02.02.2016
"...Mutluluk nasıl bir şeydi biliyor misin?
En çok isteyen kişilere en uzak, en az isteyen ve değerini bilmeyenler kişilerde en çok görülendi. Hain ve kurnazdı. İstemediğin zamanlarda başında biterdi. O halde sence ben mutluluğu çok istiyorum diye mi bu haldeyim? O yüzden mi böyle köşe kapmaca oynuyorum onunla?
Hani derler ya "insana ulaşamadığı cazip gelir." diye, bendeki de o hesap sanırım. Koşuyorum, uğruna düşüp dizlerimi parçalıyorum ama ulaşamıyorum. Ulaşamadıkça ona olan bağlılığım, isteğim artıyor ve art arda yeniden deniyorum. Ama sonuç paramparça bir dizden ileriye bir adım bile atmıyor. Üstelik bunun üzerine bir de durum daha da kötü bir hal almaya başlıyor.
Doktor bana "Akciğerinde bir tümöre saptadık." dedi. Hani daha birkaç saat önce Savaş'a akciğer kanserinden öleceksin demiştim ya, bu tümör o tümör değil mi? Hayatımda ihtimal dahi vermediğim bir şey, yaşamımda böyle başrolü mü kapacaktı? Bu şekilde mi? Gerçek olamazdı, buna izin veremezdim! "
Doktora inanmayan gözlerle bakarken hemen önündeki bilgisayarı bana çevirdi. Ekran da röntgenim vardı ve kalemin ucuyla bana bir yere dikkat etmemi söylüyordu.
"Kitle burada."
Küçük bir çocuk gibi dediklerini duymamak için kaçmak istesem de kaskatı kesilen bedenim buna izin vermedi. Gözlerim ekrana yapmış, kulaklarım doktorun sesinden bir an olsun uzaklaşamamıştı.
Daha hayatımın en güzel günlerini yeni yaşamaya başlamışken, bedenim de böyle bir kitleyle gezmem ne kadar adildi ki?
Kalbim içimde paramparça oluyordu ve sanki ben, bir köşeye hapsedilmiş, mahvoluşumu izlemek zorundaymışım geliyordu. Sahi bu benim kaçıncı paramparça oluşumdu?
"Eğer sana hemen bir biyopsi yaparsak bu kitlenin hangi huylu olduğunu öğrenebiliriz. Sonra da tedavini başlatırız."
Zorda olsa yutkundum. Bu benim yenik düşebileceğim bir savaş değildi. En azından 'bütün zor sınavlarımı küçük yaşta vereceğim ve büyüyünce mutlu bir hayat yaşayacağım' hayalini kurmaya devam etmeliydim. Bu benim tutunacak tek dalımdı. Çünkü ben daha 18 yaşındaydım.
Hayatı tecrübe edinmeli, her düşüşün aslında daha kuvvetli bir ayağa kalkış olduğunun bilincinde yaşamalıydım. Ve ben şu an düşmüştüm. Zihnimin; kolaya kaçmam için, içinde oyunlar düzenlemesine izin vermeden kalkmalı ve ayakta olmanın, yerde olmaktan daha iyi olduğunu kendime göstermeliydim.
"Anlamıyorum" dedim düşüncelerimi toparlayarak. "Sigara kullanmam ki ben."
Doktor Bey hafifçe tebessüm etti ve kafasını salladı. "Sadece sigara kullananlar da olmaz bu hastalık. Belki pasif içicisindir ya da en basitinden belki uzun bir süre bazı dumanlara maruz kalmışsındır."
Bu sözlerin ardından yaşamımı düşündüm; sigara kullanmıyordum ama kendimi bildim bileli sigara içilen ortamlarla iç içeydim. Beni evlatlık alan ailede hem annem hem de babam kullanıyordu. En basitinden şu an sürekli dip dibe olduğum Savaş bile kullanıyordu. Daha sonrasında bir zamanlar uzunca süre ekmeğini yediğim bir akü fabrikası vardı, orada hem değişik dumanlara hem de sigara dumanlarına maruz kalıyordum. Yani aslında hayatımı düşündüğüm de hiçte imkansız gelmemeye başlamıştı bu hastalığın beni bulması.
Yüzüm kıpkırmızı olurken kaskatı kesilen ağzımı yeniden açtım. "İyileşecek miyim?" Bunu söylerken ellerim öylesine titriyordu ki koltuğun kollarını sıkıca tutmak zorunda kalmıştım.
"Tedavi sürecinde doktorunun lafından çıkmazsan ve kendine olan inancını yitirmezsen iyileşme ihtimalin çok daha artar."
Kendimi uzunca bir süre sıkmakta başarılı olsam da gözümden yaşlar hızla düşmeye başlamıştı ve ben de kendimi daha fazla tutamamıştım. Hıçkırarak ağlamaya başladığım da sesim o kadar çok çıkıyordu ki dışarıdan herhangi biri kolaylıkla sesimi duyabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVGİ NOTALARI
RomanceUçurumun kenarındayken bile adım atmaktan çekinmeyen ve boğulacaklarını bildikleri halde daha derine yüzen iki kişinin hikâyesi. Kaderin türlü oyunlarıyla karşılaşmış, dört tarafı sırlarla kaplı iki insan. Onlar aynı şarkının farklı notaları ve bir...