yaşanan bu olaydan bir hafta geçmişti.
ama mark hala o günkü gibiydi.
birçok şey teklif ettiğim halde bile hiçbir şey yapmak istemiyordu.
arada yemek yiyordu ve geri kalan tüm zaman dilimi boyunca uyuyordu.
bazen boş gözlerle duvarı seyrettiğine tanık oluyordum.
onu bu halde bırakamayacağım için işten olabildiğince izin almıştım.
bu durumun ne kadar süreceği hakkında bir fikrim yoktu çünkü.
adını bile bilmediğim bu kadının hayatımızı bir anda yerle bir etmesi hiç adil gelmiyordu bana.
tam her şeyin yoluna girdiğini düşünürken, mutluyken mutluluğumuzun kursağımızda kalması adil değildi.
tanrı adil değildi.
günler birbirini takip ediyordu.
her geçen gün mark benimle daha az konuşuyor, ve bu durum beni kahrediyordu.
sevdiğiniz kişinin günden güne bitişini izlemek sizi de bitiriyordu.
bazen moralini düzeltir umuduyla kamerayla gidiyordum yanına.
ama onu da istemiyordu.
son günlerde yüzü iyice solmuştu, fazlasıyla kilo kaybetmişti.
hastalanmasından korkuyordum.
doktora gidip ilaç takviyesi yapmamız gerektiğini söylediğim her seferinde beni reddetti.
aklımı kaçırmama az kalmıştı.
bu sıralar da iş yerinden arayıp ne zaman başlayacağımı sıkça sormaya başlamışlardı.
birkaç sefer geciktirdim ama daha fazla müsade edeceklerini sanmıyordum.
en sondaki konuşmamda bir gün sonra başlayacağımı söyledim.
söylememiş olmayı dilerdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
look at the stars :: jw + mt
Kısa Hikaye''tüm yıldızlar senin olsun, sen de benim.''