Bölüm 7

130 7 0
                                    

Bölüm 7

Yazar: Tuğ Ba

hye~

Duyduklarım küçük dilimi yutmama sebep olmuştu. Tamam, gelin olmak benim en büyük amacım, hayalim, tutkum, zaafım. Ama gelin olacağım diye de bu yaşta evlenmek ııı cık olmaz. Böyle bir şeyin altına girmek için daha çok gencim. Hem ben daha okuyorum. Ve bu bölümü kazanmak için resmen bir taraflarımı yırttım. Evlilik gibi bir kurumun içerisine girersem bu kadar çabam boşa gitmez mi?

Ben kendimce planımı yapmıştım. Önce okunacak, son seneye geldiğimde uygun eş adayım bulunacak, nişanlı bir şekilde okuldan mezun olunacak ve bir yaz gelini olarak hayatımı paylaşacağım prensimle mutlu mesut yaşayıp, x’leri y’leri bularak çalışacaktım.

Konuşmamız üzerinden 3 gece geçmişti. Ve ben hala karasızdım. Ya gitmeyerek hayatımın fırsatını tepersem diye düşünmek çok iç bayıcıydı.

Ahh anne beni nasılda ikilem arasında bıraktın.

Yine bu düşünceler arasında yatağın rahat kucağına kendimi bıraktım ve rüyalar alemine yol aldım.

Birden kendimi bir kilisede buldum. Kapı açıldı. Ben üzerimde beyaz gelinlikle kırmızı halı üzerinde yürümeye başladım. içeriye bir gelin olarak girdiğim halde kimse bana bakmıyordu. Mumların hepsi yakılmıştı ama yine de burası kasvetli bir ortamdı. Ben gelin olduğuma göre niye kimse mutlu değildi, niye matem havası vardı anlayamıyordum. Neler olduğunu anlamak için eteğimi toplayıp hızlıca pederin bulunduğu yere gittim.

Aman tanrım! Bu bir vefat töreni. Peder incilden bir şeyler okurken babam tabutun başında ağlıyordu.

Olamaz ölen annem mi?

Gözlerimi açtığımda gözümden yaşların aktığını fark ettim. Rüyanın etkisinden olsa gerek ki istem dışı ağlamıştım. Kâbustu resmen. Allah’ım sen onu koru. Boğazım kurumuştu. Sanırım su içsem biraz kendime gelebilirdim. Ama önce anneme bir bakmalıyım yoksa rahat edemeyeceğim. Annemlerin yatak odalarının önüne geldiğimde uyumadıklarını fark ettim. Kapıdan sızan ışık bunu gösteriyordu. Tam kapıyı açacaktım ki babamın

‘kemoterapiye bir an önce başlamamız gerek meleğim bunu biliyorsun ama hala inat ediyorsun’

Demesiyle sapını tuttuğum kolu bırakmak zorunda kaldım. Kulaklarım uğuldamaya başlamıştı.

Rüya! Rüyam çıkıyordu. O an kendimden tiksindim. Benim meleğim hasta mı şimdi?

‘o tedaviye başlarsam biliyorsun ki saçlarım dökülecek choi ve hye daha bir ay burada. Hye’nin beni o halde görmesini istemiyorum’

‘meleğim anlıyorum seni ama bu bir tedavi, seni iyi yapacak bir tedavi ve bir an önce başlanması gerekiyor. Her geçen zaman bizim aleyhimize’

‘hayatım, lütfen. Bir ay sonra. Ve ben şimdi bunları konuşmak yerine seninle huzurlu bir uyku uyumak istiyorum’

‘peki meleğim, sen nasıl istersen’

Annemin şimdi neden o gece öyle konuştuğunu daha iyi anlayabiliyordum.

Ve o bunu istiyorsa ben de uslu bir çocuk olup karşıma shreek kılıklı biri de çıksa evlenmeye karar verdim.

Buluşacağımız mekâna gittiğimde içimde adını bilmediğim, garip bir duygu vardı. Heyecan değildi. Çünkü heyecanlı değildim. Merak desem oda değildi. Şu anda karşıma kimin geldiği hiç önemli değil diyordum ki birden karşımda ‘merhaba’ diyen bir ses bu duyguyu bulma çabamı boşa çıkardı.

Nefretlik öncesi tiksintiymiş meğer üstelik yalnızda gelmemiş yanında şok dalgalarını da getirmiş.

Şu an fiona olmaya razıyım, yeter ki shreek gelsin demek için bile çok geç, sandalyeye oturdu bile.

Karşımda durmuş, bana zırvalıklarından bahsediyor. Evlenmeye mecburmuş muş da, bana ihtiyacı varmış mış da… Bir de aptal gibi biz buna evcilik oyunu desek diyor.

Salak! Oyun yaşını geçememiş 25 yaşındaki marka küpü ahmak!

Bir de duygudan yoksun o gözleriyle

‘benimle evlenir misin?’ demesi yok mu git gırtlakla.

Bunu duyduktan sonra mavi bulut içerisinde özene bezene kurduğum hayalleri elimin tersiyle bir kenara itmek zorunda kalmak çok kötü.

Bu söylediğiyle yerimde daha da doğrularak

‘tamam bu evcilik oyununu oynayalım, yalnııızz,, ‘

‘sen ciddi misin? Bak şaka yapmıyorsun değil mi? Ahh neden yapasın ki bu senin hayatında en çok istediğin şey sahi’

‘ne diyorsun sen be?’

‘evlenmek için can attığını biliyorum hye, karşına da benim gibi biri çıkınca …’

‘bana bak seni ahmak, kendini bir halt sanma, senin nedenlerin varsa benim de var herhalde. Zaten şurda seni gırtlamamak için zor tutuyorum. Ahh ben kime çene döküyorsam. Ben gidiyorum. Ne halin varsa gör’

Tam yerimden kalkmış gidiyordum ki kolumdan tutup yalvaran bir sesle konuşmaya başladı.

‘tamam dur lütfen, özür dilerim, bugüne kadar olan her şey için, lütfen gitme, hem bak senin de bana ihtiyacın var’

Demesiyle kalktığım sandalyeye geri oturmak zorunda kaldım. Benimde ona ihtiyacım vardı.

‘peki ama iki şartla; birincisi düğünde her şey benim istediğim gibi olacak ve ikincisi ben istediğim zaman boşanacağız. Bunları kabul edersen evlenebiliriz.’

‘sen nasıl istersen, yeter ki evlenelim de ‘

Büyüyünce Ne Olacaksın? ~ GelinWhere stories live. Discover now