19. Oyun

3.1K 263 100
                                    

Aşk cesaret ister, derler ama sevmeyi en iyi korkaklar becerir.

*

Herkesin hayatının baş köşesine koyduğu birileri vardır. O birileri olmazsa insanın dünyası yarım kalır, kalbi fersah fersah kururken ruhu da bu kuraklıktan nasibini alır.

Onur benim kıymetlilerimdendi. Benim yüzümden tüm arkadaşlarıyla bağlarını koparıp gitmek zorunda kalmıştı bu şehirden. Gitmeseydi kaldıramazdı çünkü. Gitmeseydi kaldıramazdım da. O geri döndüğünde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilsem de Giray ile aralarındaki soğuk rüzgarlar beni bile üşütmüştü. Yine de ikisinin de birbirini ölümüne sevdiklerini biliyordum. Onur birkaç dakika önce kendini Giray'a siper ederken bu sevgiyi uzun bir zaman sonra ilk kez bu kadar net hissetmiştim.

Onur'u ameliyata almışlardı. Durumu hakkında kimse bir bilgi vermezken görevliler gelip bu saldırının birkaç sokak magandasının işi olduğunu söylemiş ve hastane polisi o an bahçede olan herkesin ifadesini alıp gitmişti. Onur ve birkaç kişi daha yaralanmıştı ama asıl hedef biz olduğumuzdan en büyük hasarı arkadaşım almıştı. Bir şekilde işi kılıfına uydurmuştu o herif yine. Bizse oturmuş iyi bir haber bekliyorduk.

Ulaş ve Aras'a haber vermiştik ve Duru da öğrendikten sonra okuldan gelmişti. Beni şaşırtarak ağlamak yerine Onur ameliyata girdiğinden beri etrafta volta atıp kendine küfreden Giray'ı izliyordu o da. Giray da en az Onur kadar sevgi dolu olsa da ona karşı hep bir mesafe koymuştu. Çünkü Giray geçmişte yaşayan ve dolayısıyla daima bugünü kaçıran bir adamdı. Onur'u kaybederse kendini asla affetmeyeceğini biliyordum. Bu affedemeyişin sebebi onun hayatını kurtarmaya çalışması değildi, ona veda edemeden gidecek oluşuydu.

Kafamı kaldırıp beyaz ve boğucu duvarları olan hastanenim tavanına baktığımda içim bu renklerin aksine kapkaraydı. Korktuğum olmuştu işte. Canımdan bir parça, belki de içeride can çekişiyordu. Diğer parçam olan Duru, ondan habersiz çevirdiğimiz işler olduğundan bihaber ağlarken her şey karışmıştı. Ben, Derin'in bedenine yedi kişinin kalbini sığdırmıştım: Aras, Duru, Ulaş, Onur, Sarp, Giray ve babam. Şimdi o kalplerden biri acıyla atarken diğerinin nasıl olduğunu bilememek beni kahrediyordu. "Sakin ol," dedi Ulaş ayağa kalkıp Giray'ın önünü keserken. Yüz hatları Giray'ı andırıyordu belki ama soğukkanlı tavrı ondan tümüyle uzaktı.

"Nasıl sakin olayım?" diye bağırdı Giray. "Kardeşim be, içeride yatan adam benim kardeşim!" Gözünden bir damla yaş süzülürken sesi kısıldı. "Vefasızlık edip kalbini kırdığım, bu hale gelmesine sebep olduğum kardeşim."

Ulaş onu kendine çekip sarıldı. Bu tavrı beklenmedikti. Yalnız benim için değil, herkes için. "O iyi olacak," dedi Ulaş. "O aptal uyanıp zehir gibi çalışan kafasındakileri dökmeye devam edecek ve biz yine onunla dalga geçeceğiz."

Duru da kalktı. İkisinin yanına gidip bir kolunu Giray'a doladığında Ulaş diğer kolunu alıp kendi beline sardı. Aras gururlu bir gülümsemeyle aralarına karıştığında Sarp ve ben de anlarına gidip bu büyük sarılmaya ortak olduk. Biz altı kafadar, içeride yatan adamın iyileşmesi için içten içe Tanrı'ya yalvarıyorken hiç değişmediğimizi fark ettim. Gitmiştik, gelmiştik, bazen kopmuş bazen yenilmiştik ama hala aynıydık. Bedenlerimiz değişmiş, geçmiş derin yaralar bırakmıştı üstümüzde. Ancak hala ayaktaydık, hala ölmemiş ve birbirimizden habersiz olsak da hala tam olarak kaybetmemiştik.

Kapı açıldığında geri çekildik her birimiz sırayla. Doktor bize tuhaf bir bakış atarak "Onur Arman'ın yakınları sizler misiniz?" diye sordu.

"Evet," dedi Giray. "O nasıl, iyi mi?"

Sesindeki telaşı hissedebiliyordum. "İyi," dedi doktor. "Korkulacak bir şey yok. Bir kurşun karın boşluğunu sıyırmış ama korkulacak bir şey yok. Diğer kurşun da dizine saplanmış. Neyse ki erken müdahale ettiğimiz için kalıcı bir hasar söz konusu değil. Odaya alacağız birazdan. Hastayı yarın taburcu edebiliriz."

SOĞUK GİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin