17. Bölüm Gümüş Savaşçı

2.7K 251 45
                                    

"Peki bende Adam ile aynı mıyım?" dedim karşımda oturan Lanetli'ye. Konseyin üzerinden üç gün geçmişti. Güvenlik artırma kararı alıp bitirmişlerdi. Sanki başka bir şey yapabileceklerdi. Böyle bir imkanları varmış gibi toplanmışlardı. Üstelik bir daha ki toplantıya ne ben, ne Adam ne de Mia bir daha asla katılmayacaktık. Güvenlik ve savaş stratejisi dışında konsey üyeleri bizimle irtibat kurmayacakmış. O yaşlı adamın söyleyip zorla kabul ettirdikleri bunlardı.

Bende şimdi dünya üzerindeki her şeyi bilmekle lanetlenmiş bu adamı, Lanetli'yi sorguluyordum. Lanetli kalan ejderha yumurtalarını alıp Safir ve Deci'nin yuvası olan oldukça geniş çatıya çıkmıştı. Tabi bende öğrenme merakım yüzünden üç gündür peşinden ayrılmıyordum. Hatta bu sebepten Adam kıskançlık krizine bile girmişti. Şu anda benimle konuşmuyordu. Ne zaman Lanetli'nin peşinden koşmayı bırakırsam benimle konuşacağına dair izlenim vermişti.

"Bunu sen kraliçe olmadan söyleyemem Maya." dedi çaresizce. Sesindeki o tını tarif edilemezdi. Sanki gerçekten bunu söylemek için can atıyordu.

"Benim öz babam kim ki veliahtlığımı tehlikeye sokacak." dedim bende.

"Sana bunu anlatmayı her şeyden çok istiyorum. Ama yapamam işte. Anla beni. Gaia cezalandıracak. Sen bu savaşı kazanmadan sana ve bana hatta annene bile ceza verecek." dedi. Sesindeki endişeyi saklayamıyordu. Annem ve ben önemliydik bunun farkındayım ama... Sesindeki endişe bambaşkaydı.

"Bak sen böyle konuştukça aklımda türlü türlü hikayeler geçiyor." dedim tehditkar bir havayla. Halktan biri babam olabilir miydi? Yada bir büyücü?

"Ejderha kralın kitabını okudun mu?" dedi konuyla alakasız olarak. Tehdidim işe yaramamış olmalıydı.

"Evet. Dün gece bitirdim. Safir onun son çocuğu ve veliahtı. Tabi eğer gerçekse." dedim konuyu değiştirdiğinin huysuzluğu ile.

"Gerçek. O kitap da okuduğun her şey gerçek. Tıpkı Gümüş Savaşçı hakkında anlattıklarım gibi." dedi tüm samimiyetiyle. Bana daha dün sabah anlatmıştı Gümüş Savaşçı'yı. Daha doğrusu ilk Gümüş Savaşçı'yı. Tanrıların değil, doğanın ve kadim varlıkların kutsanmasıyla, seçmesiyle bu kadar güçlü olabiliyormuş Gümüş Savaşçı. Bir de... Eğer kabul edersen özel bir yetenek bahşediliyormuş ve bu bahşedilen yetenek her savaşçıda değişiyormuş. Bu ucsuz düşüncelerim arasında Lanetli'den çektiğim gözlerimi tekrar ona diktim. Ardından esen rüzgar büyük kukuletasının havalanmasına ve yüzünün belli bir kısmının görünmesine sebep olmuştu. Yüzünden yara olduğunu söylemişti ama herhangi bir yara görünmüyordu. Üstelik ben uyurken onunla bağlantı kurduğum sırada yüzünü görmüştüm. Neden şimdi buğuluydu yüzü hafızamda?

"Gözlerinin benim gözlerim gibi açık mavi olduğunu bilmiyordum." dedim sakince. Yüzümde çarpık bir gülüş vardı. Hem onun gözlerini hemde kitabın gerçekliğini düşünüyordum. Safir'in kardeşini...

"Safir'in bir insan melezi kardeşi var yani." dedim sessizce bu sefer. Lanetli'nin konuşmaya niyeti yoktu. Bende konuşmazsam neden bu kadar yetenekli ve güçlü olduğumu kendime açıklayamayacak ve kafayı sıyıracaktım. Bu gizemi çözmeliydim. Bu savaş için bu gizemi çözmeliydim.

"Onu arayıp bulmamız gerekmez mi? Ayrıca Adam'a gerçekleri anlatmamız gerekiyor." dedim. Lanetli sessizce bağdaş kurmuş oturuyor ve beni dinliyordu. Büyük kukuletası yüzünün çoğunluğunu kapattığı için mimiklerini algılayamıyordum.

"Lanetli. Neden cevap vermiyorsun? Şurada bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum." dedim. Lanetli bir şey söylemeden sert bir rüzgar esti.

"Lanetli? Neler oluyor?" dedim. Rüzgar hızlandıkça büyü hissetmeye başladım.

Gümüş Kraliçe (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin