10. Bölüm Şimşek

4.5K 278 77
                                    




"Bunlar efsanedeki on iki ejderha yumurtası!!!" dedi aynı anda Chris ve Adam. Mia onlara cevap verip kısa özetle her şeyi anlatırken ben yumurtalara bakıyordum. Savaşta yanımda olacaklardı ama on ikisini birden idare etmem ve eğitmem oldukça zor olabilirdi.

"Önce içinden seçtiğin iki tanesinin yumurtadan çıkmasını sağla. Onlar tek başlarına beslenmeye başlayana kadar diğerleri yumurta da kalsın. Ama onlar içinde koruma büyüsü yapmayı unutma. Ve hep tetikte ol. Olimpos işkilleniyor." Dedi Gaia. Adam ve Chris şaşkınca sesin nereden geldiğine bakarlarken ben ve Mia ile bakışıp güldük.

"Sihirli ve tanrılar tarafından korunan bir adada yaşıyorsunuz, burada doğdunuz ve büyüdünüz ama Doğa Ananın sesini duyunca şaşırıyorsunuz." Dedi Mia gülmesine devam ederek. Chris ve Adam şaşkınca birbirlerine bakınırken ben Adam'ın bu kadar saf oluşuna bakıyordum. Dışardan oldukça zeki görünüyordu oysa.

Ortalığı inleten bir gök gürültüsü sesi ile kendimize geldik. Ben anında büyüyü kaldırırken Zeus'un kükremesi duyuldu. Adam, Chris ve Mia hızla çadırdan çıkarken ben sandığa yöneldim. İçinden iki tane yumurtayı alıp kapağını kapattım. Koruma büyüsünü mırıldanırken ekledim;

"Bu büyüyü benden başka kimse bozamasın. Tanrılar bile." Dedim. İki yumurtayı üzerimdeki asker üniformasının çuval gibi olan diyar dışındayken kullandığım omuza asılan çantaya benzeyen genelde su ve yemek koyduğumuz kumaşını elime alıp boynumdan geçirip çapraz asıp yumurtaları koyup onlar içinde görünmezlik büyüsü yaptıktan sonra koşar adımlarla çadırdan çıktım.(kurduğum en uzun cümle :D ) Çıkar çıkmaz Adam'ın bana doğru uçtuğunu gördüm. Adam çok sert bir şekilde yere çakılırken Zeus'un kükremesini duyuyordum hala. Adam'ın geldiği yönde oldukça sinirli görünüyordu Zeus.

"Diana!!" diye bağırdı.

"O yaratıklar nerede?" dedi üzerime doğru gelirken.

"Hangi yaratık? Ne yaratığı yüce Zeus?" dedim. Tekrar kükreyip bana doğru atıldığı sırada bir kadın ortamızda belirdi.

"Dur baba!" dedi kadın. Sesi...

"Athena! Çekil önümden! Şu zavallı fani kıza dersini vereceğim!" dedi Zeus düşüncelerimi bölerek. Bende tam bu kadının Athena olduğunu söyleyecektim kendime.

"Prensi ağır yaralamışsın baba." Dedi arkamdan gelen bir erkek sesi.

"Az bile ona Apollon!" dedi Zeus sinirle. Demek ki bu ışık saçan sarı saçlı oldukça yakışıklı erkek Apollondu. Etrafımız aydınlanırken anladığım kadarıyla olimpos tanrıları buraya gelmişlerdi.

"Baba sakinleş." Dedi Ares.

"Öfke tanrısı sana sakinleş diyor." Diye ekledi gülerek. Zeus dikleşerek etrafına bakındı. Birkaç askeri patakladı. En son bana baktı. Gözlerimin içine.

"Gümüş askerler! Toplanın!" dedi ve arkasını dönüp bizim meydan dediğimiz alana doğru ilerledi. Daha bir saat bile olmamıştı orada yaşananların üstüne. Arkamı dönüp Adam'a baktım. Apollon bir şeyler yapıyordu. Yanına ilerledim.

"O iyi olacak mı?" dedim.

"Ben şifacı tanrıyım." Dedi Apollon gülümseyerek. Adam'ın ise yüzü çektiği acı ile buruşmuştu. Dizlerimin üzerine çöküp elini tuttum. Adam ise gözlerini açmıştı cevaben. Önce Apollon'a baktı. Sonra da bana. O kadar sert düşmüş ve ağır yaralanmış gibi durmuyordu.

"Hemen iyileşemez. Biraz dinlenmeli." Deyip ayağa kalktı Apollon. Diğer tanrılar gibi meydana doğru ilerledi. Adam'ın ayağa kalkmasına yardımcı olup koluna girerek onu meydana götürdüm. Onun halini gören Chris sanırım Zeus'tan payını almış askerlerdendi ki acı içinde oturduğu yerden doğruldu. Ardından koşarak yanımıza geldi ve diğer koluna girerek Adam'ın daha rahat yürümesine yardımcı oldu. Askerler prenslerinin durumunu görünce yol açtılar ve Adam'ın oturabileceği bir yer ayarladılar. Adam otururken Zeus'un nefesini ensemde hissettim. Arkamı dönüp baktığımda normalde Adam'ın konuşma yapmak için kullandığı basit platformun üzerinde diğer tanrılar ile birlikte yer aldığını gördüm. Nereden geldiğini anlamadığım bir altın masa önlerinde duruyordu. Hepsi sıra sıra oturuyordu. Mavi, beyaz ve altın renkli kıyafetler vardı üzerlerinde. Hoş onları giyinmeseler bile insanlar yadırgamazdı. Tanrılar insanlarla fazla vakit geçirmişlerdi. İnsanlar onları çıplak resmetmişlerdi. Şu anki yarı çıplak görüntüleri askerleri pek etkilemiyordu. Tıpkı beni de etkilemediği gibi. Çünkü artık anlıyordum. Onlar sadece diyar da varlardı. Diyar dışında sadece efsaneden ibaretlerdi. Var olduklarına inanan bile yoktu. Ama onların yeryüzünde kalan eşyalarına, tapınaklarına da sahip çıkmışlardı. Müze yapmışlardı.

Gümüş Kraliçe (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin