"Eksik bir başlangıç, çoğu zaman en hazin sonların habercisidir."
*
Kurduğumuz düşler çoğu zaman gerçek yaşamımızdan çok daha farklı bir yerlerde hüküm sürer durur. Hayatın yetişemediğimiz hızında kendimizle yarışırken amansız bir mücadeleye kurban gider benliğimiz. İçine düştüğümüz karanlıktan sıyrılmak isterken daha da gömülürüz siyahın ölümcül tonlarına. Geçmişten kaçmak isterken nefesini daima ensemizde hissettiğimiz gibi, çırpındıkça batarız hatıra adı verilen bataklığa. Öyle batarız ki hem de, dünyanın neresine gidersek gidelim bir iz bulamayız kendimizden. Onca yaşanmışlık içinde, hiç varolmamışçasına...
Gözlerinin içine baktığım adamın zihninde kaç kere varolduğumu bilmek isteyen ısrarcı bakışlarım beynimin kalbimin hakkında verdiği acımasız hükme uymamakta da aynı ısrarı sergiliyordu. Zira beynim, kalbimi yendiği çatışmada onun kalemini kırmış ve parçalarını elime tutuşturmuştu. Kim bile isteye ölürdü ki?
Gözlerimi kahverenginin en silik tonundaki bakışlarından çektiğimde sağ kaşından başlayıp çıkık elmacık kemiklerine kadar uzanan derin yara izi çekti dikkatimi. Ona bakakalırken Giray yanımdan geçtiğinde kapının önünde duran bedenime sertçe çarpan bedeni dengemi sarstı. Sarp hızla kolumdan yakalayarak düşmemi engellerken Rüya da yanımızdan geçip gitmişti. Sarp'a ruhsuz gözlerle bakarken kafam allak bullak olmuştu. Mahçup bakışlarını benden kaçırarak beni yürüttü ve bir banka oturmamı sağladıktan sonra o da yanıma oturarak dizlerini hafifçe araladı. Dirseklerini dizlerine yaslayıp ellerini birleştirirken "Üzgünüm," diye mırıldandı.
"Neden söylemedin?" diye sordum boş bir sesle. Gözlerim gri parkeli zemindeydi.
"Söylemek istedim," dedi. "Ancak kaldırabileceğin bir şey değildi o zamanlar."
Dudağım kıvrıldı alayla. "Şimdi de kaldırabileceğim bir şey değil." Kısa bir sessizlik yaşandı aramızda. Bunu ben böldüm. "Ne zamandan beri birlikteler?" Korkuyla sesimi kıstım. "Çok olmadı... Değil mi?"
"On ikinci sınıfa başladıklarında," diye yanıtladı. "İki ay oluyor."
"İki ay," diye yineledim. "Anladım."
"Kızgın mısın?" diye sordu. "Ya da kırgın mısın?" Kafasını bana çevirdi. "Ne hissettiğini çözemiyorum."
"Ben de," dedim. "Ne hissettiğimi ben de bilmiyorum." Gökyüzüne baktım. "Kalbimin ortasında kocaman bir boşluk var ve o boşluktan düşmüş gibiyim." Aniden ona indirdim harelerimi. "Sarp, onu günahı kadar sevmez Giray, neden Rüya'yla?"
"Bilmiyorum," dedi. "Belki de seni unutmaya çalışıyor."
Sustum. Ne diyecektim ki zaten? Beni unutmamasını isteyebilir miydim? İstesem de buna hakkım var mıydı? Ben onun öldü bildiği eski sevgilisiydim, bir yerden sonra devam edecekti. Etmek zorundaydı. Ben onun karşısına çıkamıyorken ondan bıraktığım yerde kalmasını bekleyemezdim. "Yüzü," dedim zorlukla. Amacım konuyu değiştirmekti. "Yüzündeki o yara ne?"
Sarp ayaklandı. "Hadi, zil çaldı." Bana cevap vermekten kaçınması dikkatimden kaçmamıştı.
"Yüzüne ne oldu?" diye tekrarladım ayağa kalktığımda. "Kavga mı etti, kendisi mi yaptı, ne oldu?"
Sarp gözlerini kıstı. Söyleyip söylememek konusunda tereddütlü gibiydi. "O gece," dedi neden sonra. "Bina patladığında..." Gözleri doldu. Sarp devam etmedi cümlesine ama ben anlamıştım. Giray, içeride olduğumu tahmin edip binaya gelirken yangın kazan dairesine ulaşmış olmalıydı. Onda da bir iz bırakmıştı demek, bende ben bırakmayan o gece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK GİZ
AçãoMira Çağan sıradan bir hayata sahip, sıradan bir genç kızdı. En azından; bir gece, kim tarafından çıkarıldığı veya nasıl çıktığı bilinmeyen bir yangında yüzünü kaybedene kadar öyleydi. Her şey bir yangında kaybolmadan önce Mira huzurlu ve mutluydu...