Bölüm 19
Hye ~
‘çünkü senden nefret ediyorum!’
ohh sonunda söyledim.
Ama niye şimdi boğazımda bir yumru oluşmuş gibi hissediyorum anlamıyorum. Peki niye üzerimden bir ağırlık kalktığını değil de daha da çok omuzlarıma yük binmiş geliyor? Bu cümleyi kurdum diye dilim beni lanetlemiş gibi niye yanmaya başladı çözemiyorum.
Olayları en başa sardığımızda hazmedilmesi ve affedilmesi zor bir hakarete uğramıştım.
Bunu yapmasına gerçekten çok kızmıştım. O gece ona bir cevap veremediğim için kısa bir sürede olsa min su’ya küsmüş ve ona eziyet ederek hıncımı ondan çıkarmaya çalışmıştım.
Sonunda buna dur dediğimde tesadüf zinciri benim için bir halkasını daha örmekte pek gecikmemişti.
Gerçek prensimi buluncaya kadar hayallerime eşlik eden hero’mu görmek için özenle hazırlandığım yerde karşılaşmıştık bu kez. Ne kadar bir bebeğin kusmuğunu onun tekilasına tercih edecek olsam da üzerime dökülmesine sevinmiştim. Onu rezil etmenin mutluluğu hala damağımda.
Bir sonraki tesadüf zincirinin halkasını ise annem örmüştü.
Bir anne kızının tabi ki de iyiliğini isterdi. Başta tereddüt etsem de ben o randevuya zaten gidecektim. Niyetinin hasta olduğundan ardında beni yalnız bırakmamak olduğunu öğrenince üstüne de o kötü rüyayı görünce randevu benim için bir görüşmeden çok karşıma kim çıkarsa çıksın evlenmek adını almıştı.
İçimde adını bilmediğim bir hisle onu beklerken yine yani seung’la karşılaştık. Meğer o bu randevuda benimle karşılaşacağını biliyormuş. Bu yüzden bana ilk karşılaşmamızda birazda kızgınlıktan dolayı onları söylemiş.
Benden samimiyetle, pişmanlıkla özür diledi.
Rahibin “gelini öpebilirsin” diyen tok sesini duyduğumda tesadüf zincirimizin tamamlandığını anlamıştım.
Ve rüya!
Buna ne kadar rüya demek doğru olur tabi bilmiyorum. Gerçek gibiydi. Gelecekten bir an gibiydi. Uyandığımda hala rüyamda ki gibi acı bir sancı hissediyordum karın boşluğumda.
Şaşkınlıktan attığım çığlığın sesine Seung gelmişti.
Bir günlük evli olmamıza rağmen düğünden itibaren aklımı karıştırmayı beceren insan.
Aslında bizim ilişkimizi tanımlayacak tek kelime ironi. Bize uyarlarsak aşk yok nefrette yok.
Evet, nefret yok. Aslında doğruyu söylemek gerekirse başta tek hayalimi çaldığı için onu suçladığımdan böyle düşünüyordum. Ama bu evliliğin sahte olmasını isteyen tek o değildi.
Sanırım biraz egoistim. Sadece ondan biraz uzaklaşmak evlilik müessesinin sadece kapısında beklemenin daha doğru olacağını düşündüğüm için böyle söyledim.
Şimdi o karşımda yaramazlık yapmış çocuklar gibi oturuyor. Bense ona cezasını veren annesi. Başını öne eğdi. Dudakları aralandı bir şey diyecek gibi oldu ama yeniden kapandı.
‘neyse’
Deyip yerimden kalkmaya hazırlanıyordum ki masaya vurduğu elinin sesiyle sadece kalakaldım.
‘hiçbir yere gidemezsin’
‘ne’
‘ne dediğimi duydun gidemezsin dedim’