Bölüm 10
Yazar: Tuğ Ba
Seung~
Korku!
Bugün tek hissettiğim duygunun adı. Anlamsız, iç burkan kötü his. Tek sebebi; hye.
Gelmeyip, beni yarı yolda bırakacakmış gibime geliyor. Saniyeler dakikaları kovaladıkça ‘ben yapamayacağım seung’ demesinden korkuyorum.
Düğün günü olmasına rağmen onu hala göremedim. Bana ihtiyacı olmadığını nasılsa nikahta beraber olacağımızı söyledi.
Mantıksız bir mantık evliliğiydi bizimkisi.
Ve sonunda o büyük kapı açıldı. Korku, endişe ve tedirgin 3’lüsünü şimdi daha çok kanımda hissediyorum.
Sabahtan beridir midemde olan yanma hissi nedimelerin arkasında gördüğüm babasının kolunda usulca ilerleyen hye’yi görünce nedense birden geçiveriyor.
Kalbim rahatlıyor. Atmak yerine ohh be sonunda diyor o da kendince.
Önce geldiğini gören gözlerim güzelliğiyle şimdi kamaşmaya başlıyor.
Seviniyorum kendimce. Yalandanda olsa benim gelinim olduğu için şanslı hissediyorum niyeyse kendimi.
Bugün için titizlikle davranıp yaptığı her şey için kızdığıma pişmanlık duymaya başlıyorum.
Biraz da olsa onun kadar istekli davransaydım diye kendime kızıyorum. Babasının kolundan çıkıp elimi tutuyor.
Parmakların ne küçük senin hye ömür boyu benimkilerin içine geçirmek ister misin? Diye aptalca bir soru geçiyor o an aklımdan.
Ama hemen kendimi toparlayıp
‘çok güzel olmuşsun hye’ diyorum.
İltifat ettim sanırım! Ahh bunu yapmamalıydım.
O ise sadece tebessüm ediyor.
Gözlerime bakarak yeminini ediyor.
Sonra sıra bana geliyor. Beynimin kontrolü dışında ona bakarken buluyorum kendimi ve bende aynı yemini ediyorum .
sonsuza kadar’ diye..
Şaşkınlık okuyorum gözlerinden. Sanki o da benim gözlerimden bir şeyler anlamaya çalışır gibi.
Duvağını kaldırdığımda ise öpte geçsin sözünün anlamını anlıyorum.
Öptüm, geçti; içi içime …
Ellerim titriyor parmağına geçirirken alyansını.
Bunu anlamış olacak ki o bana takarken diğer eliyle elimi tutuyor.
Ve rahip bizi karıkoca ilan ediyor.
Nerden geldiğini anlayamadığım bir kelebek çırpınıyor sanki şimdide içimde.
Herkes mutlu, bu sevinçli günümüzü bizleri kutlayarak paylaşıyorlar. Onun ailesi benim ailem sırasıyla hepsiyle kucaklaşıyoruz.
Birden koluma giriyor. Ve orkestra je veux şarkısını çalmaya başlıyor.
2 haftadır hye’nin zorlamasıyla öğrendiğim valsi yapmaya başlıyoruz. Gözlerimin içine bakarak şarkının
‘Ritz’de bir süit oda versen bana, istemem
Chanel’den mücevher, istemem
Bir limuzin versen bana, ne yaparım onunla ki?
Uşaklar teklif etsen bana, ne yaparım onlarla?
Neufchatel’de bir malikane, bana göre değil
Eiffel kulesini teklif etsen, ne yaparım onunla?’
Kısmını söylüyor. Şimdi anlıyorum neden bu şarkıda bu kadar çok ısrar ettiğini.
Orkestraya hala eşlik ediyor kendince
‘Aşk isterim, eğlence, iyi huy
Beni mutlu edecek olan paran değildir
Ölürken kalbimde bir el olsun istiyorum’
Kulağıma fısıldıyor
‘seung .. ‘
Sözünü tamamlamadan korktuğu kısma geliyoruz.
2 adım ileriye itip, kendi etrafında döndürüp tekrar bana çekiyorum.
‘yapamayacağımı sanmıştın değil mi?’
‘provalarda beni yere düşürünce ee doğal olarak öyle düşünüyor insan, bu kadar insanın önünde düşmekten değil de gelinlik kırışır diye korktum’
‘eminim öyledir hye’
Ve sonunda düğün adlı iki kişilik tiyatromuz sona erdiğinde tüm korkularımdan kurtuluyorum.