Bölüm 11

120 7 0
                                    

Bölüm 11


Hye~


‘sen nasıl aileni bırakıp seul’e okumaya gittin anlamıyorum doğrusu, hayatında değişen bir şey yok ki ne diye ağlıyorsun şimdi?’


‘mukayese ettiğin şeye bak, duygusuz’


‘ama öyle hye, bir an annene kene gibi yapıştın sandım nasıl ayırsak diye düşünmeye başlamıştım bile hem daha 3 gün buradayız ’


Onunla tartışmaya gücüm olmayacak kadar yorgundum. Bu yüzden en son söylediğine cevap vermedim. Zaten yanında ağlıyorum.


‘hye’


‘nee’


‘bana bak’


Emir almış askerler gibi bu lafı üzerine başımı sağdan sola doğru ona çevirdim.


‘ne var’


Aramızdaki yarım adımlık mesafeyi de kapatarak yüzüme dokundu. Elleriyle gözümden akan yaşları silmeye başladı.


‘ağlama lütfen..’


Başka bir zaman bunu yapsa bana dokundu diye çıngar çıkarırdım ama bugünlük bulunduğum durum sebebiyle şefkate ihtiyaç duyduğumdan yine susuyorum.


O da benim halime üzülmüş gibiydi. Hıçkırığımı durdurarak


‘tamam’ diyebildim sadece.


bana gülümsedi ve


'işte böyle'
Derken asansörün kapısı açıldı. Ohh be sonunda. 23 kat çık çık bitmeyecek sandım. Seung önde ben arkada dar uzun bir koridorda ilerlemeye başladık.


612 yazan numaralı kapının önünde durup kartı kapıya soktu ve hemen içeriye daldı.


Nezaket fakiri. Hiç edep öğrenmemiş. Kucağına almadığı yetmiyormuş gibi bir de önce davranıp odaya girdi.


Kucağına almak mı?


Ah hye çok kaptırıyorsun bu oyuna kendini. Böyle bir şeyi düşünmen bile saçma.


Ama yapsa fena olmazdı hani.


‘heyy niye hala orda bekliyorsun gelsene içeri’


Demesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Biraz önce kendini attığı yataktan kalkıp yanıma geldi.


‘ahh pardon, böyle bir şeyi nasıl unuttum insan ilk defa evlenince böyle oluyor tabi, bir dahakine söz unutmam’


‘neyi unuttun?’


dememe kalmadan birden beni kucağına aldı.
Bu çocuk benim düşüncelerimi mi okuyor ne?


Yavaşça yatağa bıraktıktan sonra


‘hye sen lütfen şaşırma, çünkü şaşırınca gözlerin büyüyor ve bu seni çirkin yapıyor’


‘ha? Çirkin mi? Sensin çirkin! Hem sen ne demeye beni kucağına alıyorsun. Senden bunu isteyen oldu mu? Sakın bana bir daha dokunmaya kalkma’


O ise umursamaz bir tavırla yanıma oturup


‘sen bu düğün için her şeyi yapıp, yaptırıyorsun da benim seni kucağıma almam mı suç oldu? Bu da bu işin bir kuralı. Yapmak zorundaydım’


‘madem bu işin kurallarını bu kadar iyi biliyorsun beni balayına da götürmen gerekmez miydi? Bu da bir kural, yap hadi’


Kendinden emin tavrını daha çok yayarak


‘bunu istemeyen sendin hye, hatırlatırım. 3 gün sonra döneceğimiz için boşuna yol yorgunluğuna gerek olmadığını söyledin. Zaten bizim balayına gitmemiz saçma olurdu bu türlü bir ilişkideyken’


Ben mi istemedim? Ne zaman istemedim ya? Hay hayır diyen dilime tüküreyim. Şöyle yurt dışında bir yere götürtecektim, harcatacaktım parayı..


Düşünceler içerisinde pabuçlarımı çıkarttım ve kendimi arkamda bulunan yumuşak yatağa bıraktım ‘bu bir sebep değil Seung, ben hayır desem bile senin ısrar etmen gerekirdi; oyunun kurallarını çok iyi biliyorsun ya.. ama gitmediğimiz iyi oldu, nefret ettiğim bi insanla birkaç günde olsa o tatil değil nazi işkence kampı olurdu.’


Öfkeyle arkasını dönüp bana baktı.


Tırstım doğrusu.


‘bence sen bu odaya iyi bak hye. Hayatında benden sonra görüp görebileceğin tek balayı odası bu olacak. Seni bu maddiyatçı kişiliğinle benden başka kimse kabul etmez. Aslında bana teşekkür bile etmelisin seni evde kalmaktan kurtardım’


oha! Bu dediğiyle elimle oynadığım cibinliğin tülünü bırakıp yattığım yerden kalkmam bir oldu.


Ona cevap vermek için aklımı toplamaya çalışırken suite göz atmaya başladım.


Kırmızı gül yaprakları yere serpilmişti. Bunun dışında her şey beyazdı. Küçük bir aperatif masasının üzerinde kırmızı şarap ve meyve tabağı vardı. Meyveleri görünce acıktığımı hissettim.


‘n’oldu sustun bakıyorum. Ee haklıyım ne de olsa ve verebilecek bir cevabın yok’


‘topal bir satıcının kör bir alıcısı vardır Seung. Benimde kaderimde kör olmak varmış ne yapabilirim’


Diyerek meyvelere doğru yöneldim.


‘off hye off’


Ben çikolata sosuna bulanmış çilekleri yerken o da biraz önce kendimi bıraktığım yatağa şimdi bırakıyordu.


‘hoop hoop! Orda yatabileceğini kim söyledi sana’


Bağırdığım halde hiç istifini bozmadı ve üstelik gözlerini kapatıp konuşmaya devam etti.


‘ben de meraklı değilim burda yatmaya merak etme birazdan gideceğim’


Gidecek mi? Nereye? Beni burda yalnız bırakıp hem de.
‘o biraz ne kadar biraz?’


‘bir saat kadar biraz ve sen de biraz susarsan dinlenmek istiyorum, malum bugün kötü ve sıkıcı bir gündü, kendimi yorgun hissediyorum da’


Kötü. Sıkıcı. Ahh düğünde nasılda gülümsüyordu. Çok iyi bir oyuncuymuşsun Seung.


Ben de ne sandım. Aptalsın hye.


Aslında o doğruyu söylüyor. Benimde böyle düşünmem gerekmez mi? Evet evet bence de kötü, sıkıcı, berbat hatta kusmuk bir gündü.


‘ neden bir saat sonra? Şimdi git’


‘babam uzaktan gelen misafirleri buraya yerleştirecek de ondan. Şimdi gitsem de bir şey olmaz aslında ama yine de ne olur olmaz babamlar otelden tamamen ayrıldıktan sonra gitmem daha iyi olur. İkimizde daha ilk geceden bu oyun anlaşılsın istemeyiz değil mi karıcığım?’


‘hmm, ilk defa mantıklı düşünmüşsün. Peki nereye gideceksin?’


‘çok uzağa gitmiyorum merak etme hemen yan odada olacağım’
Buradan çıkardığımız sonuç şudur ki Seung çok ince düşünceli biri nokta.


Ama böyle olmaması gerekirdi. Yani ne bileyim. Hani filmlerde olur ya kızla erkek aynı yatağı paylaşmak zorundadırlar, sabah uyanınca oğlan kıza belinden sarılmış bir şekilde uyanırlar falan. Bildiğiniz klişe şeyler işte. Yani şimdi bizde bunlar olmayacak mı?
Yine ne saçmalıyorum ben. Uzun bir süre romantik film izlemeyi yasaklıyorum kendime.


Hiçbir şey demeden çikolata sosuyla pislettiğim gelinliği çıkarmak üzere banyoya yol aldım.


İlk önce duvaktan kurtulmalıydım. Keşke’ler soksun dilimi ya.
Uzun duvak diye tutturmasaydım keşke. Şimdi bu kadar tel tokayı çıkartmakla uğraşmazdım.


Aişhh dayanamayacağım. Özür dilerim saçlarım diyerek yolarcasına çektim duvağı.


İşte bu kadar. Şimdi gelinliğide çıkardık mı ohh, mis!


Ama ellerim arkaya yetişmiyor ki.


Yapabilirsin hye, o düğmeleri çözebilirsin.


Sırtımı lavabonun aynasına dönüp bakıp çözmeye çalışıyorum ama..


Kahretsin olmuyor. Ne vardı ki düğmeli bir model seçecek.


Açmadan çıkarsam? Evet evet.


Aişhh göğüslerim acıdı ya..


Bunun içinde mi kalacağım şimdi ben?


Seung’un kapının arkasından seslenmesiyle gelinliği çıkartma işlemime son veriyorum.


‘hye ben yan odadayım, bir şey olursa unutma yan odadayım’


Demesiyle aklıma pek de hoş olmayan bir çözüm önerisi geliyor.


Yapar mı acaba?


‘seung dur, gitme!’

Büyüyünce Ne Olacaksın? ~ GelinWhere stories live. Discover now