Tertia'nın gelmesi ile şaşkınlığım biraz sevince dönüşmüştü. Karşımda adının Mia olduğunu öğrendiğim kız ise bana şaşkınlık ile bakmaya devam ediyordu.
"General Mia demek Diana ile tanıştınız." dedi Tertia.
"Bu kız ne böyle. Bir büyücü mü?" dedi sinir ile Mia.
"Hayır. O Zeus'un kılıcı. Tanrılar ona büyü yapabilme yeteneği bahşetti." dedi Tertia.
"O zaman o bahşedilen yeteneğini savaşlarda kullan. Benim gibi güçlü bir büyücünün beynine girerek değil!" diye bana çıkıştı Mia.
"Ben... özür dilerim. Bilerek ve isteyerek yaptığım bir şey değildi." dedim.
"Her neyse. Bunu daha sonra özel olarak konuşacağız 'Zeus'un kılıcı'. General Tertia. Moristlerin devamı gelmeden yeni gelen askerleri toplayın. Gidiyoruz." dedi Mia. Cevap vermeme müsaade bile etmeden.
"Kampa mı gidiyoruz Generalim?" dedi Tertia.
"Evet kampa. Eğer yeni gelen askerler ve Zeus'un kılıcı Prensimize gönderdiğin mektuptaki gibi yetenekli ise eski Gümüş Kaleyi geri alabilir ve oraya yerleşebiliriz. Hem bu sayede Kraliçeye daha yakın oluruz." dedi Mia yürümeye başlarken.
"Kraliçe nerede tutuluyor?" dedim bende arkasından ona yetişerek. Tertia ise ona verilen emri yerine getirmek için askerlerin başına geçmişti.
"Eski Gümüş sarayda. Hainlerin başı Kara Kral'ın yanında." dedi aksi bir ses ile.
"Komutan Diana." diye seslenen Ardelis ile Mia'ya cevap vermeden arkamı döndüm. Gümüş diyara yeni adım atmış askerler çevrelerine merakla bakınıyorlardı. Sanki az önce onlarca adamı onlar öldürmemişti. Sanki onlar asker değil de meraklı turist gibiydiler. Tertia'nın ve diğer komutanların baş edemedikleri de gayet açıktı.
"Gümüş askerler!" diye otoriter bir sesle bağırdım onlara. Yaklaşık iki yüz asker sesimi duyunca bana döndü.
"Herkes bağlı bulunduğu komutanın emirlerini yerine getirsin. Tehlike hala geçmedi. Hemen limanı boşaltıyoruz. Düzenli bir şekilde toparlanın. Gemiyi boşaltın." diyerek devam ettim. Ardelis, Zoya ve Than benim söylediklerim karşısında düzene girmeye çalışan askerlerine emirler yağdırarak gemiyi boşaltmaya başladılar. Tertia, Mia ile birlikte yanıma gelmişlerdi. Zeus'un kılıcı olduğum için Tertia her konu da konuşma hakkı veriyordu bana. Diğer üç komutandan daha üstün görülüyordum.
"Birliğimiz hazır Komutan Diana" dedi Alicia. Elinde benim küçük sırt çantam vardı. Sırtım da kimsenin görmediği oklarım ve yayım asılı olduğu için elime aldım.
"Güvenli sıra biçimini alsınlar. Diğer birlikler gelince yola koyuluruz." dedim. Ardından Tertia askerlere seslenerek hızlı olmalarını sağladı. Yaklaşık on dakika sonra ise yola çıkmaya hazırdık.
"Alicia. Sen birliğin başına geç. Herhangi bir olay istemiyorum. Sağı solu inceleyeceğiz diye kimse arkada kalmasın." dedim yanımdan ayrılmayan yardımcıma.
"Endişe etme. Sen çok sıkı disipline soktun onları. Dağılmazlar ve herhangi bir şey olmaz." dedi Tertia gülerek. Alicia ise emrimi çoktan yerine getirmişti. Önde bir gurup asker ki bunlar General Mia ile birlikte gelen askerlerin bir kısmı, hemen arkalarında Mia, Tertia, ben, Ardelis, Zoya ve Than, bizim arkamızda dünyadan bizimle gelen iki yüz asker, en arkada ise Mia ile gelen askerlerin geri kalanı ilerliyorduk.
Yaklaşık bir saattir yürüyorduk ve yürümeye devam ederken arada etrafı inceliyordum. Oldukça güzel bitkiler vardı.
"Eskiden çok daha güzellerdi. Doğa ana Gaia bize küstü. Eskiden yani çocukluğumda topraklarımızda yılda üç dört kere hasat alırdık. Şimdi bir hasadı zor alıyoruz. Halkın karnını doyurmakta zorluk çekiyoruz. " dedi Mia üzüntü ile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüş Kraliçe (ASKIDA)
Fantasy"Tanrılar hükmü verecek ve hakkı olan, seçilmiş olan kraliçeliğe gelecek. O zaman Gümüş diyara, karanlığa batmış olan bu diyara aydınlık gelecek. Gümüş İmparatorluğunu yıkan hükümdarlar cezalandırılacak, imparatorluk yeniden bir araya gelecek ve 12...