Çevredeki herkes gibi bende şaşkın şaşkın Savaş'a baktığımda elimden tutarak beni boş sınıflardan birine götürdü.
"Bana bunu neden yapıyorsun?" dedim sertçe kolumu çekerek. Tüm dengemi altüst etmişti ve işin kötü tarafı bende artık eski Defne olmadığımı hissediyordum.
Biliyordum ki içimde bir yerlerde hala o eski Defne olsaydı, Savaş'a vurur ve kızardı. Ama yeni Defne artık bunu yapamıyordu. Çünkü elinden gelen tek şey zehirli birkaç sözcüğü özenle seçmek ve onu kendimden bunlarla uzaklaştırmaya çalışmaktı.
"Sen neden benim seni sevebileceğime ihtimal vermiyorsun?"
Duraksadım.
Belki de haklıydı, hiçbir zaman tam anlamıyla onun beni sevebileceğini düşünmemiştim. Ama neden? Neden onun duygularının gerçek olmasından böylesine kaçıyordum?
"Belki de kaçtığın şey kendi duygularındır."
Şaşkın bakışlarımı ona çevirdiğimde gözlerini kısmış, bana bakıyordu. Bu adam aklımdan geçenleri nasıl bilebilirdi ki?
"Saçmalama, benim duygularımın kime ait olduğunu ikimizde biliyoruz." dedim hemen karşımızdaki başkanın yani daha doğrusu Kuzey'in odasına bakarak.
İşte tam da o zaman beynimde bir yerlerde bir sürü tabak arka arkaya kırıldı. Ben Savaş'la değil kendimle savaşıyordum.
"Hala mı Kuzey?" dedi acıyla gülümseyerek. Ardından başını eğdi. "Anladım."
Normalde konuşmamızın tam da şu anda bitmiş olması gerekirdi ama Savaş bunu istemiyordu. Benimle konuşmak, beni çözmek istiyordu sanki. Hiç pes etmedi, her zaman olduğu gibi şimdi de bitirmek istemiyordu konuşmayı.
"Beni sevmeyeceksen bile en azından bırak da senin yanında olayım."
"Neden peki? Görmüyor musun benim hayatımı? Boşa kürek çekmek benimkisi, anlamıyor musun?"
Savaş sözlerime katılmadığı için başını salladığında ellerini bana uzattı.
"Eğer ellerimi şu an tutarsan bir daha asla ellerini bırakmam." dedi her zaman baktığından farklı bir şekilde bakarak.
Sanki daha önce de bu acı verici bakışı görmüş gibiydim. Sanki bu anı daha önce yaşamış gibi...
Kaşlarım istemsizce çatılırken Savaş'ın gözbebeklerindeki yansımama baktım. Bu ben değildim, küçüklüğümdü.
Neye uğradığımı şaşırmış bir şekilde hızla arkamı döndüğümde gözlerimi sımsıkı kapattım. Yer, zaman, mekan... Bütün algılarım yok olmuştu sanki o birkaç saniye de.
"Beni bu kadar mı istemiyorsun?" dedi Savaş dönmemi yanlış anlayarak. "Gerçekten bu kadar mı?"
Kendimi daha iyi hissettiğim için ona geri döndüğümde onun yeni odağı dizlerimdi.
"Ne oldu orana?" dedi endişeyle.
Az evvel ittiklerine sert bir şekilde düştüğüm için dizim sıyrılmıştı ve kanı pantolonuma kadar geçmişti. Bense bunu o diyene kadar fark bile etmemiştim.
Pantolonumu sıyırıp yaranın derinliğine bakmak için eğildiğimde saçlarım önüme düştü. Zaten canım burnumdaydı ve bir de şimdi saçlarım yüzünden önümü göremiyordum. Öfkeyle neredeyse yolar gibi sertçe saçlarımı arkaya savurdum ama onlar her seferinde yeniden önüme düştü.
"Dur." dedi Savaş bileğimden tutarak. Ardından sol eliyle önüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına koydu ve eşofmanımı dizimin biraz üzerine kadar sıyırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVGİ NOTALARI
Storie d'amoreUçurumun kenarındayken bile adım atmaktan çekinmeyen ve boğulacaklarını bildikleri halde daha derine yüzen iki kişinin hikâyesi. Kaderin türlü oyunlarıyla karşılaşmış, dört tarafı sırlarla kaplı iki insan. Onlar aynı şarkının farklı notaları ve bir...