1.BÖLÜM Başlangıç

5.2K 373 54
                                    




"Maya! Bu kırılan kaçıncı bardak?!"

"Özür dilerim Bay Martin. Bir daha olmayacak."

"Kaçıncı defa bunu söylüyorsun? Ben 100'den sonra saymayı bıraktım artık. Bırak o kırıkları git üzerini değiştir ve defol git hemen dükkanımdan. Haftalığını da o kırdığın bardaklara say Maya!"

"Ama Bay Ma-"

"Kovuldun Maya!"

Evet. Yine ve yeniden bir işten daha atılmıştım. Ben Maya Silvers. 23 yaşındayım. Geçmişimi hatırlamıyorum. Bildiğim tek şey adım. 18 yaşında iken bir kaza geçirmişim. Hiçbir şey hatırlamıyorum. Gözlerimi hastanede açtığımda bildiğim tek şey ismimdi. Üzerimde kimlik yokmuş. Sadece üzerimde gümüş renkte bir balo kıyafeti ve parmağımda saf gümüşten bir yüzük. Başka hiçbir şey yok. Soyadımı da doktorlar koymuş zaten üzerimdeki kıyafetten dolayı. Nereden geliyorum nereye gidiyorum hiç birini bilmiyorum. Hastanedeki tedavim bittikten sonra ne yapacağımı bilemez bir halde aylarca sokakta gezinmiştim. Parklarda uyumuş bana acıyanların verdiği yemekle beslenmiştim. Daha sonra bir kadın bana acıyıp evine almış ve hizmetçisi yapmıştı. 1 yılımı orada o evde geçirdikten sonra kadının ani bir kalp krizi ile ölmesinin ardından kocasının metresi eve gelip evi baştan aşağı değiştirmiş ve beni güzel olduğum bahanesi ile evden atmıştı. Ölen kadının bana verdiği maaşı hiç harcamadığım için gidip kendime küçük de olsa bir ev tutmuş tekrar iş bulana kadar kendimi idare etmiştim. Hafızamı kaybedeli bugün tam 5 yıl olmuştu. 5 yıl boyunca kimse beni arayıp sormamıştı.

Şimdi atıldığım işten sonra ne yapacağım diye sormuyorum. Çünkü buradan arta kalan zamanlarda gittiğim ve eğitmenlik yaptığım spor kulübüne gidecektim. Nereden geldiğini bilmediğim bir dövüş yeteneği vardı bende. Spor kulübünün sahibi Mark kız değil de erkek olsaymışım bana Ares'in dünyadaki yansıması olduğumu iddia edeceğini söyledi. Gerçi şimdi de dişi Ares diyordu. Dövüşürken kendimi kaybediyordum. Hırsıma yenik düşüp tam kaybedeceğim sırada mantığım ağır basıyor ve hırsımı, öfkemi azaltıp kaybetmek üzere olduğum dövüşü kazanıyordum. Karşıma çıkan rakiplerimin çoğu ne olduğunu bile anlamadan tek yumruğum da bayılıp, benim gibi zayıf bir kızdan nasıl bu kadar güçlü bir yumruk çıktığını soruyorlardı. Ben bile bilmiyordum. Ne olduğumu, neden bu kadar yetenekli olduğumu ben bile bilmiyordum. Bazen sabah koşularına çıktığımda duygu değişimime göre ya yağmur yağardı, yada güneş açardı mevsim fark etmeksizin. Hatta birkaç defa üzerime yıldırım bile düşmüştü ve bana hiçbir şey olmamıştı. Yine birkaç defa sahilde koşarken denize düşmüştüm. Sanki suyun içinde nefes alıyor gibi hissetmiştim kendimi. Derinlere batarken bile nefessiz kalmamış, kendime geldikten sonra ki birkaç dakika içinde yüzeyde buluvermiştim kendimi. Sokakta kaldığım dönemde kolaylıkla ateş yakabiliyordum. Sadece elimde yanabilecek bir maddenin bulunması ve istemem yeterliydi. Birde reflekslerim. Onlar çok kuvvetliydi. Bana doğru gelen yada gelebilecek tüm tehlikeleri önceden sezebiliyordum.

Düşüne düşüne spor kulübüne gelmiştim. Son 1 haftadır uğramıyordum. Çünkü Mark maddi sıkıntılar yaşadığını ve zengin bir ortak bulduğunu ortağının birkaç değişiklik yapacağını bu değişiklik sırasında bulunmamam gerektiğini söylemişti. Ama bugün bitmiş olmalıydı ki beni arayıp gelebileceğimi söylemişti.

Ağır adımlarla soyunma odasına doğru ilerleyip bana ait olan dolabı açtım. Alüminyum olan küçük dolaba çantamı sıkıştırıp, dolapta hali hazırda beklettiğim siyah spor kıyafetlerimi aldım. Hızlıca üzerimi değiştirdikten sonra etrafı inceleye inceleye ringe doğru gittim. Evet bir ring vardı. Hem de kocaman. Önceki ringten çok daha büyük bir ring. Yeni spor aletlerine bakarken ağzımın açık kaldığını Mark'ın gelip çeneme vurmasıyla anladım.

Gümüş Kraliçe (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin