Bölüm 9
Hye~ düğün
Bugün mutlu olmam gerekmez miydi? En azından biraz heyecanlı? Ya da her şey güzel olacak mı diye endişeli olmam?
Peki, niye kendimi buzdolabı kadar soğuk, mutsuz ve hissiz hissediyorum? Oysaki saçım bile istediğim gibi oldu?
Herkesin bir alın yazısı vardı. Her ne kadar uyduruktan bir evliliğin sahte kocası Seung muydu benim kaderimde ki alın yazım? Acaba o nasıl oldu? O da benim gibi mi düşünüyordu? Babam öyle pasta yapmayı neden öğrenmedi?
Aynanın karşısında kafamda deli sorulaar’a cevap arıyorken kapının açılmasıyla buna bir son vermek zorunda kaldım. Gelen lacivert takım elbisesiyle benim karizmatik babamdan başkası değildi.
Sanırım düğün saati gelmişti. Ne kadar çabuk?
Mutlu, gülen ve bir kız babası tavrıyla duruyordu.
‘meleğim, sen harika olmuşsun’
Diyerek ılık bir buse bırakırken alnıma gözlerim içinde daha fazla tutamayarak akıtmaya başladı gözyaşlarımı.
Bunu gören babam teselli verircesine sarıldı
‘ştttt ama ağlama, bak makyajın bozulacak, çirkin bir gelin olmak istemezsin değil mi?’ dedi.
Keşke çirkin bir gelin olsaydım!
‘hazırsan artık gidelim mi? Seung’u daha fazla yalnız bırakmayalım’
Sadece tebessüm ederek babamın uzattığı koluna usulca girdim.
Geniş koridoru geçtikten sonra altın yaldızlı işlemeleri olan, büyük, cilalı, beyaz renkli kapının önüne geldik.
azır mısın?’
Heyecanlı, kararlı ve mutlu gibi görünmeye çalışarak babamın gözlerinin için baktım ve
‘evet hazırım, girebiliriz’ dedikten sonra tebessüm ettim.
Kapının açılmasıyla nedimelerim min su ve nana ellerinde bulunan sepetlerden mor menekşe yaprakları saçmaya başladılar.
Çiçek yaprakları kırmızı halının üzerine düştüğünde begonya seçmeyerek ne kadar doğru bir karar verdiğimi anladım.
Adımımı atar atmaz tüm gözler bana çevrilmişti. Ben bu kadar kalabalık olacağını tahmin etmemiştim doğrusu. Bu kadar çok kişinin aynı anda bana bakması başta hissetmem gereken tüm duyguları yaşatmaya başladı.
Teker teker gelin oğlum. Allah’tan su bazlı fondöten kullandım da alnımda oluşan terler gözükmeyecek.
Straplez , büstiyer kısmında tarpunto dikişleri olan, doğal bel platformunda, organze lazer kesme çiçekleri ve çıkarılabilir örtü katmanları ile balerin tarzı eteği olan vera wang imzalı gelinliğimle adımları atarken bir yandan da etrafıma gülücükler saçmayı ihmal etmiyordum.
En baş sandalyede mercan rengi abiyesiyle benden daha heyecanlı olduğu her halinden belli olan annemle buluştu gözlerimiz.
Benim yalnız kalmamam için düşündüğü bu fikrin şimdi gerçekleşmesi onu rahatlatmış gibiydi.
Ve Seung!
Siyah damatlığıyla işte orada, rahibin sağında. Beni bekliyor.
Derin bir memnuniyet vardı onun suratında. Anlamını bilemediğim birde mutluluk.
Ve bana şu zamana kadar sunmaktan esirgediği gülümsemesini dudaklarına daha çok yayıyor.
Sanırım bugün yanımda iyi duracak.
Babam kolumdan ayrılarak, tekrar gözlerime baktı
‘iyi şansalar meleğim’
diyerek beni iki geniş basamak sonrasında bulunan seung’a bıraktı.
Ona elimi uzattığımda seung’un elinin titrediğini tuttuktan sonra da terlediğini fark ettim.
Yanına gelmem için çekerken kulağıma
‘çok güzel olmuşsun hye’
Diye fısıldadı.
Bu bizim hödük, odun Seung mu? Durun bir dakika!
Damat yanlış!
lk iltifatına sadece tebessüm edebildim şaşkınlıktan.
Vaftizimi yapan rahibim bugün nikâhımı kıymak için bugün the plaza hotele gelmişti.
Bu en büyük hayallerimden biriydi. Yaşamımı önemli kılan birinin yine önemli kılacak anımda yanımda bulunmasını istiyordum.
Ama bu evliliğe değer mi işte onun hakkında bir fikrim yok. Sadece annem hayallerimi bildiği için onu mutlu etmek adına kendimce gerçekleştiriyorum işte.
Şimdi nikahı anlamlı kılan başlıyordu.
Rahip klişe nikah sözlerini söylerken kulaklarım uğuldamaya başladı. İdrak etmede zorluk çekiyordum.
Rahip bana o meşhur soruyu sorduğunda seung’a dönüyorum ve gözlerinin içine bakarak yeminimi ediyorum.
Tam ne kadar da kolay olduğunu düşünürken rahibin o soruyu Seung’a sormasıyla birinin kalbimi parçaladığını hissettim.
Omzumdaki melekler in ikisi de kızıyordu sanki bana. Sen ihanet ediyorsun diye konuşuyor biri.
Bu her gelinin başına gelir miydi? Ahh bunu önceden araştırmalıydım kahretsin.
Tam bu sırada tekrar seung’la gözlerimiz buluşuyor. Ama bu sefer farklı, gözleri farklı bakıyor.
Ben bu bakışı bir yerden hatırlıyorum durun bir saniye çıkartacağım şimdi?
Buldum!
Seung bana cho'inin yuna'ya baktığı gibi bakıyor.(bknz:tanıtım bölümü)
Ama choi yuna’ya aşıktı, Seung bana aşık değil ki. Yoksa öyle mi? Ama neden böyle bakıyor.
Off Seung seni anlamak çok zor.
Ama itiraf etmeliyim ki seung’un bu bakışı biraz önce parçalanan kalbime şimdi bir merhem etkisi yapıyor ve sanki eskisinden çok daha hızlı atmaya başlıyor.
‘gelini öpebilirsin’ sesiyle kendime geliyorum.
Duvağımı kaldırıyor. Önüme düşen katlı perçemlerimi eliyle yana alıp alnıma babamın busesinden çok daha sıcak bir öpücük konduruyor.
Şimdide vücudum alev alev yanıyor.
Yeminini ettikten sonra Seung sadıcı min ho’dan yüzüklerimizi alıyor ve su damlası şeklinde ki tek taş yüzüğümün önüne evlilik haresini takıyor.
Parmağıma yüzüğü geçirdiği elini o uzatıyor bu kez.
Bu sefer ben onun alyansını alıyorum. Eli titrediğini sol elimle elini tutarak parmağına geçiriyorum.
Böylece lee hye’likten park hye’liğe geçiş sürecimi tamamlamış oluyordum.