Yalanın er ya da geç ortaya çıkma gibi bir huyu vardır.
*
Belirsizliklerin kovaladığı bir ruhum vardı hayatımı mahveden yangından beri. Olduğum kişiyle olmak istediğim kişi arasında uçurumdan düşmüştüm ben o gece. Kendimi kaybetmiştim, yüzümden olmuş, dostlarımı, babamı ve sevdiğim adamı arkamda bırakarak zorunlu bir şekilde gitmiştim onlardan. Ancak şu an burada olmam, tamamen kendi kişisel tercihimdi ve bu tercih gerçek kimliğimi gizlemem şartıyla önüme sürülmüştü. Fakat Onur'un bana dolu gözleriyle bakıp mırıldandığı cümle beynimden vurulmuşa çevirmişti beni. Sanırım artık hiçbir sır, sadece sır değildi.
Gözlerimi kırpıştırarak Onur'un yüzüne bakarken bir şey söylemek için dudaklarımı aralamaya yeltendim birkaç kere. Her çabam boşa çıkarken boğazım kurumuştu. Gözünden bir damla daha akıttı Onur. Oda sessizleşmiş, nefeslerimiz gürültünün en alasını yaşatmaya başlamıştı. Elimdeki deniz kabukları yere düştü. "Ben," dedim fısıltıyla. Devamını getiremedim.
Onur usulca kalktı oturduğu koltuktan. Koltuk hafif gıcırdarken bakışlarım yerdeki dizüstü bilgisayara değdi kısa bir süre. O sessizce yanımdan geçip çıkış kapısına yönelirken arkasından gitmemi beklediğini biliyordum. İstediğini yaptım. Aşağı inip evin karşısındaki duvara, birkaç hafta öncesinde bize ait kıldığımız yere oturduğumda Onur soğuk havayı hiçe saymıştı. Üstündeki ince kazak onu üşütüyor olmalıydı. Yüzüme bir kez olsun bakmadan gözlerini karşıdaki apartmanda oyalarken konuşmam gerektiğini biliyordum ama ne diyeceğimi ben de bilmiyordum. Elinin tersiyle gözyaşlarını sildi Onur ve yine bana bakmadan konuştu. "Neden?" Mavilerim kirpiklerinde asılı kalan bir damla yaşa takıldı. Elimi ona uzatmak istesem de bunu yapamazdım. Onur aniden yüzünü bana çevirip bağırdı. "Neden bizi kandırdın?" O, burnunu çekerken birer çocuk gibi ağlamaya başladık ikimiz de. "Her yerde seni aradık!" diye sayıkladı Onur. "Hepimiz paramparça olduk," Alayla gülerken dudaklarından bir hıçkırık firar etti. "Sen dibimizdeydin be! Hepimiz Mira diye ölürken sen bir yabancıymışsın gibi dibimizdeydin!" Dayanamadım. Elimi gözyaşlarını silmek için uzattım. Onur ürkekçe geri çekilirken "Dokunma bana!" diye mırıldandı. "Bunu yapma, beni teselli etmeyi aklından bile geçirme. Çünkü bu teselli etmen gereken yaraları açan, sensin."
Dudağımı ısırdım. "Mecburdum."
"Mecburdun," diye tekrarladı. "Kim zorladı seni, Sarp mı? Bize yalan söylemeni o mu istedi senden? Kafana silah mı dayadı? Neye mecburdun söylesene!"
"Ne bekliyordun?" diye bağırdım ben de. "Onur benim yüzüm yandı." Ellerim titrerken hırsla sildim yaşlarımı. "Bedenim mahvolmuştu. Haftalarca bir hastane odasında tek başımaydım! Sen gitmiştin." Nefes alamadığımı hissetsem de geri adım atmadım. "O sargı açıldığında," diye kıstım sesimi. "Ben kendime bile yabancıyken size dönemezdim."
Onur sessizce döndü önüne. Ben de sakinleşmiştim. "İnanmadım," dedi birden. "Her şey seni işaret ediyordu. Haftalardır hastane kayıtlarını incelerken, yüz nakli olup bizi kandırdığını hazmetmeye çalışırken ve kimin bedeninde yaşadığını anlamak isterken bir kez olsun senden şüphelenmedim." Gökyüzüne baktı yorgunca. "Sonra bir baktım ki bizim her yerde aradığımız kız yanıbaşımızdaymış." Nefesini dışarı verdi. "Bu çok fazla, bunu ben bile kaldıramam."
Ben de baktım karşıdaki apartmana. "İntikam istedim sadece," diye fısıldarken zorlukla nefes alıyordum. "Yüzümün, benden çalınan hayatımın intikamını almak istedim."
"Hayaleti tanıyor muydun?" diye sordu. "Onun kim olduğunu en başından beri biliyor muydun?"
"Hayır," dedim başımı eğerek. "Bilmiyordum. Ben, beni kilitleyenin Rüya olduğunu sanıyordum. Tek amacım ondan intikam almaktı. Sizin hayatınıza dahil olmak gibi bir planım yoktu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK GİZ
БоевикMira Çağan sıradan bir hayata sahip, sıradan bir genç kızdı. En azından; bir gece, kim tarafından çıkarıldığı veya nasıl çıktığı bilinmeyen bir yangında yüzünü kaybedene kadar öyleydi. Her şey bir yangında kaybolmadan önce Mira huzurlu ve mutluydu...