinin katiliydi. Belki bedenen öldürmemişti ancak yaşayan bir ölüye çevirmişti nice zararlar verdiğini düşünmeden.Ne ablasının ,ne de annesinin sarılmalarına tepki göstermiyordu. Beyaz teni daha bir solgunlaşmış, gözlerinin feri sönmüştü. Direk gibi dimdik adam ayakta duracak takati bulamıyordu şimdi kendinde.
Annesi bir şeyler söylüyor fakat anlayabilmek için çaba sarfetmesine rağmen hiç bir şey anlayamıyordu. Sanki duyusu yitik, fehameti gidikti şu an.
Nurdan hanım oğlunun ellerini avuçları arasına aldığında buz kesmiş olduğunu fark etti.
"Senin ellerin buz gibi.
Neyin var."Ellerini geri çekti usulca genç adam. "İyiyim ben" dedi.
Gerçekten iyimiydi? Kendi de bilmiyordu; ancak kendine yine de bir mazeret bulmalıydı. Sahilde çok kaldığı için olmalıydı... Evet evet kesinlikle bu yüzden donuyor olmalıydı. Yoksa başka bir izahatı olamazdı değilmi.
Zoraki gülümsedi, annesinin daha fazla bir şey söylemesine fırsat vermedi;"Odama çıksam iyi olur. Yorgunum ben." diyerek.
Nurdan hanım itiraz edecek olduysa da, Salih bey gözleriyle bırakmasını işaret edince daha fazla kelam etmedi o da.
Koşturur adımlarla kendini güç bela odasına atabilmişti. Kapıyı ardından sert biçimde kapattı. Üstüne sert bir tekme savurmayı da ihmal etmemişti, şahsına cavşırı bir hareketle...
Bu Kararı alan kendiydi; Öyleyse bu celallenme de neyin nesi? Peki ya bu arapsaçına dönmüş karmakarışık duygulara ne demeli!..
Gerçekten bu hissettikleri neydi? Aşk mıydı?
Başını iki yana salladı; Hayır! hayır, tabiki de değildi, olamazdı da. Yine gözlerinden izinsiz iki damla göz yaşı firar etti. Ne çok sulu göz olmuştu şu bir kaç günde. 'Kendine gel!' dedi içinden. 'Oğlum Orhan varmışsın 30 yaşına! Bu tutum sana yakışı alıyor mu ha!.'Zayıf olmamalıydı. Ne de olsa erkek adamdı değil mi?
Hani küçükken düşüp ağladığında, babası; Sen erkek adamsın! Hiç erkek adam ağlar mı?! Derdi ya; işte bu o Orhan dı değilmi? Fakat lafla her şey nihayete ermiyordu demek ki.
'Öyle değilmiş babam. Ağlamak kadına has ya da zayıflık alameti değilmiş, erkek adam da ağlarmış.'
Dedi başını duvara yaslarken.
Fakat bu günden sonra asla ve kat'a hüzün duymayacak, ona dair her şeyi hatrından söküp atacaktı. Belki bir müddet acı çekerdi ancak sonra unuturdu her şeyi. En azından öyle düşünmek istiyordu şimdilik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARE-İ FUAD (KALP YARASI) #wattys2018
SpiritualAdam," Beni affetmeyeceğini biliyorum , karşına çıkmam da bir yüzsüzlük zaten. Affetmezsen ki buna hakkın var, hiç bir kelam edecek de değilim.Buna rağmen , sen affetmeyecek olsanda ben senden af diliyorum. N'olur beni affet!" dedi, titrek bir sesl...