Olanları anlattığımda ciddiye bile alınmayacağımı biliyordum nitekim Sehun'un suratıma patlayan kahkahasıyla öyle de oldu.Duyduğu en iyi hikaye olduğunu söyleyip sağ yanağına düşen göz yaşını silerken bakışlarımı yeni fark etmiş olmalı ki oturuşunu dikleştirip "Sen ciddisin." dedi. Sonrasında ise verdiği tek tepki sesli bir "Siktir." olmuştu.
Gerçekten 'siktir'di, son birkaç günüme dışarıdan bakıldığında söylenebilecek tek şey buydu. Kontrol bir süredir bende bile değilmiş gibiydi ve bu bir 'siktir'di. Kyungsoo'ya ne söyleyeceğimi hatta nasıl davranacağımı da bilmiyordum ve bu başka bir 'siktir'di.
Tüm bunlar yetmiyormuş gibi Baekhyun tarafından sorguya çekilmiştim ve aldığım tonlarca tehdit üzerine Tao'yla gideceğim bir buluşma vardı. Ev sahibinin Kris olduğunu varsayarsak Kyungsoo orada olacaktı ve niyetinin ne olduğunu anlatmama bile gerek yoktu.
Alnımı yasladığım mutfak masasında daha ne kadar boka batabilirim diye düşündüğüm dakikalarda kedi bile halimden anlıyormuş gibi kolumun üzerinde uyuklarken aptal Sehun karşımda benim payıma düşen ballı çörekleri de yemekle meşguldü. Güzel çöreklerimi de kaybetmenin acısı henüz tazeyken çalan kapı ve yüzündeki parlak gülümsemeyle Tao içeri girdi. Etrafımdaki herkes bu kadar tasasızken, hatta Sehun'un tek derdi yanağına bulaşmış sosu diliyle almaya çalışmasıyken benim suçluluk duygusuyla kıvranmam adil değildi. Oysa uyumayı bıraktığım şu bir haftada düşünecek bolca vaktim olmuş ve kendimi haklı çıkaracak onlarca sebep sıralamıştım.
İlk günler inkar aşamasıydı. O kadar çok inkar etmiştim ki bir an için ben bile Kyungsoo'yu umursamadığıma inanmıştım. Jongdae ve Sehun'un yanındaki sakin tavrım onları bile endişelendirmişti ama neyse ki bu dönem buraya her gelişinde kullandığı kahve bardağını kırmamla son buldu.
Sehun yüzündeki dehşet dolu ifadeyle mutfağa girdiğinde ise gülümsemiş ve elimden kayıp düşüverdiğini söylemiştim.
İkinci dönem belki de en çok işime gelen kısımdı. Yemek, insanlarla iletişim kurmayı reddetmek ve yemek kısır döngüsü içindeydim. Yanılmıyorsam dokuz saat ara vermeden Warcraft oynamıştım ve eğer Baekhyun'un beni kendime getiren araması olmasaydı bir o kadar daha oturmayı düşünüyordum.
Can sıkıcı araba yolculuğundan sonra Kris'in yanına ilerlerken belime sarılan kol bir an için duraksamama neden oldu. Etrafa göz gezdirirken bozmadığı gülümsemesiyle Tao bana yaklaşıp mırıldandı. "Zaten herkes bizi sevgili sanıyor."
Bakışlar üzerimizde toplandığında devam etmişti. "Ben de bunun tadını çıkarabilirim sanırım."
Cevap veremeden üzerimize doğru son hız gelen Chanyeol'u fark etmem iyi olmuştu. Omzuma sallanan rastgele yumruklardan kaçınırken vefasızlığımdan yakınıp duruyordu. Hırsını çıkardıktan sonra gözleriyle Tao'yu süzüp iki baş parmağını da yukarı doğru kaldırdı.
"Bence de bu bacaklar için değermiş." Eline vurarak yüzümden çekerken değindiği konuya göz devirdim. Tüm duyularım açık bir şekilde etrafı incelerken tek amacım yanımdan kaybolan Sehun'u aramaktı.
"Hadi sor."
"Kes şunu." Chanyeol'un imali bakışlarıyla beni süzmesi umurumda değildi, ben Sehun'u arıyordum.
"Öyleyse içeride olduğuyla da ilgilenmiyorsundur sen." Büyük sırıtışı bir an olsun sönmeden Baekhyun'un yanına koştururken arkasından yine bir küfür savurdum. İçeri girecektim ama sadece Sehun'un orada olma ihtimali olduğundan.
Boş odalardan birine girdiğimde Chanyeol'un benimle dalga geçtiğini düşünmüştüm ki kıkırdayarak içeri giren bir yabancı ve Kyungsoo elimi ayağıma dolamış, omzumu dolap kapağına çarpmama neden olmuştu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
more than friends/dokai
Fanfiction"Evet." dedi yüzü anlam veremediğim bir ifadeyle kasılırken. Dudaklarımızı tekrar birleştirmeden önce devam etti. "sadece arkadaşız, belki biraz fazlası."