Bölüm 3
Yazar: Tuğ Ba
Hye~
Bu ?
Bu koku?
Bu bu bu benim hayır diyemeceğim 3 lezzetten biri amaa…
Pislik!
Zaaflarımı iyi biliyor tabi kullanıyor şimdi. ama yenilmek yok ben böyle ucuz numaralara tav olmam kızım beni yanlış tanımışsın.
Yatağımda binbir düşünceyle iç savaşımla çikolatası yeni sürülmüş waffle’a nasıl karşı koyabilirm düşüncesiyle doğruldum.
Şu anda kapımın önünde kesin, kokuyu iyice almam için eline almış içinden çikolatasını akıta akıta yiyordur, 10 wonuna bahse bile girebilirim.
Bir vampirin kana karşı koyma güdüsüyle azimli bir şekilde odamdan çıktım.
Tam tahmin ettiğim gibi, pembe önlüğüyle tam karşıda çiçekli tablonun altında elinde pembe renkli tabakla duruyor.
Tabi sadece durmuyor. Gözlerimin içine bakarak çikolata bulaşmış eliyle yarım bıraktığı waffle’ndan bir kere daha ısırıyor. Şimdi de gözlerimin kocaman açıp dayanıklılığımı ölçüyor.
Olmaz ben buna tav olmam. Olamam.
Hayatımın en büyük, en gurur kırıcı, en rezil, en enn … işte en kötü anlayın siz onu rencidesini yaşadım onun yüzünden. Hiç bu kadar aşağılanmadım ve basit bir tabirle itham edilmedim.
Bunları düşün hye bunları o geceyi, o adamın dediklerin. Hepsi min su’nun yüzünden. O içmeseydi ya da en azından düzgün içseydi ben bu hallere düşmeyecektim.
Ama bir haftadır da bu işkenceye katlanmak çok, çok ve çok zor.
Aynı evin içinde yaşıyoruz, ortak kullanım alanlarımız var ve üstelik bu kız zaaflarımdan çok pis yararlanıyor.
Fazla mı uzatıyorum bilmiyorum ama o gece o adama cevap veremediğim için yanımdan öylece çekip gittiği için ve en önemlisi beni oralara sürüklediği için kızgınlığımda büyük bir payı olduğunu düşünüyorum.
Umarım en yakın zamanda o kendini bilmez ahmakla karşılaşırız da ben de rahatlarım, min su da.
Odamdan çıkıp istikametimi banyoya çevirdiğimde o hiç yılmayan ve üzgün tavrıyla ' günaydın hye’ dedi.
Banyodan içeriye girmeden önce son kez baktığımda gerçekten çok üzgün durduğunu fark ettim.
Çok mu uzattım ne?
Pes etme hye! Onun yüzünden rezil oldun burnu sürtmeli biraz daha!
Amaa.. bu waffle sabah sabah çikolata kokarken nasıl olacak bu, hmm?
Elimi yüzümü yıkadığımda mutfağa indim. Tezgaha yöneldim.
Çeşmenin tam üstündeki dolabı açtım kahveyi aldım. Zira beni şu anda masanın üzerinde 2yi beni hye yi beni hye’ diyen waffllelara sert bir kahveyle dur diyebilirdim.
Ben kettldan su alırken min su yine yılmaz tavrını konuşturdu
‘sen otur tatlım, wafflenı ye ben koyarım kahveni’
Neyse sakinim.
Onu hiç duymamış gibi davranarak buz mavisi fincanımı alıp salona doğru yöneliyordum ki
‘bu akşam deep cafe’ye dbsk geliyormuş, düşündüm ki,,,’
Kestiikk!
Ne dedi bu? dbsk dedi, deep cafe dedi, bu gece dedi, bana dedi hııı?
Demesiyle olduğum yerde kaldım. Dediğini daha iyi idrak etmek için yönümü ona doğru çevirdim.
Benim bu dönüşümü bir fırsat bilerek önce gülümsedi. Ve konuşmasına
‘düşündüm ki bu akşam birlikte gidebilirz, hem bir arkadaşım orda çalışıyor istersen sana bir görüşme bile ayarlayabilirm’
Diyerek devam etti.
Karar verilmiştir, yaz kızım!
Her ayın 2. Haftası düzenli olarak min su ile küsülüyor.
waffle yüzünden zor tuttuğum nefsimi dbsk yüzünden bozmak zorundayım.
Bu kadar küslük de yeter akıllanmışa da benziyor deyip kendimi min su’nun bana gel diyen kollarına attım.
Özlemişim hergeleyi la!
‘Ciddisin değil mi?’ diye fısıldadım kulağına kimsenin bunu duymamasını ister gibi.
‘kendini benden çekti gözlerime baktı .
‘eğer barıştıysak , evet’
‘pis çıkarcı seni, küs olmasak yapmazdın zaten böyle bir şey’
‘aşk olsun hye, ne zaman istedin de waffle yapmadım ya da senle dbsk konserine gelmedim?’
‘ama bunları bulunduğumuz durum için kullanman şüpheli yani’ dedim kıkırdayarak.
‘evet çok şüpheli, sen küserek beni bir hafta bana işkence ettin, bu yüzden suçlu sensin’
‘öyleyse getir wafflerıda ben cezamı çekeyim’
Ben lezzetlik abidesi bu şeyi yerken min su’da bana bir hafta da yaptıklarını anlatıyordu.
Bir hafta da olsa onunla böyle koyu ve lezzetli sohbetler yapmayı özlemişim.
Son lokmamı ağzıma atıp kendimi yeniden banyoya attım. Zira bugün çok önemli bir gündü ve benim sayılı saatlerim kalmıştı hazırlanmak için.
Hızlı ve çok fazla çitileyici yıkandığımdan olsa gerek ki banyodan çıktığımda üzerimden tır geçmiş gibi hissediyordum.
Ama şimdi yorgunluğun hiç sırası değil diyerek saçlarımı kurutmaya başladım.
Kıyafet konusuna gelince çok aşırıya kaçmadan böyle ucundan bu gece gotik olmak sanırım en uygun seçim gibime geldi.
Siyah şifonun altından beyaz tülleri çıkan mini bir etek, pembe bluz ve yuvarlak burunlu, kalın topuklu siyah pabuçlarımı giymeye karar verdim.
Aksesuar olarak ise ucunda saten tüyler bulunan boy boy kolyelerimi kullandım.
Sarı Saçlarımı kabarttım. Koyu bir makyaj yaptım mı da tamamdır.
Ayanda ki görüntüme baktığımda gayet hoştum ve itiraf etmek gerekirse biraz da sexy olmuştum.
Min su2nun bugün dersi olduğu için eve hiç uğramayacaktı, onunla cafe de buluşmaya karar vermiştik.
Saat 8’e geliyordu. Şimdi bir taksiye atlasam oraya gitsem tam vaktinde orda olmuş diyerek bu düşüncemi uyguladım.
Cafe bugün daha loş bir mekan haline getirilmişti. Konsepti bile değişmiş. Oturma platformu kaldırılmış sadece bar diyebileceğimiz yerdeki tabureler kalmıştı.
Gözlerim min su’yu ararken birinin çarpması ve üstüme elindeki birayı dökmesi sonucu bu işlevime son vermek durumunda kaldım.
Kahretsin bu aksiliği! Tam da gecesinde yani!
Sabır sabır diyerek gözlerimi üstüme bu nezaketsizliği yapana çeviridğimde keşke allah’tan başka bir şey dileseymişim demeden kendimi alamadım.
Gözlerime en nefret dolu bakışımı yükleyerek yanındaki arkadaşlarınında duyacağı bir şekilde
bir ömür boyu kendini satsan bu elbisenin parasını ödeyemezsin’ deyip yanından ayrıldım.
Zafer benimdir!