Bölüm 27
Hye ~
Telefonuma bakıp aptal aptal sırıtırken yanımdan geçen bir ahjummanın
‘cık cık’
Demesiyle bu işlevime bir son verdim. Gözleriyle ‘”delirmiş” muamelesi yaptığı çok açık belliydi.
Hayır yani telefon bu, mesaj geldi gülüyorum. Bu yaşlılar teknolojiden hiç anlamıyor yahu.
‘cık cık’mış. Asıl sana cık cık.
Gel twit açalım sana, millet napıyo ne ediyo diye takip ediyo desem peşimde sürüneceğine eminimde neyse ben terbiyeli bir kızım. Susuyorum.
Ve başımı hafifçe eğerek selamımı verip reyondan ketçabıda sepetime de atarak kasaya doğru yürüdüm.
Aldıklarımı poşete doldurup yüklendiğimde ne kadar büyük bir aptallık yaptığımı anlamam uzun sürmüyor haliyle.
Biz kadınların bazen alışverişe çıkmamaları lazım; mesela çok mutluyken ya da çok üzgünken.
Mutluluk hormonlarımın etkisiyle elime ne geçtiyse almışım. Nasıl taşıyacağımı düşünmeden halterciler misali poşetlere yükleniyorum. Ama daha marketin kapısında kollarım bu yükü taşıyamıyor.
Seung’u mu arasam acaba? Bir alo desem gelir.
Yok yok. Olmaz hye. Daha tanışmadığın birinden nasıl yardım istersin. Hem bunu yaparsan kafana kakağan gibi kakar da kakar.
Alt tarafı birazcık ağır. Sen ne yüklerin altından kalkmadın ki bunu mu taşıyamayacaksın hıh!
Haydi bre!
Diyerek yüklenip ağır adımlarla yürümeye başladım. O kadar da zor değilmiş canım. Sadece poşete değen parmak boğumlarınız kesilmiş gibi acıyor ve belinize bir kramp girdiğini hissediyorsunuz. Bu kadar no problem.
Eve yaklaşmama bir sokak kala nefesimin kesildiğini hissederek mola veriyorum.
Huh!
Demekte bile zorlanıyorum.
Kısa ve öz bu molayı kesip yine, yeni, yeniden poşetlerime tutunuyordum ki
‘size yardım edebilir miyim?’
Diyen birisinin sesiyle tutunamıyorum. Gözlerimi poşetlerimden sesin geldiği yöne doğru çeviriyorum.
‘yok hayır, teşekkürler, ben taşıyabilirim’
Derken aslında taşısa fena olmaz hea demekten de geri kalmıyor iç sesim.
‘nasılsa aynı yere gidiyoruz, yardım etmemin ne gibi bir sakıncası olabilir ki’
Deyip bana cevap verme fırsatı vermeden poşetleri aldığında ise
‘göründüğünden de ağırmış, buraya kadar iyi taşımışsın’
Diyor.
Bana ise 2 poşetle merak kalıyor geriye.
Bende onları alarak ohh be hadi be vay be yürü be kovalasın tavşanlar şarkısını söyleyen iç sesimle yürümeye başlıyoruz.
‘aynı yer dediğine göre komşu oluyoruz sanırım?’
Tebessüm ederek sorumu cevaplıyor.
‘evet, evlerimiz karşılıklı. Seni birkaç kere evden çıkarken görmüştüm. Bugün de markette karşılaştık. Ama sen beni tanımıyorsun galiba’
