5. Bölüm Gümüş Duvar

3.9K 307 15
                                    

Şimdi bulunduğumuz gemide, bana ayrılmış olan kamara da oturmuş düşünüyordum. Üzerime yüklenen yüklerin, sorumlulukların fazla olduğunu düşünmüştüm, herkes gibi. Benim görevim olmadığını bile bile Gümüş diyarı kurtarmak isteyişim, herkesten farklı olmam, tanrıların söylediği gizemli şeyler hepsi, hepsi Gümüş Prenses olmamdan mı kaynaklıydı? Tanrılar beni korumak istediklerini söylemişlerdi. Yıllardır izlediklerini de... Neden aklıma gelmedi ki? O taç... O gümüş tacı elime aldığımda bir sıcaklık hissetmiştim. Yabancı olarak algılamamıştı bedenim o tacı. Benimsemişti. Çünkü.. benimdi o taç. Benim prenses tacımdı.

Ve şimdi evime gidiyorum. Başkaları tarafından el konulmuş evime. Hafızamı kaybettiğimden beri düşlediğim evime gidiyorum. Veliahttı olduğum topraklara gidiyorum. Gümüş Kraliçeyi kurtarmaya. Annemi , annemi kurtarmaya gidiyorum işte. Kendi kendime verdiğim sözleri tekrarlayarak , hatırlatarak gidiyorum. Kimseye, hiç kimseye merhamet etmeyeceğim. Ülkemi parçalayanlara tanrı bile olsa hesabını soracağım. Halkıma yapılanların hesabını tek tek soracağım... Ben bunları düşünürken;

"Maya." Dedi Athena.

"Buyurun Tanrıçam. " dedim. Onlar benim düşüncelerimi göremiyorlardı büyü yapmaya başladığımdan bu yana. Onlardan gizli tutmaya karar vermiştim. Gümüş Prenses olduğumu öğrendiğimi onlara belli etmeyeceğim. Çünkü her ne oluyorsa , her ne dönüyorsa bu lanet yerde Tanrı'larda işin içindeydi. Planlı gidiyorlardı çünkü. Attığım adımı bile planlıyorlardı.

"Gizleme büyüsünü şimdi yap. Gümüş kapıya 1 saate kalmadan ulaşacaksınız. " dedi. Yastığımın altına koyduğum tacı kesesiyle birlikte çıkarıp yayım oklarım ve kılıcıma yöneldim. Dördünün de hava da asılı kalmasını istedim. Ama bu sefer büyülü sözler söylemedim. Sadece havada kalmalarını istedim. Ve olmuştu. Hava da asılı duruyorlardı.

"Yüce Titan aşkına." dedi Athena şaşkınlık içerisinde.

"Buradan bile Gümüş diyardan bu kadar uzakken bile güçlü olabiliyorsun." dedi aynı şaşkınlık ile.  Bense bakıyordum. Gümüş diyar da bu kadar güçlü olsam bile içimdeki öfke ile taş üstünde taş bırakmazdım. İhanet eden herkesi öldürürdüm. On iki olimposluyu bile...

"Nasıl yaptın Maya? Ne dedin içinden de böyle oldu?" diye sordu Zeus.

"Hiç bir şey yapmadım Yüce Zeus. Sadece istedim." dedim.

"Peki. Bu yeni açığa çıkan güçlerini de kullanma. Lazım olduğunda kullanacaksın." dedi Zeus kibirli sesi ile.

"Baba. Gelişmesi lazım. Kullanmalı ve gelişmeli." dedi Athena da.

"Burası tartışılacak yer değil. Büyüyü yap Maya." deyip kestirip attı Zeus. Gizlemem gerekenlerden gözlerimi ayırmadan sessizce büyüyü mırıldandım. Etraflarını parlak gümüşi bir ışık çevrelemişti. Aynı çalışmalarda olduğu gibi. Tacın kesesini alıp askılığını boynumdan geçirip çapraz bir şekilde omzuma astım. Ok ve yayı da hali hazır da sırtımda olan kemerine takıp, aslında ikiz kılıç olan ama istediğim zaman birleştirdiğim şu anda da tek bir kılıç gibi duran kılıcı elime aldım. Kemerini belime dolayıp , kınını kemere taktım. Kılıcı kınından çıkarıp elimde tuttum. Benim kılıcımdı. Benim için özel olarak yapılmış kılıçtı. Eğitim alırken bundan bahsedilmişti. Gümüş Prenses savaşçı olmak istediği için askeri eğitim almıştı. Başarılarından dolayı da bu kılıç olimposlular tarafından hediye edilmişti. Etrafı gümüşi bir ışıkla çevrili olan ve şu an sadece benim gördüğüm kılıcı kınına sokup yanımda getirdiğim küçük çantamı toparlayıp güverteye gitmek için kamaradan çıktım. Koridorlarda ilerlerken askerler selam veriyordu. Hepsini başımı hafif sallayarak geçiştiriyordum. Güverteye ulaştığımda gemiyi kullanan kaptanın, Tertia'ın , Martin'in ve diğer komutanların bir konu hakkında tartıştıklarını gördüm. Ardelis beni görüp el sallayınca gurubun geri kalanları da bana dönmüştü.

Gümüş Kraliçe (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin