13. Bölüm "Parti"

572 218 27
                                    

Yazardan not: Yine kısa bir bölüm oldu. Ama sıkılmamanız için arada böyle bölümlerin olması da iyi olur diye düşünüyorum. Tam 5.507 kelimelik bir bölüm bırakıyorum buraya.

Bu bölümün şarkısı: Emre Aydın - Hoşçakal olsun.. (:

'Sen öyle sana benzeyen her şey gibi erirken avuçlarımda ben, unutuyorum..'

Bölüm emojisi de 🔪🔪 bu olsun (:

Herkese iyi okumalar..

********

"Birbirimizi yitirirken farkında mıydık bir daha bu hayatı yaşayamayacağımızın?" ********

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Birbirimizi yitirirken farkında mıydık bir daha bu hayatı yaşayamayacağımızın?"
********

3 hafta sonra..

Susuzluğun vermiş olduğu kuruluk hissiyle ayrılmak istemediğim uykumdan sıyrıldım. Komodinin üzerindeki sürahiden doldurduğum bardaktaki suyu içtim. Telefonumdan saatin 03:48 olduğunu gördüm. Aniden açılan uykumun etkisiyle yatağımda bir kaç tur attım.

Gözlerimin uykuyla buluşmasına ramak kala açık kalmış olan pencerem ve sabah rüzgarının estirdiği perde gözlerimi açmama sebep oldu. Gece yatarken günün fazla soğuk olmasından dolayı pencereyi kesinlikle kapattığımı hatırlıyordum. Bir saniye içerisinde ritmi bozulan kalbime ve soğuğun etkisiyle diken diken olan tüylerime aldırış etmeden üzerimdeki pikeyi attım ve pencereyi kapatıp perdeyi çektim. Kafamı toplamak için kendimi bıraktığım yatakta göz kapaklarım kapanmamak için bana direniyordu. Bilincim kapanırken penceremden süzülen rüzgar usulca saçlarımı havalandırdı.

Kapalı pencereden rüzgar gelir mi?

********

Babam ve Ateş amcanın sıkıcı muhabbetlerinin arasında kalmış bir zavallı gibi tabağımda duran köftelerle oynuyordum. Çiğdem'in yokluğunda bu şehir olduğundan daha sıkıcı bir hal almıştı. Hiç bir yere gitmek istemediğim gibi gitsem ne yapıcağımı da bilmiyordum.

Tabağımı alıp masadan kalktım ve tezgaha yaklaşıp toparlamaya başladım. Nefes olmadığı için mutfak masasında yemek yiyorduk. Yaz aylarının gelmesi sebebiyle yıllık izne ayrılan Serpil Ablanın işleri bana kalmıştı. Hoş ben de pek şikayet etmiyordum. Sonuçta zaman geçiyor ve evde köşe kapmaca oynamak yerine sabit bir şekilde işime bakıyordum.

Çiğdem şu an muhtemelen İstanbul'a varmış olmalıydı çünkü en son aradığımda yol için hazırlandıklarını söylemişti. Onu şimdiden fazlasıyla özlemiştim. Bu aralar Melisa'yla fazla yüz göz oluyordum. Bulduğu her fırsatta suratındaki o yapay gülümsemeyle yanıma yaklaşıp bana Nefes'i soruyordu. Bu durum git gide canımı sıksada ona her defasında 'Hayır.' Cevabını vermek hoşuma gidiyordu.

KORKUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin