//20

2.4K 206 39
                                        

"Sehun, Luhan'ın ailesiyle tanışmaya gitti. Dünden beri kafayı yemek üzereydi ki bu biraz ürkütücü." Elindeki yeşil kupaya kahve dolduran beden beni dinlediğini belli edercesine hımlarken devam etmiştim. "Jongdae ise terfi almak için izinlerini kullanmıyor."

Mutfak tezgahına oturmuş Kyungsoo'ya son haberleri verirken kupalardan birini bana uzatmıştı. Bir teşekkür mırıldanarak kabul ettim.

"Jongdae bu evde yaşamıyor sanıyordum."

"Biz de öyle sanıyorduk ama kendisi kira kontratında adının yazdığına yemin ediyor." Ben omuz silkerken Kyungsoo tezgahtan sarkan bacaklarımın arasında kendine yer edinmişti. Dökülmesi muhtemel kahveyi benden uzaklaştırırken sağ eli belimde duruyordu. "Ve sen de fırsatı değerlendirip beni yatağa atmaya çalışıyorsun?"

Kollarımı omzuna dolarken haince gülümsedim. "Orada dur bakalım Do Kyungsoo. Seni çağırdım çünkü," belimdeki tutuşunu sıkılaştırıp beklentiyle yüzüme bakarken sırıtmam genişledi. "IKEA'dan sipariş ettiğim dolap geldi ve onu kurmama yardım edeceksin."

Kaşları kalkarken muhtemelen şaka yaptığımı söylememi bekliyordu. Salondaki yarı açık koliyi gösterdiğimde iç geçirdi. "Kullanılıyor gibi hissediyorum."

"Çünkü seni kullanıyorum." Bacaklarımı onunkilere doladığımda aramızdaki boşluğu kapatmıştı. Dişlerini kulağımda hissettiğimde kısık bir çığlık attım.

"Pekala Kim Jongin," dedi geri çekilip dudaklarını ıslatırken. "senin kurallarına göre oynarız."

Açık koliye ulaşıp kılavuzu eline alırken gülüşümü bastırmaya çalışarak onu izlemiştim.

"Bu vidanın orası için olmadığına eminim." Önündeki ahşap parçalara odaklanmış Kyungsoo'yu izlerken söylediğimde elindekileri bırakıp oturduğu parkede kayarak koltuğa yaslanmıştı.

"Bu dolaplar hazır şekilde de satılıyor, biliyorsun."

"Benimle kaliteli zaman geçirmekten şikayetçi misin?" Başımı omzuma yatırırken sorduğumda yüzüne çapkın bir gülümseme yayıldı.

"Sanırım kaliteli zaman anlayışımız farklı." Dizine bir yumruk geçirdim.

İki saati aşkın bir süredir saçma bir dolap için uğraşıyorduk ama pek bir yol alabildiğimiz söylenemezdi. Üstelik dolaba ihtiyacım da yoktu, tek istediğim Kyungsoo'yu biraz uğraştırmaktı ki bu beni eğlendirmeye yetiyordu.

Teneke kutudaki birasından büyük bir yudum alışını izledim. "Tao ve Kris'in takılmaya başladığını biliyor muydun?" Sorduğunda tepkimi ölçer gibi yüzüme bakmıştı. Tao'ya karşı bir şeyler hissettiğimi düşünüp düşünmediğini merak ettim. Bu kadar temkinli oluşu gülmeme neden olurken yanıtladım.

"Beni sağdıçları yapsalar iyi olur öyleyse." O oturuşunu dikleştirirken kendi biramdan bir yudum almıştım.

"Tao ile bir kavga içine girmeme gerek kalmadı en azından." Kaşlarımı kaldırırken ifadesiz suratını süzdüm.

"Kendine güvenini kırmak istemem ama Tao'nun 8 yaşından beri dövüş sanatlarıyla uğraştığını bilmen gerekiyor. Şu an muhtemelen hastahane masraflarını karşılayamadığım için kredi çekiyor olurdum."

"Almayayım," elini kalçama yerleştirirken aramızda henüz monte edilmemiş raflardan biri olmasa Kyungsoo'nun anlayışına göre kaliteli zaman geçirmeye başlıyor olabilirdik. "Senin yumruk atmanı tercih ederim." Genişçe gülümserken ona yumruk attığımda olan ama çoktan kaybolmuş yarasına dudaklarımı bastırdığımda parmakları kazağımın içinde geziniyordu.

more than friends/dokaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin