Parmağımdaki bu ip gördüğüm en değerli yüzüktü. Ve yine gördüğüm bir insana verilebilecek en masum zarar. Sadece rastgele parmağa takılmış bir ip değil çünkü bu. Bir insana akıl almaz yaralar açabilecek bir şey. Kalbinizden gelen sesi duyuyor musunuz? "Buna değer," diyor. Zaten o an kabulleniyorsunuz onu her şeyiyle. Tıpkı Savaş'ın o masmavi gözleri gibi değil mi bu da? Dışarıdan zararsız gözüken ama bir anda sizi içine çeken, boğulma ihtimalinin bile kulağa iyi gelmesini sağlayan...
"Benim Sevgi Notam olur musun?"
Tam bu soruyla beraber onun o masmavi gözlerine baktım. Dolmuştu ama bu sefer mutluluktandı. Cevabı bekliyordu, böylece çoktan açtığı kollarını bana saracaktı.
"Savaş-"
İçimden geçen o güzel şeyleri söylemezdim. Yüzüne karşı 'buna değer' diyemezdim. Çünkü benim için değse de onun için değmezdi. Hastaydım ben, nasıl sorardı bu soruyu bana? Hiç mi kendini düşünmüyordu? Bir gün ameliyat masasında kalabileceğimi ya da odanın bir köşesinde kan kusabileceğimden hiç mi korkmuyordu?
'Hayır,' kelimesi bir türlü ağzımdan çıkamadığı için sadece kafamı iki yana sallamakla yetindim. Aklımdan geçenleri sanki yüzümdeki o acı ifadeden anlamış gibiydi. O da sinirle gülümseyerek kafasını iki yana salladı.
"Yapma," dedi titrek bir sesle.
"Özür dilerim."
"Detayları düşünmen gerekmiyor," dedi elimi tutarak. "Sana basit bir soru sordum."
"Sorduğun o soru benim için ne demek biliyor musun?" Gözlerini iki gözüme de tek tek defalarca götürdü. "Ömrümün sonuna kadar hasta bakıcın olabilir miyim demek?"
Bu cevabım onu duraksattı. Aklından bir an bile bunu geçirmemişti ve kızdığı şeyse benim aklımdan bunu geçirmemdi.
Yataktan ani bir hamleyle kalkarak ayağıyla kendi yatağına sertçe vurdu.
"Bu mu?" dedi sinirle. Eli titriyordu. "Biz bile bu kadar çabalarken gerçekten senin aklından geçen tek şey bu mu? Öleceğini mi düşünüyorsun Defne?"
"Ne düşünmem gerek bilmiyorum," dedim ağlamaya başlayarak. "Madem iyiyim neden hastaneden çıkamıyorum? Neden gün içinde tonlarca ilaç alıyorum? Neden saçım?" Elimi saçıma götürerek hafifçe çektim. Dokunduğum an elimde kalıyordu artık saçlarım. "Neden saçım dökülüyor Savaş? Neden çevremdeki herkes saçımı kazıtmam gerektiğini söylüyor?"
"Zamanı geldiğinde döküleceğini ikimiz de biliyorduk."
"Ben de onu diyorum işte. Neyin zamanı geldi Savaş?"
Gözlerini gözlerimden çektiğinde yüzünü çevirerek gözündeki yaşı sildi ve yanıma geldi. Tek eli çenemi kavrayarak yüzümü kaldırıyordu.
"İyileşeceksin." Sıcak nefesi nefesime çarptı. "Çünkü seni bilmem ama ben hayatımda ilk defa ölmek istemiyorum. Yaşamak istiyorum Defne, bana bunu yapamazsın."
Elimi yanağına uzattım. O da başını avcuma eğerek gözlerini sımsıkı kapattı.
"Şimdi benle evlenecek misin?"
Ağlamaya devam ederken istemsizce güldüm.
"Evet."
Gözlerini hemence açarak elini yumruk yaptı ve kendine çekti. Ardından da sanki boğacakmışçasına bana sarıldı.
"Ama bir şartım var Savaş Bey."
"Neymiş?" dedikten sonra cevap vermemi beklemeden ekledi. "Umarım Alperenlerle çifte düğün yapalım falan değildir. O zaman ben gerçekten vazgeçerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVGİ NOTALARI
RomanceUçurumun kenarındayken bile adım atmaktan çekinmeyen ve boğulacaklarını bildikleri halde daha derine yüzen iki kişinin hikâyesi. Kaderin türlü oyunlarıyla karşılaşmış, dört tarafı sırlarla kaplı iki insan. Onlar aynı şarkının farklı notaları ve bir...