HATİCE HANIM 'INDAN
Yağmurlu bir sonbahar sabahıydı. 1991 yılının 25 Kasım Pazartesi günü yetimhanenin kapısının önüne bırakılan iki ayrı bebek puseti vardı. Bebek pusetinin içinde yeni doğan veya bir kaç günlük olan bir kız çocuğu diğer bebek pusetinin içinde ise yine bir kaç günlük olan erkek çocuğu vardı. Bebeklerin üzerinde birde mektup vardı önce ikisinin de kardeş olduğunu sanmıştım. Hemen mektupları okudum. Neyse ki mektupları okuyunca her şey açığa kavuştu. Kızın üzerindeki mektupta şöyle yazıyordu:
" O benim kızım onun adı Berrak. O benim bu hayatta ki en değerli varlığım. Ama ben kendim gibi onu da çıkmaza sokmak istemiyorum. Ben hastayım. Şuan hastalığım yeni, kurtulma şansım var. Ama ben bu süreçte kızıma bakamam. O her ağladığında ölemem, zaten öleceğim. Hiç değilse beni bilmesin ama söyleyin annen seni çok seviyordu diyin. Senin için senden vazgeçti diyin. Ona iyi bakın. Eminim burada daha güvende olacak. Ona benden bahsederseniz hasta olduğumu ve ölecek kadar kötü olduğumu söylemeyin. Bunları duyup üzülmesin. Onu her gün daha fazla sevin. Çünkü o sevilmeyi hak ediyor. Adı gibi kendisi de saf ve temiz. Elveda kızım... Hoşçakal Berrak'ım... Seni çok seven annen."
Zehra KorkmazMektupta bunlar yazıyordu. Çok duygulanmıştım. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Öleceği için kızından vazgeçiyor. Ben olsam böyle yapmazdım herhalde. Bir kızım olsa onu öleceğimi bile bile hatta ölsem bile bu kadar masum adı gibi temiz, saf ve çok tatlı olan bebeğimi bırakmazdım. Çünkü benim hiç çocuğum olmadı. Bende yetimhane de büyüdüm. Yetimhaneye bırakılan bebekleri , çocukları en iyi ben anlardım. Bir an da gözlerim doldu. Sonra erkek bebeğin üzerinde olan mektubu elime aldım ve okumaya başladım. Bu mektupta ise şunlar yazıyordu :
"Oğluma bakabilecek ne durumum ne de gücüm var . O bunların hiç birini hak etmiyordu . Tabi ki ben de hak etmiyordum. Babası trafik kazasında vefat etti. Başka da kimsem yok . Şimdi bu şehri terk edeceğim . Çünkü bu şehir benden bütün sevdiklerimi aldı . Oğlumu da almasına izin vermeyeceğim. Onu çok seviyorum. O benim umudum. O yüzden onun adını Umut koydum . Umut'a iyi bakın.Yıllar geçtikten sonra onun kokusunu bir gün hafızamdan silinirse, o mavi gözleriyle bana bakan , gülen çocuğumu unutursam ben buna dayanamam. O yüzden onun da üzülmesini istemiyorum. Beni tanımasın , bilmesin, onu terk ettiğimi düşünmesin . Ama ben onu terk etmiyorum. Aksine ona yaşayacağı yeni hayat veriyorum. Elveda canım oğlum. Umarım bir gün bu mektubu okuduğunda bana kızıp , benden nefret etmezsin. Beni sevme ama benden nefret de etme . Ben buna dayanamam. Ben kendisine bile faydası olmayan biriyim. Ölü müyüm , yaşıyor muyum belli değil. Yaşayan bir ölü gibiyim. Ben sana bu halimle nasıl annelik yapayım. Biliyorum bir gün bana çok kızacaksın. Hatta benden çok nefret edeceksin. Ama emin ol benim yanımda olsan daha fazla üzüleceksin. Ben sana mutsuzluktan başka hiç bir şey vermeyeceğim. O yüzden seni üzmek istemiyorum. Sen beni yine de iyi hatırla tamam mı? Hep iyi ol, mutlu ol canım oğlum... Umutlarından hiç bir zaman vazgeçme . Mucizelere inan , hep hayal kur ve bir gün gerçekleşmesi için hayalinin peşinden koş .Seni çok seviyorum ."
Zeynep ZenarBu mektubu okuyunca tüylerim diken diken oldu. Bir anne çocuğunu nasıl bırakabilir hiç anlamıyorum bunun hiç bir sebebi olamaz .Gözlerim doldu.Oğlunu çok seviyor ama onu terk edecek kadar acımasız. O bebek bunları hiç hak etmiyor, moralim çok bozuldu. Bebeklerin ikisini de alıp yetimhane müdürü Leyla Hanım'a götürdüm. Leyla Hanım bebeklere baktı , ikisi de çok tatlıydı. Sonra Leyla Hanım bana dönerek ;
" Hatice Hanım bebekleri odaya götür, karınlarını doyur sonra da uyut ." dedi.
Daha sonra da mektupları istedi. Bende elimdeki mektupları Leyla Hanım'a verdim ve odadan çıktım. Leyla Hanım bütün gün odasından çıkmadı . Leyla Hanım bu iki bebek hakkında araştırma yaptı. Ne yazık ki elinde isimlerden başka hiç bir şey yoktu. Böylece o iki bebeğin kaderi de belirlenmiş oldu. Bebeklerin isimleri Berrak ve Umut'tu. Yetimhanede ki herkes o iki bebek hakkında konuşuyorlardı. Ben de güler yüzlü bir şekilde çocukların bulunduğu odaya girdim ve herkesin ihtiyaçlarını giderdim. Sıra bebeklere geldiğinde titiz ve çok dikkatli bir şekilde bebeklerle ilgilendim. Çünkü ikisi de çok küçüktü . Canlarının yanmasını , ağlamalarını istemiyordum. Bebeklerini camiye , yetimhaneye bırakan ailelere karşı çıkardım. Onları uyarırdım. Çünkü çocukları çok seviyorum. Ama benim hiç çocuğum olmadı. O yüzden o iki bebekle ilgileniyordum. Aslında o iki bebekle bir tek ben ilgilenmiyordum yetimhanedeki diğer çocuklar da Berrak ve Umut'la ilgileniyorlardı. Aradan 1 ay geçti . İkisi de kısa zamanda büyüdüler. Ben onların öz anneleriymişim gibi onlara bıkmadan , usanmadan onlara baktım, sütlerini saati saatine içirdim. İkisi de çok akıllı bebeklerdi. Benim kucağıma gelince ikisi de susardı. Bu arada Leyla Hanım 1 aydan sonra tekrar Berrak ve Umut'un aileleri ile ilgili tekrar bir araştırma yapmaya karar verdi . Ne yazık ki yine bir sonuç elde edemedi. Hiç bir ölüm kaydı da yoktu. Ama yaşadıklarına dair de en ufak hiç bir şey yoktu. Sanki bu dünya da yaşamamışlardı. Leyla Hanım da daha fazla araştırma yapmadı ve bu işin peşini bıraktı.
Böylelikle Berrak ve Umut'un kaderi de belirlenmiş oldu. İkisi de o kadar küçüklerdi ki hiç bir şeyi anlamıyorlardı. Belki de çocuk olmak lazım umutlarımızın olması için geleceğimiz için bir gün bizi terk eden annemizin bize geri döneceği umuduyla yaşamak lazım.İnsan büyüdükçe acıları da büyüyor o zaman anlıyor ki onu terk eden annesinin hiç bir zaman geri gelmeyeceğini biliyor. Başlarda zor oluyor yapamam , yaşayamam diyorsun ama öyle olmuyor.Yaşıyor , hayatta kalıyorsun , ama hep diğer yarın eksik kalıyor. Ondan nefret ediyorsun ama bazen de diyorsun ki keşke yanımda olsaydı onun kokusunu içime çekseydim doya doya öpebilseydim benim de bir annem olsaydı beni seven ,beni bırakmayan ama yok diyorsunuz . Benim annem , babam yok. Ne kadar tuhaf sonuçta, herkesin anne ve babası varken benim yoktu. Şimdi Berrak ve Umut'un da yok. Keşke kaderlerini değiştirebilsem ama yapamam buna gücüm yetmez. Çocuklarını bırakan ailelerden nefret ediyorum insan hiç kendi canından , kendi kanından birini bırakıp gidebilir mi ya insanlık mı bu. Canilik, duygusuzluk, umursamazlık, boş verişlilik .
Keşke anneler çocuklarını bırakıp gitmese . Hayatımız bir rüya ama kötü bir rüya olmuş olsa da bunların hiç birini yaşamamış olsaydık . Maalesef gerçek hayattayız ve bunlara alışmamız lazım.Hayat herkese adil davranmıyor , adaleti sağlamak bizim elimizde . Hiç bir zaman daha fazlasını istemeyin elinizdekinin kıymetini bilin belki de günün birin de ona bile sahip olamayacaksınız .Elinizdekilerin değerini iyi bilin.Ve elinizdekilere sahip çıkın...(Umut)
NOT:MEDYADAKİ BEBEK ; BERRAK KORKMAZ.
UMARIM BU İLK KİTABIMI BEĞENMİŞSİNİZDİR.KİTAPLA İLGİLİ DÜŞÜNCELERİNİZİ YORUMLARDA BELİRTİN LÜTFEN VE OY VERMEYİ DE UNUTMAYIN.
İnstagram: umutluhikayeleri
Beni İnstagramdan takip edin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE İKİ HAYAT (ARA VERİLDİ)
Teen FictionBu kitap size gerçekte yaşanabilecek , bir çok bilgiyle gerçekçi olan hayatınıza yön verecek , sevdiklerinize seni seviyorum fırsatı yakalayacağınız , soluksuz okuyacağınız , sizi derin derin düşündüren, tüm kalbinizle sizi etkileyen bazı bölümleri...