"Sanırım benim de sana büyük bir sürprizim olacak."
İçine kapıldığım büyük endişe silsilesinden kendimi alıkoyamazken zar zor yutkundum. İkimiz de sessizleşmiştik ve ortamdaki tek ses ateşin çırpınış sesiydi.
Savaş şömineye göre ters bir şekilde oturduğundan ışık yüzüne düşmüyordu ve onu görmekte zorlanıyordum. Yine de hissedebiliyordum şu an çok gergin olduğunu.
Eskiden ondan iki tane vardı; sinirli ya da mutlu Savaş. Şimdiyse ondan öylesine çok var ki; hüzünlü, rahatsız, endişeli, kırgın, sessiz, gizemli... Hangisiydi kendini Tom'a benzeten Savaş?
Belki de yapmam gereken tek şey Savaş'ın güneş doğumunun ne zaman olduğunu öğrenmekti. Yani onu bir hava misali sayarsak; bazen parçalı bulutlu, bazen güneşli, bazen fırtınalı...
"Acıktım." dedim kendi kendime. Savaş duysun diye dememiştim. Sadece uzun zamandır yemek yememiştim ve karnım gurulduyordu. "Açlıktan ölmem umarım."
Savaş dalga geçer bir ton da "Bu mantıklı mı sence?" dediğinde omzunu öne itti ve başımın kalkmasını sağladı.
"Tom ve Jerry 'den daha mantıklı." dedim sinirli bir sesle. "İki erkeğin aşkı değil mesela."
Bıkkınlıkla göz devirdi.
"Aşkın kızı erkeği mi olurmuş? Önemli olan mesajı almak, sistemdeki boşlukları sen şekillendirebilirsin."
İsyan etmek için konuşmaya devam etmek istesem de bunu saatlerce tartışmak istemiyordum. Biz sevgiliydik, yani kavga etmiş olsak da öyleydik. O halde iki sevgili normalde ne konuşurdu? Eski ilişkilerini, belki evlenme planlarını ve ardından çocuklarının isimlerini, sinema planlarını... Biz ne konuşuyorduk? Tom, Jerry...?
"Kendimizi durdurmasak saatlerce bunu tartışacağız." dedim isyan eder bir tonla.
"Derin'le de sürekli bu konuda tartışırdık. Seninle de o konu açılınca hoşuma gitti." dedi tam göremesem de gülümsediğini hissederken.
Böyle bir durumda ne denirdi bilmiyordum, sustum.
Yanımda sürekli ondan konuştuğu için rahatsız olduğumu fark ettiğinde "İleride seninle ciddi bir şekilde kavga etseydim ya da sana kazık atsaydım ne olurdu?" dedi. Bu muydu yani daha az rahatsız edici gördüğü durum?..
"Sen yapmazsın." dedim gülümseyerek. Konu kapansın istiyordum ama Savaş buna imkân vermiyordu.
"Ya yapsaydım?" dedi.
"Yapmazsın."
"Kimseye güvenme diye bir söz vardır, bilirsin. Beni de tanıyorsun, dengesizin tekiyim. Ya yapsaydım? İnanmıyorsan bile ihtimal verebilirsin."
"O zaman benim için kötü olurdu sanırım." dedim rahatsız bir şekilde. "Yani hayatımda kendimden daha çok değer verdiğim sayılı insan var; Ailem, Begüm, Alperen, Kuzey ve sen. Ailemi kaybettim, Kuzey her ne kadar belli etmemeye çalışsa da onu da kaybettim, Alp ve Begüm ise evlendikten sonra gidecekler. Benim tek varlığım sensin artık. Seni de kaybedersem toparlanamazdım sanırım." diye eklediğimde hızla yerinden kalktı ve kulübenin dışına doğru yürümeye başladı. Giderken yaptığı tek açıklamaysa "Hararet bastı, birazdan dönünce konuşuruz." olmuştu. Ama güneş, yüzünü tamamen gösterip ağaçların o yemyeşil yapraklarını parlatana kadar dönmedi.
"Defne!" diye bir ses geldi öğle saatlerine doğru ormanın içinden.
Savaş'tı.
Hızla oturduğum yerden kalkarak ona doğru koştuğum da elinde büyük bir bidon vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVGİ NOTALARI
RomanceUçurumun kenarındayken bile adım atmaktan çekinmeyen ve boğulacaklarını bildikleri halde daha derine yüzen iki kişinin hikâyesi. Kaderin türlü oyunlarıyla karşılaşmış, dört tarafı sırlarla kaplı iki insan. Onlar aynı şarkının farklı notaları ve bir...