Bölüm 17
Hye ~
Gözlerinde o meraklı bakışı okumak beni çok mutlu etti nedense. Sanki dudağımın arasından çıkacak olan kelime pamuk ipliğine bağlıymış gibiydi. Kopması veya kopmaması bana bağlı.
‘vee?’
Diyerek bir an önce söylememi istemişti.
Sağ elimin işaret ve başparmağını sol elimin işaret ve başparmağıyla birleştirdim.
Gözleri daha da büyüdü. Meraktan çatladığı belliydi ve buna kendisi bir son vermek istercesine
‘ve sen…’
‘ve dur ben tahmin edeyim; ve’nin faydasız kaldığı tek yer aramız’
Deyip açık olan kapıyı kapatıp çıktı.
Yüzünde gördüğüm hayal kırıklığının bir yana ümitsizlik gibi bir şey sezmiştim.
Peki en son çıkarken dediği şey?
“ve’nin faydasız kaldığı tek yer aramız”
Ve? Ve? Aramızda faydasız kaldığı tek yer..
Böyle konuşunca anlamıyorum ki. Ben sayısalcıyım oğlum edebiyat sökmüyor bana.
Ve neydi ve bir bağlaçtı.
Bağlaç, aramız, faydasız, yer..
Tabi canım aramızı bağlayamayan tek yer.
Öyle mi oluyor yani bu durumda? Niye dedi ki şimdi bunu bu? Neden bu kadar anlaşılması zor bir insansın sen Seung? Akıl karıştırmaya da birebirsin yani. Zaten bütün gün böyle sözler söyleyip durdun.
Önce ömrümsün, sonra şarkı ol bana gel, ardından süt, şimdi de bu.
Dur bir dakika ya bu benim her gece süt içtiğimi nerden biliyor. Hadi onu geçtim bol şekerli olduğunu?
Seung sen nasıl bir şeysin böyle hangi masaldan geldin doğru söyle?
Seung’un edebik sözlerini düşünerek kendimi uykuya bıraktım. Zaten bu yorgun kafayla ne kadar düşünürsem düşüneyim hiçten anlamayacağım, en iyisi uyumak.
Ama ne mümkün.
Seung gibi bir dallamayla bu imkansız oluyor tabi.
‘günaydın meleğim’
Sesiyle açmak zorunda kaldığım gözlerimi komedinde duran saate çeviriyorum.
‘ama saat daha 8’
‘bugün doktorda randevumuz var ya kahvaltı etmen için erken kalkman gerekiyor meleğim’
Meleğim mi? N’oluyoruz ya? En son ve’deydik biz. Hem ne doktoru?
Yanıma gelip yavaşça yerimden kaldırdı. Kol kola banyoya gittik.
Elimi yüzümü yıkarken bile beni kapıda bekliyor. Sinirden gidip kapıyı kapattım.
‘yoksa bir şey mi oldu meleğim?’
‘tuvaletimi yapıcam herhalde seung’
Ne bu ilgi ya? Şeyimi yaparken bile bekliyor. Gece gece ne içti ki bu?
Aman allah’ım Alzheimer mi oldu yoksa?
İşimi hallettikten sonra kapıyı açtığımda kocaman bir gülümsemeyle bekliyordu.
Sabahlığımda kolumda. Durun bir dakika benim sabahlığımın onda ne işi var?
Çok sakin ve yavaş bir biçimde merdivenlerden inmeye başladık. Kolundan ayrılsam bi dakkaya inicem de yanımda fren modunda. Mecburen ona uyum sağlamak zorunda kalıyorum da bu dinginlik de benim sinirimi bozdu.
Ne bu canım tosbağa tosbağa diye düşünürken Seung yanımda söylenmeye başladı
‘böyle olacağını bilseydim merdivenli bir ev almazdım. Neyse önümüzdeki bir ayı da atlatalım da sonra bir çaresine bakarım ben’
‘ne bir ayı? Ne evi? Ne çaresi? Ne diyorsun sen Seung? çeker misin şu kollarını da ayrıca üzerimden. Nerden geliyor bu kadar laubalilik? Tamam kocacığım ve oppa demiş olabilirim ama bu kadarı da fazla canım’
Deyip hızlıca kolundan ayrılıp mıymıylayarak indiğimiz merdivenleri bir solukta indim.
O ise arkamdan ‘hye! napıyorsun sen?’
Dediğinde çoktan kasıklarıma bir sancı girmiştim.
İster istemez ellerimi karın boşluğuma götürdüm. Tarif edemediğim acı bir sancıydı bu.
‘sana dikkatli olmanı söylemiştim. Hemen yüzünün rengi attı. Yat şuraya’
Deyip kucağına aldığı gibi salondaki 3’lü beyaz deri koltuğa yatırdı.
‘iyi misin? Birazcık iyisen hadi hemen gidelim doktora’
Tam yanımdan kalkmıştı ki elini tuttum. Şimdi onu durdurup olanları anlattırmazsam bir daha hiç öğrenemeyebilirdim.
‘iyiyim, dur gitme’
Dememle tuttuğum elimi öpüp yanıma çömeldi.
‘neden böyle yapıyorsun? Ya bir şey olsaydı? Doktor bebeğimiz için 4 ay yataktan kalkmamanı söyledi. Sen onu sevmiyor musun yoksa? Oysaki bu bebeği sen istemiştin ama çok dikkatsiz davranıyorsun’
Bunu derken bir yandan da diğer eliyle karnımı okşuyordu.
‘lütfen hye biraz hatırım varsa ikiniz için dikkatli ol’
‘seung sen ne dediğinin farkında mısın? Ben nasıl hamile kalmış olabilirim biz sadece bir kere beraber uyuduk ve tek yakınlaşmamız bir öpücük. Onunla da haliyle bebek olunmuyor. Yoksa ben mi yanlış biliyorum? Hamile filan değilim ben’
Deyip yattığım yerden kalktım.
Sinirlerim iyice gökyüzü modunda. Şuna bak ya!
Zorla bana sahip olmuş üstelik hamile bırakmış şimdide dikkatli ol diyor. İyi de ben niye hatırlamıyorum?
Çömeldiği yerden kalkıp yanıma oturdu.
‘anlaşılan senin hormonların yine tavan yapmış durumda, yine mi hatırlamıyorsun hiç bir şeyi?’
Bunu söylemesiyle elim karnıma gitti. Kasıklarımda hala sancı vardı ama şu beynimdeki karışıklık daha ağır basıyordu.
Boş gözlerle ona baktım. Bir şey hatırlamadığımı daha doğrusu anlamadığımı anlamış olacak ki
‘ben sana anlatayım ama önce şuraya yat bakalım’
Diye dizlerini gösterdi. Hiç tereddütsüz yatmayı kabul ettim. Başımı onun dizlerine bırakmamla ellerini saçlarımda dolaştırmaya başladı.
‘karnın şişmesine sebep olacak bebeğimizi evliliğimizin başlaması gibi sen istedin. Annenle en son konuşmanızda senden bir torun istediğini söyleyince sen de kötü emellerini benim üzerimde kullandın. İşte sonuç da burada senin güzel karnının içinde. Yalnız hye bunu doktora söylemeliyiz bu 3. Kez oluyor, hatırlamayışın. Korkuyorum ben yokken başına bir şey gelecek diye’
Sırf annem torun istedi diye ben de onu kırmamak adına bu dallamayla evlendiğim yetmiyormuş gibi bir de onu baştan çıkartıp çocuk mu yaptım?
Aişhh bu çok utanç veri.
‘peki, ben niye hatırlamıyorum?’
‘doktor bunun psikolojik bir etki olabileceğini söyledi aşırı mutluluk ve üzüntüyü bir arada yaşadığından olabilirmiş. O zaman pek önemsememişti ama bugün biz bir daha söyleyelim’
Seung’u dinleyince içimde garip daha önce hiç tatmadığım hisler hissetmeye başladım. İçimde bana, bize ait bir canlı vardı ben her ne kadar nasıl yaptığımı hatırlamasam da. Kısmette genç yaşta anne olmakta varmış.
Anneyim ben! Benim bebeyim!
Aşırı sevinç hamileliğim olsa gerek üzüntüden de kastı annemin hastalığı olmalı.
Ne nazlı bir bünyem varmış be benim böyle. Öyh yani. Piskolojik travmalarım bile başka.
‘bebeğimize ne oldu?’
‘merdivenlerden düşmüştün ve bir düşük tehlikesi atlattın, o yüzden diyorum sana dikkatli olmalısın diye’
‘seung, seni seviyorum’
Niyeyse içimden bu cümleyi kurma gereksinimi duymuştum.
Hayır hayır gereksinimde değil, bu bir gerçek.
Nikahımızın kıyılmasıyla birlikte ben onu zaten sahiplenmiştim ve bana ilk gecemizde boynuma bıraktığı o öpücükle ona aşık olmuştum. zaten sevmesem onunda dediği gibi karnımı şişirmesine izin vermezdim.
Mutluluktan patlamak diye bir deyim yok ama merak etmeyin birazdan bizim evimizde olacak. Seung mutluluktan patlayacak gibi duruyor.
Yüzünü yüzüme yaklaştırarak dudaklarıma aşk dolu bir öpücük bıraktıktan sonra
‘ben de seni seviyorum meleğim’