"Yani sen hâlâ bir ilişkimiz yok diyorsun?" Sehun ellerini çenesinin altında birleştirmiş gözlerini kısarak beni sorgularken ağzım limonlu kekle dolu olduğundan onu başımla onayladım.
"Yani tamamen örnek veriyorum tabi ki, eğer Kyungsoo'nun herifin biriyle odasına girdiğini görsen bunu sorun etmez miydin?." Ağzımdaki keki unutarak cevap vermeye çalıştığımdan anlamayan bakışlar ve yüzüme bastırılan bir peçete kazanmıştım.
"Dedim ki, bu sefer bir yumrukla kurtulamazdı."
Masaya ne zaman oturduğunu bile bilmediğim Jongdae de çenesini tutarken mırıldandı. "O zaman bir şeyler değişmiş demektir bu."
"Jongdae, neden gündüz vakti pijamayla geziyorsun?" Konuyu değiştirmek işime gelse de kaşlarımı çatmış üstündeki pijamadan Hogwarts binalarının baskılarını inceliyordum.
"Minseok kedili gömleklerimi çöpe attığından beri giyecek pek bir şeyim kalmadı, tamam mı?"
Minseok, Jongdae ona henüz ikinci randevularında aşık olduğunu söylüyordu, bizim yerimize o korkunç kedili gömleklerden kurtulduğu için sesimi çıkarmamıştım.
♣
Akşam odamdan bile duyulabilen gürültüden anlaşılıyordu ki Chanyeol ve Baekhyun salonumuzu işgal etmişlerdi. İçeri girip ortaya yığılan yiyecek paketlerinden payıma düşeni almayı planlarken çalan kapıya yönelmiştim.
Kyungsoo dışarıda çiseleyen yağmurdan nasibini almış nemli saçlarıyla karşımda dikilirken hasta olmasından korkarak onu kolundan tutup içeri çektim.
Bıraktığım kolunu belime doladığında başını eğip çeneme bir öpücük bırakmıştı. Bir an için, soğumuş yanaklarına rağmen sıcak boynundan yayılan parfümünü soludum.
"Merhaba." Dudakları kulağıma yakınken söylediğinde kendi sesimi zar zor bularak bir 'merhaba' mırıldanmıştım.
Gürültünün geldiği tarafa giden bedeni izlerken kendimi hızlı kaptırışımla ilgili iç tartışmalar yaşamam gerekmişti.
Kyungsoo'nun etki alanından uzak kalmaya çalışarak kendimi Baekhyun'un dizlerine attığımda bakışları bir an için bana kaysa da kanepedeki yerini almıştı.
Yaklaşık Chanyeol ayağıyla beni dürtüp ağzıma fıstık atmaya çalışıyordu. Baekhyun kendi üzerine gelenler yüzünden Chanyeol'u tekmeleyene kadar böyle devam etti.
Jongdae'yi mutfakta kendine buzdolabından bir soda çıkardığı sırada yakalamıştım.
"Ayrıntıları bekliyorum." O, gözleri parlayarak aptal aptal sırıtırken az önce döndüğü randevusunun nasıl geçtiğini tahmin etmek zor değildi.
Jongdae ağzını açmışken Sehun içeri girmiş, bizi birkaç saniye süzdükten sonra "Bensiz randevu analizi yapmayacaktınız değil mi?" diyerek aramızdaki yerini almıştı.
"Öncelikle şunu sormama izin verin." Jongdae iki elini omzumuza koyup derin bir nefes aldı. "Sağdıcım olur musunuz?"
"Jongdae," Sehunla aynı anda eline vurmuştuk. "Kim Jonghyun!"
"Hayatımın en utanç verici anını unutmama izin verecek misiniz siz?"
Üniversitedeyken Jongdae'nin neredeyse dibinin düştüğü Jonghyun, her sabah 'günaydın' dediği için bir şekilde onun kaderi oluyordu. Bir ders çıkışında Jongdae merdivenlerde tökezlediğinde Jonghyun ona yardım etmişti. Jongdae yanıma geldiğinde Jonghyun'a açılacağından bahsediyordu. Hatta romantik bir düğünle evlenirler, dekanımızı da konuşma yapması için düğünlerine çağırırlardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
more than friends/dokai
Fanfic"Evet." dedi yüzü anlam veremediğim bir ifadeyle kasılırken. Dudaklarımızı tekrar birleştirmeden önce devam etti. "sadece arkadaşız, belki biraz fazlası."