//18

3.4K 248 132
                                    

"Bence en başından beri haklıydın," dedi Kyungsoo burnunu saçlarımın arasından çekerken. "bu benim dengesiz bir- ne demiştin sen?"

"Piç, dengesiz bir piç." Sonrasında yüzüme mahçup bir gülümseme yayılırken "Affedersin," dedim. "ama ilk kez doğru bir noktaya parmak basıyorsun."

"Eksik olma." Şu an sırtım ona dönük olsa da göz devirdiğini tahmin edebiliyordum.

Gecenin bir saatinde burada oluşumuz ikimizin de planlamadığı bir olaydı ama her şey öğleden sonra ev arkadaşım ve bizim evden çıkmayan arkadaşımın aptalca şakalarına maruz kaldığımda başlamıştı.

"Kyungsoo, Jongin çok kötü. Aradığımdan haberi yok ama ağlıyor şu anda." Sehun'un kulağındaki telefona atlarken Jongdae ile tutamadıkları kahkahalarını serbest bırakmışlardı.

"Aman ya," telefonun en başından beri kapalı olduğunu görünce homurdanmıştım. "üst düzey bir mizah anlayışınız var sizin de."

"Bu senaryoyu yüzlerce kez izlemedik mi? Koşa koşa gittiğinde bir şekilde kendinizi yatakta bulacaksınız ve ertesi hafta Kyungsoo Kyungsoo'luğunu yaptığında odan çöplüğe dönecek." Bir süre anlatılanları tartıp haklı olduğunu fark ettiğimde yüzümü buruşturdum. Sehun'un geleceği bu denli net görmesi canımı sıkmıştı.

"Bir kere olsun ciddi ol." Bunu söyleyenin Jongdae olması biraz komikti çünkü geçen hafta onu kafasını fotokopi makinasına sokmaya çalışırken yakalamıştım. Espri anlayışı sağ profilinin yüz küsür çıktısını alıp tüm şirkete dağıtmaktan ibaret olan birinden bahsediyorduk.

"Sen dinlemek için yanıp tutuşuyorsun tamam da," Sehun aramızdaki Jongdae engelini aşıp yüzüme bakmıştı. "neden hâlâ gitmedin o zaman?"

Sahiden, neyi bekliyordum ki ben?

Aslında bakarsanız oldukça mantıklı bahanelerim vardı. İlk gün Sehun'a nasıl benden habersiz iş yapabildiğinin hesabını sormakla geçmişti.

Sonraki gün Joonmyeon'un 'kovarım seni' tehditleriyle fazladan mesai yapmak zorunda kalmıştım. Hoş, yapmasam bile kovacağı yoktu.

Bir sonraki gün ise Tao ile konuşmuştuk. Bana kırgın olmadığını, aksine herkes için doğru kararı vermiş olduğumu söylemişti. Buna pek anlam verememiştim çünkü söz konusu benim radikal kararlarımken bırakın on adım ötesini görmeyi kendi ayağına takılıp düşen biriydim.

Sonradan fark etmiştim ki Chanyeol'un evine gittiğimiz akşam 4 yıldır bizimkilerin masraftan kısmak adına Kyungsoo'nun doğum günüyle benimkini ortak kutladıkları akşamdı.

Son zamanlarda çevremdeki olaylara karşı duyarsız olabiliyordum, Sehun sürükleyerek beni dışarı çıkarana kadar tüm noeli bayat patates cipsleri yiyerek geçirmiştim. Bu günü de terasta Kyungsoo'yu gördüğümde anlamış olmam da tamamen bu sebeptendi.

Manzara oldukça tanıdıktı. Kyungsoo korkuluklara yaslanmış, bitmek üzere olan sigarasını dudaklarına götürüyordu. Baekhyun'un saksıdaki begonyaları yerli yerindeydi. Sadece hava daha soğuktu ve Kyungsoo'nun omuzlarında Baekhyun'un olduğunu tahmin ettiğim polar bir ceket vardı. İçeriden Jongdae'nin kahkahası buraya kadar ulaştı ama sonra gergin sessizliğimize geri döndük.

Kyungsoo farkıma varana kadar aklımdan geri dönmek geçiyordu. Hatta elindeki izmariti masada duran yarısı dolu küllüğe bırakıp yanıma gelene kadar bile geçmeye devam etmişti.

"Jongin.." sanki patlamak için ismimi ağzından duymayı bekliyormuşum gibi sözünü kesip "Hayır," demiştim. "sen dinle." Kaşlarını kaldırarak söylemek üzere olduğu şeyden vazgeçti.

more than friends/dokaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin