44. Ölü

2.2K 205 33
                                    

Acı, zaman beklemez ve insan tanımaz.

*

Ertesi sabah, Aral ve Onur ile birlikte önüne geldiğimiz mezarlığa bakarken göğsümün ortasında büyük bir yangın vardı. Buraya Aras'ı gömdüğümüzde arkamda bıraktığım tek insanın arkadaşım olduğunu zannediyordum ama ablam da aynı yerde yatıyordu ve bunu henüz öğrenmiş olmam birkaç gündür dindiğini hissettiğim acımı yeniden tetiklemişti. Buraya babamla geleceğime söz versem de ondan önce bazı şeylerle yüzleşmem gerektiğini biliyordum. Bu yolda en büyük iki destekçimse beni yalnız bırakmamaya yeminli gibiydi. Önce Hira'nın mezarına gittik.

Bacaklarım henüz yeni olan mezarda durduğunda arkamdaki iki adamı da umursamadan mezara doğru ilerledim. Tam önünde durduğumda dizlerimin üstüne çöktüm tereddüt etmeden. Ellerim havalanıp onun toprağına dokunurken gözlerim mezar taşına kaydı.

Derin Hira Aydın.

Sarp olarak tanıdığım adamın beni neden bu kadar iyi saklayabildiğini artık anlıyordum. Çünkü o, yüzüyle birlikte Hira'nın kimliğini de bana vermişti. Hira'nın toprağından bir avuç alırken "Merhaba," diye fısıldadım. "Çok geç oldu biliyorum ama ben geldim, abla." Aral ve Onur birer adım gerileyerek onunla konuşmam için bana fırsat tanıdılar. "Günlüğünde buluştuğumuzda yapacaklarımızı tek tek yazmışsın, tüm planlarını yapmışsın ama seninle ilk karşılaşmamız böyle oldu. Sana çok şey borçluyum, Hira. Yüzümü, hayatımı, kimliğimi... Ama en çok çocukluğunu borçluyum galiba. Ben güzel bir hayat yaşarken sen sürekli beni aradığın için sana borçluyum. Ben senin varlığından bile bihaberken beni hiç unutmayışın için sana kocaman özürler borçluyum. İnan bana çok isterdim bunların yaşanmamasını, intikamını almayı ve dahasını ama gücüm gün geçtikçe tükeniyor. Bilemiyorum belki hastaneye yatmam gerekiyor, onunla konuşmasam da benim hakkımda birçok plan yapmaya devam ediyor ağabeyimiz. Sen kıskançlığından dem vurmuşsun ancak aynı zamanda çok korumacı bir ağabeyimiz var, Hira. Ona kırgınım; karşıma seni çok önce çıkarmadığı için, bana seni tanıma şansı sunmadığı, yüzünü bana verdiğini sakladığı, bana bizi anlatmadığı için çok kırgınım ama bilirsin beni. Bir yerlerden izliyorsan beni yani, çok iyi bilirsin. Hem bak, Onur'u da getirdim Hira. Seni hiç görmeyen adam artık yüzüme her baktığında adını anımsıyor, seni önemsiyor da. Ablam olduğun için değil, böyle güzel bir kalbin olduğu için. Belki sana aşık değil ama emin ol, eğer burada olsaydın beni sevdiğine pişman olur ve sana abayı yakardı. Biliyorum sözler gidenleri geri getirmez ama... Yaşadığım sürece artık kalbin de kalbimde atacak Hira. Seni seviyorum ve yemin ederim sana yaşatılanlar kimsenin yanına kalmayacak. O güne dek huzurlu ol, çünkü seni hiç tanımayan bir kızın bile yönlünü fethedebilecek kadar koca yürekli bir kızsın. Ben bir şey yapamasam da, Tanrı senin öcünü alacaktır." Boynumda, Giray'ın bana hediye ettiği kolyeyi çıkarıp toprağını elimle eşeleyerek tırnaklarımla oluşturduğum hafif çukura koydum ve üstünü örttüm yine toprakla. "Senin bana hediye ettiklerinin yanında belki bir önemi yok ama, senin bana geleceğini verdiğin gibi ben de sana geçmişimi veriyorum." Ayağa kalktım. "Görüşürüz, abla."

Aral mezara ilerlerken Onur'a başımla birkaç mezar ilerideki Aras'ın mezarını işaret ettim. Gitmemiz gereken, kaybettiğimiz biri daha vardı. Onur beni takip etti. Aras'ın mezarının önünde durduğumuzda onunla konuşacak yüzüm yoktu. Bu defa Onur kardeşinin mezarına gidip konuşmaya başlarken ben onları uzaktan izledim.

Birkaç adım gerileyip kollarımı göğsümde birleştirdiğimde telefonum titredi. Cihazı çıkardığımda WhatsApp'ıma gelen görüntü kaşlarımı çatmama neden oldu. Yine tanımadığım bir numaraydı. Videoyu açtığımda Ulaş ve Duru'yu yan yana gördüm. İkisi de birbirinden uzakta yürürken bunun yeni bir görüntü olduğunu anlamam zor olmamıştı. Neler olduğunu anlayamazken pek de kalabalık olmayan bir sokakta araları bu denli bozukken ne halt yediklerini çözemiyordum. Birden görüntü karardı. On saniyeye tekabül eden bir andı. Ekran yeniden aydınlandığında onlara doğrultulmuş silahları gördüm. Duru ürkekçe Ulaş'ın koluna elini doladığında Ulaş onu arkasına aldı. Korumacı tavrı ön plana çıkmıştı. Arkalarından yaklaşan adamlar fark etmezken gözlerim doldu. Bu hayaletin işiydi. Onur'un sözleri geldi aklıma. Bugün 11 Mayıs'tı. Giray'ın senelerdir kutlamadığı doğum günü.

SOĞUK GİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin