//16

3K 255 95
                                        

Geçen hafta oyun konsolumuz kırıldığından ve Sehun onu sakızla yapıştırmaya çalıştığı için tamamen hurdaya dönüştürdüğünden Chanyeol'un bir maaşını yatırdığı konsolunu ödünç almıştık. Açıkçası o konsol tüm hayatıydı ve neden bize güvendiği hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

Gerzek Sehun taş kağıt makasta inanılmaz bir şansa sahip olduğundan emaneti iade etme işi bana kalmıştı ama en azından Tao'nun beni götüreceği şu 'sürpriz' için çantamı hazırlama işini üstlenmişti.

''Geçen sene aldığın ikinci el Hawaii gömleğini koyarsan Chanyeol'e yatağına kusanın sen olduğunu söylerim.'' Önündeki gömlekten birkaç adım uzaklaşırken son anda arabanın anahtarlarını almaktan vazgeçmiş yarım saatlik yolu yürümeye karar vermiştim.

Tao ile gidersem şu an isteyeceğim son şey olan bir dolu sorumluluk yüklenecekmişim gibi hissediyordum. Hasta olduğumu bahane edip gitmesem büyük ihtimalle Jongdae beni döverek o arabaya bindirirdi. Artık önüme bakmam için sol kolunu vereceğine inanıyordum. Sehun ise beni evden gönderip Luhan'la güzel bir hafta sonu geçirme planlarına başlamıştı bile. Tanrım, ya herkes beni uçurumdan atmaya meraklıydı ya da ben bile kendimi onlar kadar düşünmüyordum.

Ahşap kapının önüne geldiğimde sinirle saçlarımı karıştırdım. Kyungsoo'nun canı cehennemeydi, şu saatten sonra aklıma bile getirmeyecek ve harika bir hafta sonu geçirecektim.

Sonra beni görünce yüzü aydınlanan Baekhyun ile içeri girer girmez duyduğum ses neredeyse kendi tükürüğümle boğulmama neden olacaktı. Gerçekten lanetliydim.

Üçlü kanepede oturmuştu ve kolunu Chanyeol'un kıpkırmızı olmuş suratına rağmen boynuna dolamıştı. Büyük ihtimalle Chanyeol her zamanki gibi el şakalarıyla onu çileden çıkarmıştı ve şimdi bilincini kaybedene kadar dayak yiyeceğinin farkındaydı.

İçeri girince bana yönelen dikkatinden yararlanıp ayağa kalkarak derin soluklar aldı zavallı Chanyeol. ''Bebeğim.'' Kollarını iki yana açmış bedenden sıkı bir sarılma beklerken elimdeki konsolu alıp göğsüne bastırdı.

İzlendiğimin bilincinde olarak suratımda kasıntı bir gülümsemeyle dikilirken kahve teklif eden Baekhyun'u geri çevirmiştim.

''Anlıyorum..'' dedi çenesinin altında birleştirdiği elleriyle hülyalı bakışlar atarken. ''Romantik tatil için hazırlanman lazım.''

Kucağında sevdiği konsolu kanepeye bırakan Chanyeol de kolunu omzuma sararken tüm dişlerini göstererek sırıttı. ''Eğer o serseri prensesime kötü davranırsa beni ara.''

Eline vurup tutuşundan kurtulurken ikisine birkaç küfür savurdum ve dış kapıdan çıkmak üzereyken beklememi söyleyen ses gün içinde ikinci kez lanet okumama neden olmuştu. Neden sadece gitmemi bekleyip Chanyeol'u dövmeye devam etmemişti ki?

Yanıma ulaşır ulaşmaz yürümeye başladığımdan bu yana dakikalar geçmişti ama tek bir kelime dahi etmemiştik. İşime de gelirdi açıkçası. Kapısına kadar gelip tüm acizliğimi göstermenin utancını yaşamaya katlanamıyordum.

''Şu anlaşma meselesinde hâlâ kendini mi suçluyorsun?'' Kyungsoo'nun lafı dolandırmaktan nefret ettiğini zaten biliyordum ama aniden gelen soru birkaç saniye için susmama neden oldu. ''Aptal bir öpücüğün o kadar da önemli olmadığının farkındasın değil mi?''

Yolu kısaltmak için girdiğimiz ara sokakta aniden durunca geri birkaç adım atıp yanıma gelmişti. ''Önemli değil miydi?'' Yüzünde büyüyen gülümseme sinirlerimi bozuyordu ve sesim titremişti. Sesim neden titremişti ki?

''Değildi ama zaten gidiyorsun.'' Onayladıktan sonra delirmeme neden olacak o cümleyi söyledi. ''Umarım mutlu olursun, çünkü oldukça yakışıyorsunuz.''

Bakın, şiddet yanlısı biri insan değildim. En son birine ciddi anlamda vurduğumda lisedeydim ve kavgaya girme nedenim de Sehun aptalını korumaktı. Üstelik ancak bu kadar yanlış bir açıyla yumruk atılabilirdi ki elimin Kyungsoo'nun çenesinden daha çok acıdığına kalıbımı basardım. Ciddi bakışlarımı koruyup acıdan yüzümü buruşturmamak için mücadele veriyordum.

Dudağında toplanan kanı gördüğümde ilk pişmanlık belirtilerimi gösterip ona doğru bir adım atmıştım o kadar öfkeliydim ki aynı şekilde birkaç yumruk daha atmak istiyordum.

''Sence de daha fazlasını hak etmiyor muyum?'' Tüm konuşma boyunca söylediği en mantıklı cümlelerdi ve hak vermiştim.

''Hak ediyorsun..'' dedim sızlayan elimi kabanımın cebine sokarken. ''bu yüzden cehenneme kadar yolun var.''

"Tamam." Elindeki bardağı tezgaha bırakıp ellerini kaldıran Sehun'dan gelecek tepkiyi bekliyordum. "Yaptığın en akıllıca hareketin o bardan Tao ile çıkmak olduğunu düşünüyordum ama bu hepsini solladı."

"Hafta sonu boyunca ölü taklidi yapacağım." Masadaki ceketimi alıp odama yönelirken arkamı dönüp konuşmasına fırsat vermeden devam ettim. "Sen de inanmış gibi yap."

"Bekle, gitmeyecek misin?" İç çekip sabah tüm koridora dağıttığım pijamalarımı toplarken cevabını almış olmalı ki başka bir şey söylememişti. Bir an olsun gideceğimi düşünmüş müydü gerçekten?

En azından bir gün için rahat bırakılmayı düşlemiştim ama yatağa girer girmez Sehun ses çıkarmadığını sanarak Jongdae'yi aramış ve hararetli bir konuşmaya girmişti. Yemin ederim iki dakika bile geçmeden kapı art arda çaldı ve Jongdae içeri resmen tepinerek girdi. Zaten oturduğumuz bina yeni sayılmazdı ve muhtemelen ilk fırsatta bu sesleri yanlış anlayacak olan alt komşumuzun yargılayıcı bakışlarına maruz kalacaktık.

İki yetişkin gibi davranıp en azından bana biraz alan bırakmalarını beklemiştim. Jongdae ise bunun mümkün olmayacağını belirtircesine üstüme atlamış ve kolumu ısırmıştı.

"Kyungsoo'yu dövmüşsün." Herkesin bu kadar keyif alacağını bilseydim daha önceden yapardım, demek isterdim ama hayır. Pişman olmaya başlamıştım bile.

"Sehun yoğun bakımda olduğunu da anlatmadı mı?" Bakışlarımla kapıma yaslanmış bedenin kafasını uçurmaya çalışırken ellerini iki yana kaldırıp omuz silkmişti.

"Ateşli herifin tekiyle gitme şansın varken böyle yapman beni üzüyor bebeğim." Yatağıma daha da yerleşip Sehun için yer açan Jongdae bana sırıtarak bakıyordu.

''Üstelik Kyungsoo'yu deli etme şansın.''

''Herifin umurunda olmayacağını hepimiz biliyoruz.'' Aynı anda iç çekip onayladıklarında göz devirmiştim.

İptal etmem gereken bir plan, konuşmam gereken bir Tao vardı.

Sehun ve Jongdae'nin işe yaradıkları sayılı anlardan biri olmalı ki telefonuma el koyup Tao'ya mesaj atmışlardı. Açıkçası kendimi yüz yüze ayrılmayı beceremeyip bunu mesajla halleden liseli veletler gibi hissediyordum.

Keşke konsolu Chanyeol'e iade etmeseydim diyordum, tüm gece boyunca tepemde Kyungsoo'yu kesip durmuşlardı. Ona benim olduğumdan daha çok kızgınlardı. Baekhyun bile şansım varken birkaç yumruk daha atmamın daha iyi olacağını söylemişti ki bence Kyungsoo arkadaşlarını tanısa iyi ederdi.

Hava aydınlanmaya başladığında kanepede uyuyakalmış Jongdae'den yararlanarak kendimi yatağa atmıştım.

Mükemmel bir hafta sonu geçirecektim ve içinde Kyungsoo olmasa da olurdu.

more than friends/dokaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin