19.Bölüm Zor Karar

2.7K 227 55
                                    




Uçsuz bucaksızmış gibi görünen ufuk çizgisine bakıyordum. Kutsal Ay Ejderhası Luna'nın söyledikleri beynim de tekrar tekrar dönerken okyanusun sert dalgaları üzerinde bulunduğum küçük gemiye çarpıyor, havalanıyor ve güverteye düşüp ahşap zeminini ıslatıyordu. Üç gündür Moristlerden çaldığım bu gemideyim. Dört gündür yoldayım. Ve on beş gündür... Yalnızım. İlk defa bu kadar yalnız hissediyorum. Diyar dışında büyülü sürgünde bile bu kadar yalnız hissetmemiştim. Birileri beni düşünüyor, beni bekliyor diyordum. Diana iken ben umuttum diyordum. Halkımın, ülkemin, topraklarımın, annemin... arkadaşlarımın... ve... ve Adam'ın umuduydum ben. Şimdiki gibi en büyük korkuları değil!

"Maya?" demişti annem çekinerek. Titriyordu. Korkudan titriyordu. Beni doğuran kadın, annem benden korkuyordu.

Luna gittikten sonra meydana atlamıştım çatıdan. Ayaklarımın üzerine düşmüş, bastığım yer atlayışımın etkisiyle büyük hasar almıştı. Diyar dışında getirilen adına beton denilen o sert yapıyı parçalamıştım. O beton parçalarının arasında tek dizimin üstüne çökerken, az önce olanları düşünüyordum. Luna'nın söylediklerini... Annem de o sırada gelmişti. Atlarken çıkardığım gürültü herkesin dikkatini çekmiş olmalıydı. Öyle ki herkes yavaş yavaş toplanıyordu. Daha bir saat önce çatıda gümüş ateşle yanan prensesleri sapasağlam buradaydı çünkü.

"P-prenses?" dedi Gaia annemin ardından. Beni kendi çocuğu gibi seven bu bin küsür yaşındaki tanrıça bile benden korkmuştu. Kafamı kaldırmadan Adam'ı aradım zihnimle. En arkada, bana yaklaşmaktan çekinen kalabalığın en arkasında tedirgin bir şekilde izliyordu beni. Asker üniformasının üstü yoktu. Kasları apaçık ortadaydı. Ve Mühür. Mührün simgesi yoktu göğsünün üzerinde. Bir ejderha görüyordum. Tıpkı benim sol göğsümde, gümüş ateşin tüm vücudumu yaktıktan sonra uzun süre oyalandığı ve vücudumdan içeri girdiği yerde bıraktığı iz gibi.

"Lanetli." dedim. Sessizce söylemiş olsam bile sesim gür çıkmış etrafımdakilerin ürkmesine sebep olmuştu. Ne benden korkan anneme ne de Gaia'ya cevap verebilecek durumda değildim. Öğrendiklerim, duyduklarım ve yaşadığım acı dayanılır gibi değildi ama ayaktaydım işte.

"Evet prenses." dedi ifadesizce. Korkusunu ifadesizlikle gizlemeye çalışmıştı. Ama ejderha yanım artık eskisi gibi pasif olmadığı için duyguları çok açıkça sezebiliyordum. Lanetli bile korkuyordu!

"Tanrılar bir daha ben izin vermedikçe Gümüş Kale'ye gelmeyecek. Bir tek Gaia istediği gibi gelebilir. Onunda benim odam ve ejderhalarımdan uzak durması şartı ile." dedim ayağa kalkarken.

"Gerekli önlemleri bizzat senin almanı istiyorum." diye tamamladım sözümü. Sadece büyük kukuletalı kafasını salladı.

"Sen kendini ne zannediyorsun Maya! Biz Olimpos tanrılarıyız! Nereye gidip gidemeyeceğimize biz karar veririz!" diye atıldı Zeus.

"Ben gücümün farkındayım Zeus. Sende, senin kralları olduğun Olimpos da farkında olursa canınız yanmaz." dedim ona dönerken. Aynı anda Gümüş Savaşçı zırhım üzerimde belirdi. Gümüşe yakın uzun sarı saçlarım toplu, başımda prenses tacımı andıran bir toka, boynumda Gümüş İmparatorluğu ve Ay'ı simgeleyen hilal şeklinde bir kolye, sırtımda ikiz gümüş kılıçlarım, oklarım ve yayım, belimde gümüş-siyah-gri karşımı bir kemer, kemere bağlı Hera'nın yaktığım kırbacı, ayağımda uzun gümüş detaylı deri bir çizme ve üzerimde deriden, çizmedeki detayların bir benzeri detayları olan kısa bir elbise. Dışarıdan bakıldığında bu kıyafetlerin çok kolay darbe alacağı düşünülebilir. Hatta oldukça çekici olduğunu da itiraf etmeliyim. Bende kendimi böyle ilk gördüğümde öyle sanmıştım. Ama Luna gitmeden bana o kocaman, benimle aynı boyuttaki pençeleri ile saldırdığında bu kıyafetlere neden zırh denildiğini çok iyi anlamıştım. Ölmem gerekirken tek bir çizik dahi almamıştım o pençe saldırısında.

Gümüş Kraliçe (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin