Vazgeçmeyi bilmek, kazanmanın ilk adımıdır.
*
Bazen sevgimiz karşılıksızdır. İnsan kimi seveceğini seçemez çünkü. Çok sevsek de, uğruna her şeyi feda etsek de sevdiğimiz insanın kalbine biri bizden önce yazıldıysa silemeyiz ismini. Çünkü kader diye bir şey vardır, nereye kaçarsak kaçalım, hangi kimliğe bürünürsek bürünelim bizi bulur.
Duru, dalgınca önündeki kitabı izlerken parmakları arasında tuttuğu kalemi tarifi zor bir öfkeyle oynatıyordu. Altı gün önceki o olaydan beri aynı öfke hakimdi ona. Tüm gururuna rağmen Ulaş için son adımını atmış olmasına karşın Ulaş'tan aldığı karşılığın koca bir umarsızlık olması canını yakmıştı çünkü. O da kendini derslerine vermişti. Sabah okula geldiğinde ruh gibi oluyor, her ne kadar bizden veya ondan ayrı masaya geçmese de öğlen arasında bile ders çalışıyordu.
"Neyi var yine?" diye mırıldandı yanımda oturan Giray da. Duru'dan bahsediyordu.
"Aynı şeyler," diye yanıtladım. Gözleri Duru'nun hemen arkasındaki Ulaş'a takıldı.
"Yazık ediyor. Onun hislerini hiçbir zaman anlamasam da Ulaş biri için fedakarlık yapabiliyorsa onu gerçekten çok sevmiştir. Ve Duru'yu severken neden ondan kaçtığını çözemiyorum."
"Vardır onun da bir nedeni," dedim ben de Aral'a bakarak. Duru'nun Ulaş'ı sevdiğini ve kendisine arkadaşça yaklaştığını en başından beri bilse de o geceden sonra iyice sessizleşmişti. Ona destek olmak isteyen yanım beni azarlarken terazide ağır basan kırgınlığım onun yanında olmamı engelliyordu.
Zil çaldığında Onur, Duru'nun yanından kalkarak benim yanıma geldi. "Biraz konuşabilir miyiz?"
Giray bize anlamsızca bakarken başımı salladım. Onur'un gözünde tuhaf bir endişe pırıltısı vardı. Giray sıradan kalkıp geçmem için bana yer verirken onun da yanımda olmak istediğini biliyordum ama Onur özel konuşmak istemeseydi zaten diğerlerini de çağırırdı. Beraber sınıftan çıktığımızda Onur arka bahçeye çıktı. Peşinden gittim.
Arka tarafta bir çiftten başka hiçkimse yoktu. Onur hemen yanındaki duvara sırtını yasladı. "Sorun ne?" diye sordum tam karşısına geçtiğimde.
"Aylar önce sana ejderha dövmesi hakkında dediklerimi hatırlıyor musun?" diye sordu sakince. "Giray ile ilgili olanları."
"Evet," dedim. "Bir iz mi buldun?"
"Aslında çok iz buldum," diyerek iç çekti. "Giray'ın annesinin aslında kim olduğunu bile."
"Ne?"
Onur kafasını geriye attı. "Melek Özlem Akay." diye dişlerinin arasından konuştuğunda zihnim kadının soyadına takılmıştı. "İnanç Akay'ın kız kardeşi." dedi Onur beni aydınlatarak. "Giray'ın annesi, hayaletin öz kardeşi." Yüzünü ekşitti. "En azından öyle sanıyordum. Sorun şu ki kadının geçmişini araştırdığımda hiç evlenmediği görünüyor."
"Nasıl yani?" diye soludum şaşkınca. Olanlara anlam veremiyordum.
"O kadın," dedi Onur. "Giray'ın annesi değil, Mira. Ve ben bunu ona nasıl anlatacağımı bilmiyorum."
Damarlarımdaki tüm kan çekilirken "E-emin misin?" diye kekeledim.
Onur başını salladı. "On dokuz yıldır yurt dışında yaşıyor olarak gösterilmiş."
"Ama," dedim şaşkınca. "Ama Giray..."
"Hayalet yani İnanç," dedi Onur. "Sandığımızdan çok daha büyük bir şeyin peşinde. Çoğumuzun geçmişine nüfuz etmiş durumda ve bunun nasıl olduğunu çözemiyorum." Kızarmış gözlerini gözlerime çevirdi. "Mira ben artık savaşmak istemiyorum. Çok yoruldum. Bildiklerim beni her geçen gün öldürüyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK GİZ
ActionMira Çağan sıradan bir hayata sahip, sıradan bir genç kızdı. En azından; bir gece, kim tarafından çıkarıldığı veya nasıl çıktığı bilinmeyen bir yangında yüzünü kaybedene kadar öyleydi. Her şey bir yangında kaybolmadan önce Mira huzurlu ve mutluydu...