Bugün Doğum Günüm!
Uzun zamandır nasıl olacak diye hayalini kurduğum, Savaş'la ilk defa kutlayacağım ve gerçek bir evlenme teklifi alacağım gün. Biliyorum, ömrüm boyunca bundan daha iyi bir doğum günüm olamaz. Bu imkânsız!
"Savaş hala gelmedi mi?"
Saat öğlen ikiydi ve benim hala aşağıya inmem yasaktı. Savaş'ta iki gündür ortalıkta gözükmüyordu. Ama olmadığı halde başıma yine bir nöbetçi dikmişti, Kuzey'i.
Kuzey dünkü konuşmamız yüzünden sessizdi. Ben ona bir şey söylemediğim taktir de o da bana bir şey söylemiyordu.
"Bir şeyler çeviriyor kaç zamandır." Bir an duraksayarak gözlerini üzerimde gezdirdi. "Eve seni kontrol etmekten başka geldiği yok."
Dizlerime doğru eğilerek korkuyla defalarca nefes verdim. Ciğerlerim artık neredeyse hiç çalışmıyordu ve sürekli boğulacakmışım gibi hissediyordum.
"Nefes alırken acı çekiyorum," dedim yavaşça öksürerek. Kuzey korktuğu için ayağa kalkıp yanıma geldi.
"Doktor nakile henüz ihtiyacın olmadığını söyledi. Zaten iyi olmasan evde olmazdın şu an."
Yüzümü ekşiterek ona baktım. Hastanedeyken bir şeyler duymuştum ama bunu kendime bile açıklamamıştım. Bu birkaç gündür bilmiyormuş gibi davranıyordum. Zaten videolar da bu duyduğum şeyin hemen ardından aklıma gelmişti.
"İyileştiğim için evde değilim Kuzey," dedim dudağım büzülse de ağlamayarak. "Mehmet abiyle Savaş'ı konuşurken duydum. Psikolojik olarak çöktüğüm ve uzun zamandır tedavilere yanıt vermediğim için evdeyim. Eğer eve gelirsem daha iyi hissedeceğimi, eski düzenimin bana moral vereceğini söyledi Savaş. Mehmet abi de bunu onayladı."
Kime ne anlatıyordum ki! Kuzey de biliyordu belli ki. Yüzünde tek bir mimik bile oynamadı duyduklarından sonra. Sadece benim bunu duymuş olmam onu şaşırttı.
"Planın işe yaramadığını söylemezsin. Baksana, çok iyi duruyorsun."
"Bilmiyorum, sanki artık gücüm kalmamış gibi hissediyorum." Kuzey'in eli titriyordu. Belli etmemek için avucunu dizine sürerek bana bakmaya devam etti. "Bu süreç beni çok yoruyor. Nefes almak için bile çoğu zaman şu aptal makineye ihtiyaç duyuyorum."
"Yapma Defne-"
Bir anda "Doğum Günün Kutlu Olsun Defne" bağırışları artınca Kuzey cümlesine devam edemedi. Çok geçmeden de Begüm elinde bir pastayla odaya girdi. Rengarenk şeyler dolamışlardı başlarına, ağızlarındaysa düdük vardı.
Savaş hala yoktu.
"İyi ki doğdun canım benim!"
Pastayı sadece görmek bile midemin bulanmasına yetmişti. Ama bunu onlara belli edemezdim. Gülümseyerek mumları üfledim. Ardından kesme merasimini mutfağa saklayarak hediyelerimi teker teker açtım.
Begüm ve Alperen; bana en kalitelisinden bir dans ayakkabısı almışlardı. Her ayakkabımda olduğu gibi dans ederken ayağımı vurmasın diye. Kuzey'in hediyesi ise altın bir kolyeydi. Ucunda yıldız olan bir kolye.
"Çok teşekkür ederim! Sizi çok seviyorum."
Hepsiyle tek tek ama uzun uzun sarıldım. İyi hissetmem gerekirdi ama ben kendimi çok kötü hissediyordum. Oturup saatlerce ağlamak istiyordum sadece.
"Hadi siz inin, pastaları kesip güzel bir şarkı açın," dedim derin bir nefes vererek. "Ben de en güzel kıyafetlerimi giyip geleceğim."
"Kalkabilecek misin?"
Ayaklarımı yataktan aşağı sarkıtarak oturmaya başladım.
"Kalktım bile."
Hepsi odadan çıkmadan hemen önce yüzünde bir gülümsemeyle bana baktı, tam gözlerime.
"Sizi çok seviyorum."
"Biz de seni çok seviyoruz."
Hafifçe öksürmeye başladığımda elimle aşağıya inmelerini işaret ettim. Kararsız kalmış gibilerdi ama bu güzel günü fazla endişeleri yüzünden bana ziyan ettirmek istemiyorlardı. Bu yüzden kapımı çekerek alt kata indiler.
Boğazımda hiç geçmeyen bir pıhtı varmış gibi hissediyordum. Birkaç saniye daha öksürmeye devam ettim. Ama beklemediğim bir şey oldu. Ağzımdan ve boğazıma açılan delikten kan püskürmeye başlamıştı çevreye. Kanın bir kısmı da boğazımdaydı, birikiyordu. Yutabilecek kadar gibi değildi, öksürmek zorundaydım. Bunu yaptığım için de her saniye daha da çoğalıyordu.
Bizimkilere bağırmak, seslenmek istedim. Bu haldeyken bunu da yapamıyordum. Sadece korkuyla yataktan kalktım. Bacaklarımdaki o hiç geçmeyen hissizliği unutmuştum. Yere devrildim ama aniden odaya giren Savaş'ın kucağındaydım.
Elinde bir albüm örneği vardı. Hızla o da yere düştü. Adı Defne'ydi albümün, kapağındaysa benim gülümseyerek kameraya uzandığım bir fotoğrafım vardı. Belli ki uzun zamandır uğraştığı şey buydu. Hediyem buydu, ona emanet ettiğim dileğim.
Çok fazla kan vardı; duvarda, yatağımda hatta Savaş'ın üzerinde bile. Durması için elini boğazımdaki deliğe bastırıyordu ama nafile. Kan boğazımda biriktiği için ben zaten nefes alamıyordum.
"Duyun ulan!" dedi Savaş yere sertçe vurarak. Deli gibi bağırıyor ve ağlıyordu. Ama hiçbir şey alt kattaki o yüksek müzik sesini bastıramıyordu.
"Defne lütfen!" Gözyaşları birer birer yüzüme düştü. "Lütfen!" Bense nefes alamadığım için hırıltı sesleri çıkarıyordum. "Bana bunu yaşatamazsın!"
Her zor zamanımda olduğu gibi elimin biri istemsizce bluzunun yakasındaydı.
"Defne kalk!"
Bilincim tamamen kaybolmadan hemen önce gözlerimi gözlerine çevirdim. Çıldırmış gibiydi, yüzü de elleri gibi titriyordu. Bunu kaldırabilecek miydin Savaş? Bu acıyı da diğeri gibi taşıyabilecek miydin?
"Defne!...Defneeeee!"
Kulağımda yankılanan sesi gittikçe yok olmaya başladı. İşte tam da şimdi onunla neler yaşadığımız gözümün önünden bir bir geçiyordu. İlk defa bu kadar netti geçmiş hafızamda. Beni ilk öpüşünü, sarılışını, gözyaşının bedenime düştüğünde canımın nasıl yandığını... Her şeyi görüyordum ve her şeyi her zerremde hissediyordum.
Ölüm bu muydu? Gerçekten mi?
Öyleyse ondan korkmuyorum! Hatta aksine bana onu son kez, her ayrıntısıyla gösterdiği için ona minnet duyuyorum.
"Nolur... Nolur beni biri duysun!"
Ne zormuş insanın sevdiğinde ayrılması, hele de kollarındayken.
Özür dilerim Savaş.
Özür dilerim sevgilim.
Ölürken bile senin kollarına ihtiyaç duyacak kadar zayıfım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVGİ NOTALARI
RomantikUçurumun kenarındayken bile adım atmaktan çekinmeyen ve boğulacaklarını bildikleri halde daha derine yüzen iki kişinin hikâyesi. Kaderin türlü oyunlarıyla karşılaşmış, dört tarafı sırlarla kaplı iki insan. Onlar aynı şarkının farklı notaları ve bir...