Bugün yeni bir gün olmasını istedim sıradan geçen bir gün olmasından sıkıldım. Yapmak istediğim tek şey uymak onu sadece uyurken görüyorum. Hayali bile çok güzel. Herkesi etkisi altına alabileceği mavi gözleri son bir kez daha görmek için neler yapmazdım ki. Ondan geriye sadece beni bu hayata bağlayan kolyem var. Kolyeme her dokunduğumda onu tekrar görüyorum. Eski anılar yenileniyor.
"Çok hızlı koşuyorsun yetişemiyorum sana ."
"Hadi hilecilik yapma da koş. Yoksa her seferinde ben yeneceğim."
"Doktor olamazsan eğer çok iyi bir koşucu olabilirsin ... Ahh!"
"İyi misin "
"İyiyim taşa takılıp düştüm sanırım."
"Elin kanıyor hadi Hatice annenin yanına gidelim yara bandı saralım."
" Tamam canın çok yanıyor mu?"
"Sen yanımda olunca hiçbir şey canımı yakamaz sen beni her şeyden korursun."
"Ben yanındayken kimse sana zarar veremez."
O akşam çok ağlamıştım. Annemin yanında olmamasına. Ama ondan nefret ettim beni bıraktı için. Ama yine de ona kızamıyorum beni bırakması Umut'u çıkartmıştı karşıma. Umut o akşam sürekli yanıma gelip canımın acıyıp acımadığını soruyordu. Ben de ona hep yalan söylemiştim. Sırf o üzülmesin diye o da inanmış gibi yapardı ama inanmadığını biliyordum. Beni üzmek istemediği için daha fazla sormuyordu. Çünkü çok acıyordu elim. O akşam acıdan uyumakta zorlansamda çok çabuk uyumuştum. Sabah uyandığımda Hatice anne süt ve kahvaltıyla yanıma gelmişti. Tam bir anne şevkatiyle benimle ilgileniyordu.
Eski günler o kadar çok özlüyorum ki ne kadar çok yaşanmışlık var. Her şey çok güzeldi 17 Ağustos 1999 kadar o gün her şey 45 saniyede yerle bir oldu .O gün anladım ki zamanın ne kadar uzun olduğunu.Saniyeler sanki yıllar gibi gelmişti. Sanki sırtında hançer varmış ama beni öldürmüyor gibi canımı yakıyor ama ölmemi istemiyor gibiydi.
Hızlı küçük çantamı ve fotoğrafımızı aldım Hatice Anne beni kucağına alıp binadan çıkarttığı an geliyor. Gözlerim onu arıyordu.Ama yok adını haykırdım ses vermedi .Hatice anne içerde olabileceğini düşündüğü için hemen içine girdi. Gözlerim içerden sağ sağlim çıkmalarını bekledi. Koşar adımlarla Umut geldi ve ardından Hatice anne de gelirken bir gürültü koptu.
Ne olduğunu anlamadan ortalık toz duman oldu. Umut direk benim yanıma gelerek sakin kalmama yardımcı oluyordu. Ağladığını görünce bana sarıldı. Hatice anne o göçüğün altında kaldı. Umut ağlayarak koşmaya başlayınca onu kolundan zor tutmuştum. Hep kendini suçladı. Beni içeri alıp kurtarmasaydı ölmeyecekti diye kendini suçladı.
O gün sadece gözyaşları ve çığlıklar vardı .Yaklaşık yarım saat sonra ambulans ve akut ekibi geldi . Göçüğün altında kalanları çıkartmak için çok uğraştılar. Yaralılar, ölüler çıkartılırken ağlamaktan başka hiçbir şey yapamıyordum .Keşke yardım edebilseydim. Keşke Hatice anne ölmeseydi hayatta kalsaydı demekten başka bir şey yapamıyordum. 8 yaşındaki bir çocuk ne yapabilir ki enkazın altında kocaman bedenleri çıkaramaz ki .Umut'u sakinleştirmem gerekiyordu. Keşke ona her şeyin bir rüya olduğunu ve uyanınca tekrar birlikte o yetimhanede olabileceğimiz söyleyebilseydim. Ben sadece her şey geçecek diyebildim. Gerçekten her şey geçecek miydi?
Geçmiyor işte zamanla her şeyin geçeceğini söyleyen şair bütün insanları kandırmış. Zaman insanı yangına çevirip kül etmekten başka hiçbir işe yaramıyor. Acılar zamanla geçmiyor ve asla geçmeyecek. Sadece her gün o acı ile başa çıkmak için duyarsızlaşıyoruz. Acı hep içimizde hiçbir zaman yok olmuyor. Yara ne kadar derinde olursa olsun her yara insanı acıtır ve kapanmaz bir boşluk bırakır.
Bugün odamdan çıkmamaya kararlıydım ki kapıma vurulma sesiyle biraz irkildim. İçeri gelen Lidya'ydı.
" İyi misin?"
Cevap veremiyordum Sadece başımı olumlu anlamda sallamakla yetindim. Konuşmamam onun gerilmesine neden olmuştu. Çok korkmuş ve endişeli gözüküyordu.
"Emin misin yine eskisi gibi olmayacak değil mi? Konuşmayacak mısınız ? Lütfen bir şey söyle görmüyor musun endişeleniyorum senin için. Eski şeyleri tekrar yaşamanı istemiyorum. Kendine gel. Ne oldu da böylesin."
İçimden konuşmak gelmiyordu ama beni yalnız bırakması için konuşmak zorunda kaldım.
"İyiyim sadece yalnız kalmaya ihtiyacım var."
" Lütfen geri dönüşü olmayan şeyler yapma ."
"Tamam. "
"Bir şey olursa bana seslen. Seni sürekli kontrole geleceğim haberin olsun. Bir delilik yapmandan korkuyorum. Çünkü hiç iyi görünmüyorsun. Yapmadığın şey de değil . Yapma tamam mı ."
"Tamam şimdi beni yalnız bırakır mısın lütfen."
"Tamam."
Endişeleniyor ,korkuyor benim için. Aynı şeyleri tekrar yapmaktan korkuyorum . 4 kez denedim . Hiç birinde de başarılı olamadım .4 kez ölmeyi denedim. Çok zor zamanlar geçirdim. İlkinde çok küçüktüm sadece 12 yaşındaydım. Tebeşir tozu içerek ateşler içinde ölmek istedim. Lidya çok korkmuştu. korkmuştu . Yetimhanedeki herkes de çok endişelenmişti. Tam 3 gün hastanede kalmıştım. Hastane odasında dört duvar arasında yaptığım en iyi şey ağlamaktı.
İkincisi 15 yaşımda bileği keserek ölmek istedim. Hep dizilerde ölmek isteyen bileklerini kesiyordu ben de denedim ama yine başaramadım.
Üçüncüsü 16 yaşımda bir sürü ilaç içerek ölmek istedim. Yine izin vermediler ölmeme. Yaşamak için hiç bir nedenim yok ki benim. Beni bu hayata bağlayan hiç bir şey yok.
Dördüncüsü hastanedeyken çatı katına çıkarak atlayıp bu hayattan kurtulmak istedim. Kendimi boşlağa attığım an tam başardım diyemeden bir el beni elimden tutup yukarıya doğru çekti. Yine kurtuldum. Belki de o doktor gelmeseydi şu an hayatta olmayacaktım.
İntihara meyili olduğum anlaşılınca tam 3 ay Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanesinde kaldım. Lidya hergün ziyaretime geliyordu. 3 ay hayatımın en kötü günleriydi. Tamemen iyileştiğimde Lidya 'ya söz vermiştim. Bir daha ne olursa olsun intihar etmek istemiyecektim. Şuan intihar etmemden çok korkuyor. Ama ben sadece yalnız kalmak istiyorum. Zaten bir daha buna cesaret edebilir miyim onu bile bilmiyorum. Onu çok iyi anlıyorum. Ailesinden sonra beni de kaybetmek istemiyor. Ona bu acıyı yaşatmaya hakkım yok. Arada sırada kapıdan bakıp gidiyor. Beni kontrol ediyordu. Kısa bir zaman sonra elinde bir tepsiyle kapıyı açıp içeri geldi . Bir şeyler yemem gerektiğini söyledi. Ama hiçbir şey yemeyecek kadar yorgunum.
Ama bana birkaç bir şey yedirmeden odadan çıkmadı. Zorla bir şeyler yedim. Yemek yedikten sonra odadan çıktı . Bende boynumdaki kolyemle uyuya kaldım. Uyandığımda salondan sesler geliyordu.
"Şimdi neden bu hale geldi.Bir şey mi oldu acaba?"
"Bilmiyorum hiç iyi değil hastaneye mi götürsek?"
Tamam Berrak' ı hazırla hastaneye gidelim. "
Akılları kaçırmış olmalılar. Hastaneye gitmeyeceğimi bilmeleri gerekir. Hastanelerden hep nefret ettiğimi biliyorlar. Ama yine de beni oraya götürmek istiyorlar.Lidya hızla odama doğru geldi ve beni çıkartmaya çalıştı. İşe yaramayınca Atlas geldi.
"Hastaneye gitmek istemiyorum. Sadece yalnız kalmak istiyorum. Rahat bırakın beni ." diyebildim.
Ama Atlas beni kucağına alıp arabaya bindirmişti bile tüm çabam boşunaydı. Ne kadar çok gitmek istemediğimi söylesemde beni dinlemediler bile. Kısa araba yolculuğundan sonra artık hastane duvarlarına bakıyordum. Nefret ettiğim duvarlar. Hemşire yanıma gelip bana sakinleştirici vurdu ve gitti. Her şeye tepkisiz kalıyordum. Sakinleştiricinin etkisiyle uyukaldım .
UMARIM BU BÖLÜMÜ BEĞENMİŞSİNİZDİR.
OKUDUKTAN SONRA OYLAMAYI UNUTMAYIN.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE İKİ HAYAT (ARA VERİLDİ)
Teen FictionBu kitap size gerçekte yaşanabilecek , bir çok bilgiyle gerçekçi olan hayatınıza yön verecek , sevdiklerinize seni seviyorum fırsatı yakalayacağınız , soluksuz okuyacağınız , sizi derin derin düşündüren, tüm kalbinizle sizi etkileyen bazı bölümleri...