Bölüm 21

117 7 0
                                    

Bölüm 21

Hye ~

O kadar yakınımdaydı ki nefesini saçlarımda, yüzümde .. yani bedenimin her bir hücresinde hissediyordum. Gittikçe belimi saran elleri kımıldamama dahi izin vermiyordu. Kapana sıkılmış fare gibiydim. Ama içimden bir ses yine de kapandaki o peynirden vazgeçmememi söylüyordu.

Aklımda deli düşüncelerle karnımda herkesin o bahsettiği sinsi kelebekleri hissetmeye başladım. Ben kız halimle ona karşı bu kadar zor dururken o ise istikrarını koruyup gözlerini kapadı bile. Anlayamıyorum bunu nasıl beceriyor? Ya da bunu niye yapıyor?

Aklımla kalbim yer değiştirmiş gibi hükmediyor nedense.

o senin kocan fikrine alıştırmaya çalışıyor beni.

‘sadece sev ve ona güven’ diyor kendince.

Ama bunu yaparken de vücuduma içten içe bir sıcaklık yaymayı da ihmal etmiyor. Her yanım terlemeye başlıyor. Sadece yüzümün değil her bir yanımın kızardığını hatta alev alev yanmaya başladığını hissediyorum.

Eğer buna biraz daha katlanırsam yanıp kül olmaktan korktuğum için

‘off Seung, çok sıkıldım’

Diyorum.

Yüksek sesle başlayan sesim onun gözlerini açmasıyla sonuna doğru kısılıyor.

Bu kadar yakından göz göze gelince içim daha da bir hoş oluyor. Sanki kendimi gözlerinde boğulacakmış gibi hissediyorum.

Benim itirazım üzerine yine ağzından edebik bir cümle dökülüyor.

‘sıkma sen o güzel canını,, gel ağzımdan al nefesini için ferah olsun’

ilk önce algılamam biraz zaman alıyor.

Ben ona boş gözlerle bakarken o biraz önce söylediği cümlesinin davetinin tekrarını gamzeli gülüşünü göstererek tekrar yapıyor ve o zaman anlıyorum ki

“gel beni öp” diyor.

İdrak etmemle bu sefer içimi de bir ateş sarıyor. Gözlerim daha çok kayıyor dudaklarına nedense.

Benden hiçbir cevap gelmeyince siyah gözlerini yine kapıyor.

Sabır da bir yere kadar canım diyerek utanmayı bir kenara bırakıyorum.

Ve yüzümü yüzüne daha çok yaklaştırarak cüretkar davetine kendimce evet diyorum.

İlk defa bu kadar yanmaktan zevk alıyor bedenim.

Kendimi geri çektiğimde yavaşça ve şaşkınlıkla gözlerini açıyor.

Bu işlemi niyeyse dört kere tekrarlıyor. Sanırım rüya olduğunu sanıyor.

Bu sefer sadece ben tebessüm ediyorum devamını ondan bekler gibi. Anlaması uzun sürmeyip munzurca gülümseyip beni kendine daha çok çekerek dudaklarını dudaklarıma bastırıyor.

Yavaş başlayan öpücüğü giderek hızlanmaya başlıyor. Her bir yanım buna devam etmek istese de uzun soluklu bu öpücükten sonra nefessiz kaldığımdan geri çekilmek zorunda kalıyorum.

Onu bir an istemediğimi düşünerek geri çekiliyor ve belimde olan ellerini gevşetiyor ama yine de bırakmaya niyetli değil. Bunu hissedebiliyorum.

‘özür dilerim’

‘ne için?’

‘ben, böyle olsun istemezdim’

‘sanırım bizimkisi ateşle barut misali Seung’

‘böyle mi düşünüyorsun?’

‘Bilmiyorum. Ama aramızda ki bu anlık çekimin tek sebebi bu olmalı’

Bunu dememle bu sefer gevşettiği ellerini belimden çekiyor.

Bunu yaptığına kızıyorum nedense.

‘neden çektin ki şimdi ellerini?’

Demeden alamıyorum kendimi.

‘ilişkimize ara vermek istiyorum,,…’

‘ne!?’

‘ilişkimize ara vermek istiyorum. Çok sarıldık çünkü biraz da elele tutuşalım’

Deyip elimden tutup tekrar yanına yatmamı sağlıyor.

Ohh! Ben de bi an.. neyse.

‘seung peki sence neydi demin olanlar? Yoksa bana..?’

‘evet yoksa? Lütfen devamını getir?’

Her şey de devletten beklenmez ki. İlk öpen de benim. N’oluyoruz ya rollerimi değiştik yoksa.

‘evet hye’

‘yoksa bana bağlandın mı?’

Oh be sordum sonunda. Şimdi anlıycam edebik konuşmalarının amacını

‘sana bağlanmak da nerden çıktı?’

Deyip küçük bir kahkaha attı.

Pattt! Kırılan gururumun sesi!

Bu da soru mu yani hye, sana kaç kere dedi tipim değilsin diye. Kalbimin sızlamasını önemsemeden elimi çekiyorum. Zaten yeterince terledi.

‘pardon senin tiptin değildim değil mi?’

Deyip sırtımı dönüyorum ona.

İçimi alev alev eden sarılmasını yapıyor yine. Başını omzumun üstüne koyarak konuşmaya başlıyor

‘sana bağlanmamı da nerden çıkardın? Altı üstü sensiz yapamayacağımı anladım. Bir saniye bile aklımdan çıkmıyorsun. Hep seni düşünür oldum, yanımdayken bile seni özler oldum. Bağlanmak da ne demek? Benim ki kördüğüm’

Kalbimde 9.9 şiddetinde bir deprem oldu inan bunu hissediyorum.

Bunu söylemesiyle ilk tepkim olarak yüzümü ona dönüyorum.

Benden bir cevap beklediği belli ama kalbim bu kadar hızlı çarptığından düşünce kabiliyetimi de kaybettiğimden aklıma diyecek bir şey gelmiyor ki.

O ise sesini daha da romantikleştirerek duygu yüklü edebik bir soru daha soruyor

‘yani hye yalnızlığı paylaşalım mı? Yarısını sen al, yarısını ben.. yalnız ikimiz olalım mı, olmaz mı?’

Demesiyle zaten zor tuttuğum şu bedenimi nefesimi ona vererek evet diyorum. Ellerim pijamasının ilk düğmesini açtığımda dudaklarını aralayıp

‘hye?’

Diye soruyor emin olmak istercesine.

‘seni seviyorum’ (itiraf ediyorum burası alıntıdır. Chuck blaire ilk seni seviyorum cümlesini böyle bir sahnede söylemişti ^^)

Büyüyünce Ne Olacaksın? ~ GelinWhere stories live. Discover now